Öner Yağcı

Edebiyatımızın bugünü ve dergiler

18 Ocak 2025 Cumartesi

Cumhuriyet’le, Cumhuriyet devrimleriyle, dil devrimiyle temellerini atarak yükselen edebiyatımız, insanlık sevdasının damarını yakalayarak insanlığın özgürleşmesi arayışıyla bütünleşti.

Edebiyatımızın bütünleşirken coşkusunu, duyarlılığını, duygularını pekiştiren direnişiyle kurduğu gelenek, kıvancımızdır.

Bayrağı halk edebiyatımızın ustalarından, Namık Kemal’den, Tevfik Fikret’ten alan Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Vedat Günyol, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ceyhun Atuf Kansu, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sait Faik, Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal, Fakir Baykurt, Hasan Hüseyin ve adlarını saymaya sayfaların yetmeyeceği yüzlerce edebiyatçımız, duruşu ve yarattığıyla büyük bir sınav verdi.

Zenginleşerek, devrimci adımlara omuz veren edebiyatımız, insanlığın güzel yaşam arayışına engel olan düzenlere karşı direnme kimliğini açıkça ortaya koydu.

Düzenin egemenlerince hapisle, sürgünle, işkenceyle, yasaklamayla, yapıt toplatmayla, sansürle ve başka biçimlerle baskı altına alınmaya, yıldırılmaya çalışılan edebiyatçılarımız bu baskılara direndi, baskıları aşmanın yolunu yordamını bulmaya çalıştı.

KÜRESELLEŞMEYLE GELEN

Yakın tarih bize bunları öğretirken XXI. yüzyıl koşullarında durum önemli ölçüde değişiyor.

Yeni Dünya Düzeni, edebiyatın kendi işlevinden uzaklaştırılması politikasını egemen kılıyor.

Bu düzenin yaratıcısı olan emperyalizm, mal ve sermayeden çok “kültür ihracı” yapıyor.

İletişim teknolojilerinden aldığı sonsuz güçle dayattığı “tüketim politikası”, tüm sanatları olduğu gibi kültür alanının en etkili kurumu olan edebiyatı ve edebiyatçıyı da yaralıyor.

Küreselleşmeyle gelen emperyalist politikaların, edebiyat alanına getirdikleri ve edebiyatın vazgeçilmez ögesi olan muhalifliğini, direnme gücünü etkilemesi somut olarak şöyle gözlemleniyor:

-Yeni emperyalist kültür, bilinçlere, duyarlılıklara saldırarak edebiyattan insanı, yaşamı, anlamı kovuyor, toplumsallıktan uzaklaşmış, insansız bir edebiyatı egemen kılıyor.

-Edebiyat “cansız bedenlerin ve bedensiz canların” gezindiği bir arenaya dönüştürülüyor.

-Mistisizmin, gizemin, büyünün pompalandığı bir edebiyatın egemen olması için her şey yapılıyor.

-Okur buna koşullandırılırken yazarın bu doğrultuda yazması için temeller oluşturuluyor.

-Tüketim çılgınlığının bir ögesi haline getirilerek metalaştırılan edebiyat, reklamla, promosyonla düzenin istediği bir yörüngeye sokuluyor.

-Yaşam gibi edebiyat da magazinleştiriliyor, modaya, her şey gibi edebiyat yapıtı da “bugün üretilip bugün tüketilen” bir çereze dönüştürülüyor.

-Edebiyatın zamanla yarışması, zamanın süzgecinden geçmesi sınavı yok ediliyor.

-Bellekler silinip görkemli edebiyat ve edebiyatçı geleneğimiz unutturulmaya çalışılıyor.

-Bu yaşanılan gerçeklik edebiyatın ve edebiyatçının yüzyıllardır süren direnme özelliğini hızla yok ediyor.

Bu gidişe karşı durmaya çalışan edebiyatçılar yok sayılıyor.

GÜCÜNÜ YİTİRSE DE…

Gücünü yitirmekte olan edebiyat, bu yanlış gidişe dur demeye çalışan edebiyatçıların çabasıyla ülkemizin dört bir yanında direnen dergilerle günümüzün saygın ve kıvanç duyulacak emeğini yaratıyor:

İnsancıl, Çağdaş Türk Dili, Berfin Bahar, Çini Kitap, SarmalÇevrim, Patika, Edebiyat Nöbeti, Şehir, AltıYedi, Yeniden İmece, Edebiyatist, Sincan İstasyonu ve daha onlarcası…

Çünkü edebiyatımızın bu yanlış gerçeğin ancak direnişle değiştirileceğine ilişkin bilinci ve birikimi var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ne gerekiyorsa 1 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları