Müjdat Gezen

‘Yaş’

21 Şubat 2022 Pazartesi

Bu yaş meselesinde muradım, kurunun karşıtı olan yaş değildir. Konfüçyüs diyor ki: “Yaşlılığında eğer üç dostun kalmışsa sen bahtiyarsın.” Erden aradı beni. Tam yetmiş dokuz yıllık mahalle arkadaşım. Annelerimiz babalarımız dost. İkimiz de öyle dostuz. “Müjdat önümüzdeki ay seksene basıyorum” dedi. “Ben de yetmiş dokuzdan gün aldım biliyorsun” dedim. Tınaz da seksen oldu. Hayri yetmiş sekizi bitirdi sayılır. Saim benim yaşımda. Selahattin seksenine geldi. İrfan öyle. Ataman’ı kaybettik. Adını saymadığım arkadaşlarım beni bağışlarlar bilirim. Anlayacağınız seksen yaşları arasında dolanıyoruz. Yani Konfüçyüs’ü haklı çıkardık, fazlasıyla. Uğur’u (Dündar) saymıyorum. Bazı insanların yaşı yoktur. Geçenlerde Halit Abi’yi (Kıvanç) ziyarete gitmiş. Halit Abim: “Hoş geldin Uğur Abi.” demiş. Kendisinin yalancısıyım. Göbeklitepe’de elde edilen belgelerde adının geçmesi beni çok mutlu etmişti. Uğur da Mısır’da Nefertiti zamanındaki belgelerde adıma rastladığını söyler durur ama bu tamamen dedikodudan ibarettir...

Yaşlanmak doğduğumuz zamandan itibaren bizi bekleyen bir olgudur. Mesele iyi yaşlanmaktır. Annem bana hep: “Sakın ihtiyarlama” derdi. Ben de “Anne nasıl olsa bir gün yaşlanacağız” derdim. “Ben sana yaşlanma demiyorum, ihtiyarlama diyorum. Çünkü çok kötü” der dururdu. Çok şükür öyle bir derdim yok. Elli altmış yıl sonra biz de yaşlılar kervanına katılacağız…

Burada önemli olan, gerçekten önemli olan, bu yaştayken bunca sırtını dönebileceğin dostunun, arkadaşının hâlâ hayatta olmalarıdır. Erdoğan oldu seksen, dayımın oğlu Mehmet oldu yetmiş dokuz. İki günde bir telefonlaşıp gülüşüyoruz, her şeye rağmen. Kandemir’in yaşı da bana yakındır. Her gün iki seferimiz var telefonda. Olmazsa olmaz… Keşke Savaş da (Dinçel) Yaman da şimdi hayatta olsalardı… Neysee. Fato’nun aramızdan ayrılışından sonra yazdım bu yazıyı. Siz bir ay gecikmeyle okuyor olacaksınız. Olsun. Önemli olan YAŞA TAKILMAMAK…


GOEBBELS 

Müttefikler, eğer Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in yalanlarına inansalardı, Normandiya çıkarması kılıçla yapılsaydı, Hitler kaçık olmasaydı, İkinci Dünya Savaşı’nın galibi Almanya olurdu. Fakat, başta SSCB olmak üzere tüm müttefik devletler diyalektik materyalizmin kurallarını biliyorlardı. En basitinden “rakibin sana topla tüfekle saldırıyorsa, senin elindeki kılıcın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur”

Muhalefet gerçekten kibar bir tutum izliyor. Ara sıra Sayın Meral Akşener gerekeni yapıyorsa da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP terbiyeyi elden bırakmıyor. 

Ben, mahalle kültüründen gelme biriyim. Hiç kuşkusuz bana küfür edene, alenen küfür edemem. “Salak sensin” veya “Ben senin” gibi yanıtlar kullanılabilir. Çünkü karşı taraf terbiye yoksunu. İnsanları tahrik edip sokağa dökmek ve bunun karşılığı olarak, sıkıyönetim ilan ederek seçimleri ötelemek istiyor olabilirler. Bu tiplerden her şey beklenir. Varsayalım ki öyle yaptılar. Bence muhalefet ne yapıp yapıp sandığın getirilmesini sağlamalı. Arkasında onları iktidara taşıyacak koca bir güç duruyor. Anketleri bir kenara bıraksanız bile en klasik söylemle: “Çarşı pazar her şeyi bozar” diyerek, biraz onların size davrandığı gibi davranmanın yararı olacaktır kanısındayım. Fazla terbiye bazı yemeklerin bile tadını  bozar. 


KENDİNLE YARIŞ 

Birinci gelirsin. Yaşamım boyunca kimseyle yarışmadım. Hem de hiç rol modelim olmadı. Değişik bir insandım galiba ben. Kimseyi kıskanmadım. Meslektaşlarımı hep takdir ettim. (Aman kendini övdü demeyin ne olur. Bu övme değil, daha kötü bir şey.) İnsanları hep sevdim. Kimseye rol model olmak istemedim. Sorumluluk ve risk almayı sevdim. Bazen yararını bazen zararını gördüm. Hiç risk almamanın en büyük risk olduğunu anladım. Çok çalıştım. Kendimle yarışmanın zorluklarına katlandım. Fikirlerimden, düşüncemden ödün vermedim. İlkelerim oldu, onları yaşamımda uyguladım. Hayat zaten zordu, onu tatlı bir hale dönüştürmeye çalıştım. Veee başardım. Mutlu biriyim ben. Sizin de mutlu olmanız için çalışıyorum. Sizi gülümsetirsem mutlu oluyorum. Paylaşıyorum. Ben sevmeyi seviyorum.


-1-

Tramvay

Çocukluğumu bindirdim bir

tramvaya

O gitti

Ben kaldım yaya ...

Bazen bir renk mesela,

Alır götürür beni çocukluğuma

Bir şarkı bazen tutar

saçlarımdan

Çeker beni o eski yıllara

Ve bazen

Bir yeşillik kokusu

Eski model bir otomobil

Bir eski kahve fincanı

Tazeler anılarımı

Ve acıtır canımı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Bizim ev’ 27 Mayıs 2024
Kum fırtınası 20 Mayıs 2024
Sofi 13 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları