Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Filistin-İsrail Çatışmasında Psikolojik Bir İnceleme- Can KUSEYRİ
İnsan davranışlarının arkasında, hissedilen duygular, benimsenen düşünce ve inançlar vardır. Bu duygu ve düşünceler dış faktörler tarafından şekillenir. Fakat bir insanı bir davranışa iten asırlar önce olmuş bir olay değil, insanın o olay hakkında şu anda beslediği duygular, kanaatler ve yaklaşımlardır. Öyleyse Filistinliyi ve İsrailliyi bu bitmek bilmeyen karşılıklı kırım ve katliama iten olumsuz duygular, özellikle de öfke ve nefret nereden gelmektedir ve neden hâlâ sürmektedir?
ARKA PLANDA NE VAR?
Cevaplar insan psikolojisi ve psikiyatri biliminde yatıyor. Bahsi
geçen duygular bu toplumlarda
yaşanmış travmaların ürünüdür ve bu travmalar düzgün bir şekilde işlenmedikçe ne azalmaları ne de yok olmaları
mümkündür. Travmaya maruz kalmış insanların yaşadığı en baskın duygular acı, çaresizlik ve üzüntüdür. Bunların
yerini zamanla nefret, öfke,
suçluluk ya da intikam
hisleri alır.
Psikanalist Balint duyguların bu evrimini “Acı insanı kötü yapar” şeklinde özetlemiştir. Travmaya uğramış bir insanın
ilerleyen zamanda başka insanları travmaya uğratması sıkça karşılaşılan bir fenomendir. Edebi bir
dille söylemek gerekirse “Mazlum, zalime dönüşür”. Filistin-İsrail çatışmasına da bu arka planla yaklaşmak birçok noktaya açıklık getirebilir.
ENGELLENEN YÜZLEŞME
Bir tarafta, Kolezyum inşaatında köle
olarak çalıştırılmalarından
beri binlerce yıldır Avrupa halkları tarafından ezilmiş ve sonunda nüfusunun çoğunluğu Nazi Almanyası ve
işbirlikçilerince “fiziki olarak yok edilmiş” Yahudi
topluluğundan bahsetmekteyiz.
Böylesi
bir kuşaklar arası mirasın açtığı ruhsal yaranın iyileşmesi için önce bireylerin sakin, güvenli bir yere geçmesi ve hayatta kalma (survival) modundan
çıkması gerekir. Lakin İsrail’deki Yahudilerin çoğunluğu için böyle bir sükûnet mümkün olmadığı gibi, İsrail’in
soykırımın unutulmasının önüne
geçme çabaları mevcut şekliyle, Yishai Sarid’in
de vurguladığı üzere, yaşanan vahşetin ruhsal anlamda işlenmesine değil,
olumsuz duyguların ebedileşmesine yol açmaktadır.
Öte tarafta, Osmanlı’dan bağını kopardığından bu yana siyasi ideallerinin gerçekleşemediğini deneyimlemiş ve dünyaya derdini anlatamadığını hisseden bir Arap halkı var. Maalouf’un üzerinde durduğu gibi Nasır liderliğinde dahi aşağılanmaktan kurtulamamış, çaresizlik ve öfke arasında salınan bu insan topluluğunun kanayan yarası yalnızca son yüz yıldır yaşadığı acılar değil, aynı zamanda bu acıların kabul ve saygı görmemesidir.
Kötülük kötülüğü doğurur derler. Holokost’a İbranicede verilen isim “Şoa” yani “felaket”tir. Tıpkı 1930’lardan bugüne yaşanan tehcir ve işgalin Arapçadaki adı “Nakba” gibi. Bir halkın yaşadığı felaket diğer bir halkın felaketine yol açmıştır... Süregelen daha küçük boyutlardaki felaketler (re-travmatizasyonlar) İsrail ve Filistinli bireyleri bir kısır döngüye itmekte ve deneyimledikleri ya da sebep oldukları acılarla yüzleşmelerini engellemektedir.
SÜRGÜN HİKÂYESİ…
ABD’li Yahudi gazeteci Beinart, The New York Times’taki makalesinde dünyanın dört bir yanındaki Museviler gibi 20. yüzyılda yerinden edilmiş Filistinlilerin de Kenan’a dönme hakkını vurguluyor. Bunun gerçekleşmesi, halkların birbiriyle konuşmasını ve birbirlerinin dertlerini anlamaya çabalamasını gerektirir. Suçluluk, utanç, kendinden ve başkasından nefret, intikam duygularına bulanmış bir ruh ne kendi acısını dindirebilir ne de karşısındakine anlayış, şefkat ve dert ortaklığı sunabilir.
İki kadim halk arasındaki bu sorunun tohumu kutsal topraklarda değil, Avrupa’nın toplama kampları ve emperyalist masalarında atılmıştır; fakat çözümü bu toprakların bilgeliği ve hoşgörüsündedir.
Kendisi ve çevresiyle barışmak isteyen her bireyin geçmesi gereken bu zorlu yolu yaşamış Filistinli ozan Derviş’in sözleri yolumuza ışık tutacaktır:
“Bağışlamayı
öğrendim. Çünkü nihayetinde hepimiz sürgünüz. İşgalci de ben de, ikimiz de
sürgünden mustaribiz. O benim içimde
sürgün, ben onun sürgününün mağduruyum. Bu güzel dünyada hepimiz komşuyuz,
hepimiz sürgünüz, hepimiz aynı devranda, aynı insanlık kaderinde yürüyoruz ve
bizi birleştiren şey işte
bu sürgünün hikâyesini anlatma ihtiyacıdır.”
DR. CAN KUSEYRİ
ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSTİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
-
Trump döneminde ABD ve dünya nereye gidiyor?
-
Yurttaşın Ekonomi Çığlığı:
-
'Erken kaos bekliyorum' Fatih Ergin açıkladı!
-
Türkiye’de siyasi ve toplumsal baskı artıyor
En Çok Okunan Haberler
-
‘Savunmasına katılmazsam namerdim’
-
Hukuksuzluk bitti, gazetecilik beraat etti
-
Bozdağ, AKP’li Osman Gökçek’i yalanladı!
-
Zorlu Holding'ten Cem Köksal'ın yerine 'eski' atama!
-
Özel'den TBMM Başkanı Kurtulmuş'a 'süreç' çağrısı
-
O şartı sağlayanların aylıkları artacak!
-
Bakan Ersoy’un eşinden ‘destek’ geldi!
-
Sigara fiyatlarına dev zam: Tarih verildi!
-
163 bıçak darbesiyle öldürdü, 'gülerek' savunma yaptı
-
Ameliyat geçiren Başak Demirtaş'tan ilk mesaj