Yüz Numara

10 Ağustos 2014 Pazar

Türkiye’de sit-com yapılamıyor. Olmuyor işte. Zorlamayalım.
Kanal D’de yeni başlayan “Anasının Oğlu” da olmamış. Muhalefetin çatı adayı gibi. Zorlama. Komedi diye eskimiş esprileri birbirine eklemleyerek mizah üretilmiyor. Ne yazık ki. “Ekmek için Ekmeleddin” sloganı gibi. Zorla güzellik olmuyor işte. Türkiye’deki siyaset mühendisleriyle, dizi mühendislerinin tümünü işten kovmak lazım. Emekliye filan ayırsak.
Aslı varken çakmasına ne gerek var?
Sit-com, komedi formatı olarak bize uygun değil. Normal dizilerden daha ucuz ve yapımı daha kolay bir format. Lakin tutmuyor. Seyirci bıktı. Birbirine benzeyen, tıpkısının aynısı, yeni bir fikir üretmeyen abuk sabuk ve gülünç sit-comlar iş yapmıyor artık. Bize özgü formatlar üretmek çok mu zor? “Bir Demet Tiyatro” vardı mesela. Git onu kopyala. “Güldür Güldür Show” var mesela, gürül gürül akarak geliyor. BKM’nin “Mutfak”ı bile daha özgündü. “Kaynanalar”ın bilmem kaçıncı türevini üretmek nasıl bir dizi mühendisliği?
“Çocuklar Duymasın”ın ekmeği de bitti. Organik kara buğday ekmek üretilemiyor bu topraklarda. GDO’lu, kısırlaştırılmış buğday tohumları satın alıyoruz her yıl İsrail’den. Sonra Gazze için gözyaşları döküyoruz. Bu ülkede “Türk Malı” adında Amerikan sit-com formatı da denendi. Benim seyircim nedense her şeye seyirci kalıyor da, ekrandaki şu sulu zırtlak sitcomları izlemiyor. İlginç değil mi?
Bir proje düşünün. Bir kanalda tutmuyor. Başka bir kanala transfer oluyor. Futbolcu gibi. Türkiye’deki muhalefet adayları gibi. Ve sanki yeni bir Messi keşfetmiş gibi sunuyor yeni kanal “yeni” diziyi. Ağır aksak top koşturuyor bizim çakma Messi. Birkaç hafta. Sonra reyting balyoz gibi iniyor tepesine. Sonra? Elveda.
Oysa “Ay Lav Yu”nun özgün mizahçısı Sermiyan Midyat, Doğu’nun ağa klişelerinden vazgeçip, eskinin zengin-fakir çatışmasını Kürt ağa-beyaz Türk çelişkisine dönüştürmekle yetinmese, hayatın içindeki kültürel ve sınıfsal trajedilerden acıkomediler üretse daha başarılı olmaz mı? Tabii ki olur. Lakin yeni fikirler sakıncalıdır. Keskin çelişkileri işlemek rizikoludur. Yapımcılar böyle projelere öcü gözüyle bakar. Kanallar ürker. Proje yatar. Bu sefer bizim bir kalemde eleştirip yerin dibine batırdığımız sit-com’un yaklaşık 50 çalışanı işsiz kalır. Kısır döngü yani. Dizi emekçileri çıkmaz sokakta sakıncalı piyadeyi oynamaya devam ederler nihayetinde.
“Anasının Oğlu” bugüne dek yapılanlardan farklı bir proje değil. Senaryo zayıf. Espriler ucuz. Oyuncuların mimikleri abartılı. Hele Melisa Sözen kalkıp Cannes’dan sete yetişmiş zorla sanki. Bir yasa çıkartılsa, Oscar veya Altın Palmiye ödüllü oyuncu ve yönetmenlerin dizilere girmesi yasaklansa. Aç kalsalar da sinema uğruna bu yasak bozulmasa. Cumhurbaşkanı adayları için bağış toplanıyor mesela. Bu oyuncular için de bağış toplayalım gerekirse.
Başlığa gelince. Bu köşenin yüzüncü yazısı, o yüzden “Yüz Numara”. Konuyla ilgisi yok yani. Ama yeni bir komedi projesi için fena durmaz hani. Seyirci tutar bu adı. Cumhur “başkan”ını seçtikten sonra sadece televizyon seyircisinin üye olabileceği “Ekmek Partisi” adında bir parti kurmayı düşünüyordum, lakin bugünün siyasilerini hicveden “Yüz Numara” adında bir sit-com yapma fikri daha iyi galiba.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları