Biz ve cesetlerimiz

07 Ekim 2015 Çarşamba

Ülkede sıradan bir gün. O gün, 17 Aralık’ın kahramanlarından biri aniden çoluk çocuk İtalya’ya yerleşmiş; öbürü Dubai’ye kaçmış.
Diğeri Brüksel’de resmi temaslarda; eşi şehir halkının şaşkın bakışları altında dükkân kapattırmış, alışveriş yapmakta.
Biz...
Biz burada kalakalmışız; yerimizden kıpırdayamamaktayız.
Televizyon karşısında, bilgisayar başında; gözümüz gazetelerde, aklımız karanlık görünen gelecekte.
O gün, o aynı sıradan gün, bir panzerin arkasına iple bağlanıp çekilen bir cesedin görüntüsüyle baş etmeye çalışmışız.
Ondan önce evinin kapısında iki büklüm yatan bir ceset görüntüsüyle başımız dertteymiş.
Ondan önce sokakta günlerce sırtüstü yatan bir başka cesetle.
Ondan önce günlerce buzdolabında saklanan bir çocuk cesedi varmış gündemimizde...
Ondan önce çırılçıplak sergilenen bir kadın cesedi.
Ondan önce bombalanmış, parçalanmış yığınla başka ceset, yan yana, üst üste, alt alta, kolu bir yanda, bacağı başka yanda...
Oturmuşuz, bu ülkede, durduğumuz yerde, günler boyu, o sıradan günler boyu, o cesetleri ekranlardan, sayfalardan tek tek toplamışız; topladıklarımızı evimizde nereye koyacağımızı şaşırmışız.
O hiç bilmediğimiz ceset dilini çözmeye çalışmışız.
Bu savaş kimin?
Bu savaşın niyeti ne?
Tam bitti derken onu yeniden başlatan kim?
Bu savaşın kurbanı kim?
Bu savaşın tetikçisi kim?
Bildiğimiz tek şey, bu savaş da her savaş gibi aşağılık ve çirkin.
Sorular cevapsız kalmış; öfke baki.
Bir kez daha üzülmüşüz, sinirlenmişiz, utanmışız, kinlenmişiz.
Sonra yorgun düşüp yatmışız.
Rüyamızda bir panzer, ardında bir ip... Çığlık atarak uyanmışız.
Soru, bir rüya gibi bir an girip çıkmış aklımıza.
İnsan insana neden böyle bir şey yapar?
Cevap bir rüya gibi girip çıkmış aklımıza.
İnsan insana bunu hep yapar.
Peki, “insan” bunu yaparken biz ne yaparız?
Gazetedeki, televizyondaki haberlere bakarız.
Koltuğumuz rahat, karnımız tok, evimiz güvenli diye bir an huzursuzluk duyarız; sonra sayfayı/kanalı değiştiririz.
Dövülecek ve sevilecek yazarlarımız vardır; onları okur, memleket haline dair ahkâm keseriz.
Sonra uyuruz.
Biz uyurken, biz susmuşken, onlar uyanır.
Ceset dili canlanır.
Yeniden birilerini daha öldürürler, cesedini sergilerler.
Birilerini daha döverler, birilerini daha tehdit ederler ve bilmeceyi büyütürler.
Biz uyandığımızda bilmediğimiz dil yepyeni kelimelerle yine karşımızda.
Ülkede yine sıradan bir gün...
Geçmişten hiç ders alınmamış...
Biz...
Biz ve cesetlerimiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları