Suriye ve Irak tarih olurken

24 Mayıs 2015 Pazar

Artık çok somut. Göz önünde… İki ülke tarih oluyor. IŞİD, Irak ve Suriye sınırında Suriye denetimindeki son sınır kapısı Tenef’i de ele geçirdi...
Böylece SuriyeIrak sınırı baştan sona IŞİD kontrolüne geçmiş oldu.
İki büyük Ortadoğu ülkesi arasındaki sınır başka deyişle kalmadı.
El Bağdadi geçen haziranda IŞİD adını “İslam Devleti”ne çevirip, “halifeliğe” sahip çıkarken.. Sykes Picot’nun da malum sonunu ilan etmişti.
Bir yıl önce kulağa “uçuk” ve “abartılı” gelen iddia göz önünde gerçeklik kazanmaya başladı.
IŞİD’ın SuriyeIrak coğrafyasındaki art arda kazanımları ardından; iki ülkenin sınırlarını belirleyen SykesPicot fiilen ortadan kalktı.
Son bir haftada IŞİD iki ülkede, Ramadi ve Palmira kentlerini elde etti.
Pazar günü Bağdat’a yalnız 100 km. mesafede bulunan Ramadi IŞİD’e geçti.
Çarşamba gecesi de Suriye’de, Şam’a gene çok yakın.. 200 km. ötedeki Palmira düştü.
Biri Irak, diğeri Suriye’de bulunan bu iki stratejik kent, böylelikle IŞİD’e Şam ve Bağdat yollarını açmış oldu.
Ayrıca; IŞİD’in Suriye ve Irak cephelerini “ortak bir savaş tiyatrosunun” parçası yaptı.
Uzmanlar şimdi ne zaman Ramadi’nin düşüşünden söz etseler buna Palmira’nın düşüşünü ekliyor; Palmira konuşurken de Ramadi’yi hatırlatıyorlar.
Çünkü artık ayrı birer Irak, Suriye savaşları yok.
Sünnilerle Şiilerin savaşı var.
Ulus devlet” faslı böylece Ortadoğu’da kapanıyor.

Batı ulus devleti yok etti
Independent’tan Patrick Cockburn, Türkçede de yayımlanan ve mutlaka okunması gereken “İslam Devletinin Yükselişi” adlı kitabında; IŞİD’in sürpriz tırmanışını çözümlerken bu “ulus devletin sonuna” vurgu yapıyor.
IŞİD üzerindeki aydınlatıcı rehber kitapçığında Cockburn, “Pandora kutusunun” bölgede, Batılılarca ulus devlet kuyusunun kazılmasıyla açıldığını söylüyor.
“(Ortadoğu’daki) Bu devletleri hangi tutkal bir arada tutabilirdi” sorusunu ele alan yazar şunları ekliyor:
Batı, ırkçılık ve militarizm kılıfı gördüğü-milliyetçilik / ulusalcılığa iyi bakmıyor; insani müdahaleler ile kürselleşme çağında ulusalcılığı modası geçmiş varsayıyordu... Ortadoğu rejimlerinin muhalifleri için, milliyetçilik, diktatörlerin iktidara tutunmak için kullandıkları araçtan başka bir şey değildi. Ancak ne ki ulusalcılık / milliyetçilik ortadan kalktığında, devletler; etnik ve dini grupların rekabetinin üstesinden gelebilecek bir odak ideolojiden de yoksun oluyorlardı...
 
Bindik bir alamete...
Bugün herkes, yalnız bir yıl öncesinde sahneye çıkan, adı duyulmamış IŞİD örgütünün nasıl olup da bunca kısa sürede, sayıca ve ekonomik olanaklar açısından kendisinden kat kat üstün olan rakipleri karşısında beklenmedik başarı elde ettiğini soruyor.
Sorunun yanıtı çok...
Bunların başında ABD’nin elle tutulur stratejisinin olmaması, hava kampanyalarının işe yaramaması, bölgede IŞİD’e el altından yardım eden ülkelerin bulunması sıralanabilir...
Ama hepsinden önemli etken; Suriye ve Irak’ın artık birer ulus devlet olmaktan çıkmalarıyla beliren boşluktur.
İki ülke de artık sadece dinler, mezhepler ve etnik kümelerden ibaret...
Bu kümeleri yan yana tutacak ne güçlü bir ulusal lider var ortada, ne de ulusal ordular.
Her iki ülkenin ordusu da iç çekişmeler ve ağır yolsuzluklarla malul.
Irak ordusu bu nedenle Ramadi’yi; Suriye ordusu da Palmira’yı en kritik zamanda IŞİD’e terk edip kaçtı.
IŞİD’i kolayına frenleyecek hiçbir güç de ufukta görünmüyor.
Benim kendi yaşam süremdeki hiçbir dönemde bölge, bu denli ürkütücü bir “boşluk” ve “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!” görünümünde olmamıştı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları