Olaylar Ve Görüşler

Özal’ın Açtığı Yoldan Kim Yürüdü? - Prof. Dr. Rıdvan AKIN

05 Temmuz 2021 Pazartesi

1987’de halkoylamasının yapılması, gerçekte o tarihte yürürlükte olan anayasaya aykırıydı. Ancak 1982 Anayasası, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini denetleme yetkisini sadece “usul” ile sınırlandırdığından ve SHP’nin başvurusu “yetkisizlik” gerekçesiyle reddedildiğinden anayasa değişikliğinin anayasaya aykırı maddesi oylanabildi. Neyse ki demokrasi yüzde 50.1 oy oranıyla kurtuldu. Oysa o tarihte, 175. maddenin ilk hali yürürlükte olduğuna göre, TBMM’nin anayasanın bir maddesini değiştirme iradesi, bir kanunla ortaya çıktıktan sonra bir de halkoylamasına gidilmesi anayasaya aykırıydı. Bunun müsebbibi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal’dır.

Şimdi, 6 Eylül 1987’de halkoyuna sunulan konuya göz atalım. Eski siyasilere 5 ve 10 yıllık yasaklar getiren geçici 4. maddeydi bu. Aslına bakılırsa demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede oylanması, “utanç verici” bir maddeydi. Başta Demirel ve Ecevit olmak üzere eski siyasilere, parti kurma, partilere katılma, seçilme yasağı getiriyordu. Bu düpedüz antidemokratik yasak rejiminden, kendisini sivil toplumcu, liberal, demokrat ilan eden ANAP şikâyetçi değildi hatta memnundu. Buna rağmen 1983’te vetolarla TBMM dışı bırakılan gerçek muhalefet, adım adım 12 Eylül’ün siyaset üzerinde kurduğu barajı devre dışı bırakmayı başardı. Kapatılan siyasi partiler, başka ad, amblem ve emanetçi genel başkanlarla siyasette yerlerini aldılar.  Gerçekte fiili genel başkanlara askeri rejimin koyduğu yasak, TBMM’de yapılacak “demokratça işbirliği” sayesinde kolaylıkla kaldırılabilecekken zorlama ve dolaylı bir yol denendi. İktidar bu durumdan sonuna kadar yararlandı. 1983’te, vetoların gölgesinde iktidar olan ANAP, konunun kendisiyle ilgisi yokmuş gibi davrandı. Düzenin kurucusu Kenan Evren’i muhalefete taarruz hattına sürdü. ANAP’tan başka müttefiki kalmayan Evren, 1982’de kapalı rejim koşullarında elde ettiği “halkın engin desteğine” güvenerek anayasa değişikliğini, halkoylaması koşuluyla onaylayacağını beyan etti.

‘SAĞCI KURNAZLIK’

Hukuktan anlayan dikkatli gözler, Türkiye’de yapılan özgürlükleri genişletici her anayasa değişikliği içinde “sağcı kurnazlıklar” olduğunu görürler. Bunun ilk örneği 1987 değişikliğidir. Özal, bir taraftan yasakların kalkmasını halkoylaması koşuluna bağlarken öte yandan “rejimi zaman içinde değiştirecek mayını” da anayasa değişikliği paketi içine yerleştirdi. Bu, anayasayı değiştirme çoğunluğunun, üçte ikiden, beşte üçe indirilmesiydi. Özal’ın hesabı şuydu: TBMM’de basit çoğunluğun biraz üzerindeki nitelikli çoğunlukla elde edilen bir değişiklik, halkoylamasına gidildiğinde sağcı seçmen bloku tarafından mutlaka onaylanır. Bu hesabında, 1988 istisnasıyla haklı çıktı. İstisnanın sebebi, rakibinin Demirel olmasıydı. Burada ilginç olan halkoylamasına sadece yasakların kalkmasıyla ilgili hükmün sunulmasıydı.

Sonuçta ANAP, “hayır” çıkabilecek bir oylama karşılığında, anayasa değişikliği nisabını (yetersayı) ulaşılabilir bir sayıya kadar çekti. Özal’a yakışan bir manevraydı. Neticede eski patronu Demirel’i “siyaseten gömme” hesabı tutmasa da asıl istediğini elde etti.

Özal’ın 1984 yerel seçimlerinden itibaren liberal görünümlü çoğulculuğu artırma politikası, aslında muhalefete kurulan tuzaktı. 12 Eylül rejiminin getirdiği yüzde 10’luk ülke barajına takılacak rakip sayısını artırarak TBMM’de anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşma hesabıydı. 1987 erken/baskın genel seçim sonuçları, hesabının doğru olduğunu gösterdi. 12 Eylül öncesi, hükümeti koalisyonla bile kurmakta zorlanan birinci partinin, iktidar olmakla kalmayıp Meclis’te anayasayı değiştirme fırsatını yakalayabileceği görüldü. 1987 ve 2002 seçimleri bunun somut örneğidir. 

ÖZAL’IN ASIL HEDEFİ NEYDİ?

Özal, Cumhuriyet devrimlerini, anayasa yargısını, idari yargıyı “statükoculuk” olarak görüyor, tasfiye etmeyi düşünüyordu. Kamu yönetimi dahil her şeyi piyasalaştırmak istiyordu. Üniter ulus devlet yerine, federal bir siyasi yapının bile tartışılabileceği kanısındaydı. Bunun ötesinde, salt kendi partisinin verdiği oylarla bile olsa Çankaya’ya çıkarak cumhurbaşkanlığı makamını Türkiye’nin ilk “başkanına” dönüştürmeyi hedefliyordu. Bunu, o günkü siyasi şartlarda sonuna kadar denedi. Kısmen başarılı da oldu. Fazlasına ömrü yetmedi.

Sonuçta, 1987’de Özal’ın açtığı kapı, 2002’de çürüyen merkez sağın boşalttığı alana oturan İslamcı AKP’nin işine yaradı. Özal’ın, kendisi için istediklerinden daha fazlası, 2007 ve 2017 değişikleriyle AKP Genel Başkanı’nın eline geçti.

PROF. DR. RIDVAN AKIN

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları