Örsan K. Öymen

Ahiret ve kötülük

16 Kasım 2020 Pazartesi

Laiklik karşıtı açıklamalarıyla yıllardır tepki çeken Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, “Ahirete inancı olmayan insandan her türlü kötülük beklenir” ifadesinin tepkileri hâlâ sürüyor. Ali Erbaş bu açıklamasıyla, kendisini dindar olarak tanımlamayan milyonlarca ateist, agnostik ve deist vatandaşa hakaret etmiş olduğu gibi iyilik, kötülük, ahlak ve erdem kavramlarını da tersyüz etmiş oldu!

Anlaşılan, ahlakı ve iyiliği dinlerin tekelinde sanan Erbaş, dinden bağımsız bir ahlak ve erdem anlayışının var olduğunu bilmemektedir. Erbaş, “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” atasözünü ciddiye alırsa, belki bu konuda kendisini geliştirebilir.

Ancak Erbaş kötü bir niyetle, vatandaşları kutuplaştırmak, ayrıştırmak ve bölmek amacıyla bunları ifade ediyorsa, İslamcı faşist bir bakış açısıyla, ahlakı, erdemi ve iyiliği kasıtlı olarak dinlere indirgiyorsa, böyle bir insanın bir şey öğrenme olasılığı da yoktur.

***

Ahlakın tarihi, ister tektanrıcı dinler olsun, ister çoktanrıcı dinler olsun, dinlerin tarihinden çok daha eskidir. İnsan var olduğu andan itibaren bir ahlakın içine doğmuştur. Çünkü insan toplumsal bir canlıdır. İnsan tek başına yalıtılmış bir birey olarak yaşayamaz. Ahlak o nedenle insanın doğası gereği bir zorunluluktur. Söz konusu ahlak, kültürel, bilimsel, felsefi, siyasi, dini koşullara göre, bazen dinsel bazen de dindışı bir çerçevede karşımıza çıkar.

Ahlak dinlerle birlikte ortaya çıkmamıştır. Önce ahlak vardır, dinler sonradan ahlaka eşlik etmişlerdir veya bir ahlak anlayışı ortaya koymuşlardır. Homo Sapiens’in yüz binlerce yıllık bir tarihi vardır. Avcı, toplayıcı göçebe toplum modelinden, tarımsal üretime ve yerleşik düzene geçişin, yani uygarlığın yaklaşık 14 bin yıllık bir tarihi vardır.

Museviliğin yaklaşık 3 bin yıllık, Hıristiyanlığın yaklaşık 2 bin yıllık, İslamın yaklaşık 1300 yıllık bir tarihi vardır. İnsanlık ve uygarlık tarihi açısından bakacak olursak, İslam yeni bir dindir. İslamdan, Hıristiyanlıktan ve Musevilikten önce insanların belli bir ahlak ve erdem anlayışları, iyilik ile kötülük arasında ayrım yapma yetileri vardı.

Bunu anlamak için sadece insanın ve uygarlığın tarihine değil, çok daha yakın bir zaman dilimine, yaklaşık 2 bin 400 yıl önceki antik Yunan felsefesine bakmak da yeterli olacaktır. Platon’un ve Aristoteles’in ahlak felsefesi alanındaki metinleri bunun en büyük kanıtıdır. Platon ve Aristoteles, ahlak, erdem, adalet, cesaret, dostluk, dayanışma, ölçülülük, sevgi, iyilik, güzellik konularında düşünceler ve kuramlar geliştirmişler, “güçlü olan haklıdır” zihniyetine karşı bir ömür boyu mücadele vermişlerdir.

Platon ve Aristoteles yaşarken, Hıristiyanlık ve İslam dinleri yoktu. Musevilik de o dönemde Ortadoğu’da küçük bir azınlık diniydi ve Platon ile Aristoteles bu dinden haberdar bile değillerdi. Nitekim Platon’un ve Aristoteles’in metinlerinde Musa’ya ve Museviliğe yönelik hiçbir referans yoktur.

18., 19. ve 20. yüzyılda da Hume, Marx, Sartre, Russell gibi birçok ateist veya agnostik filozof, dinden bağımsız bir ahlak, erdem ve adalet anlayışı geliştirmişlerdi.

***

Kılıç hakkı” kafasıyla dünyaya bakan, kılıç-kalkan zihniyetiyle bir sözde ahlak, hak ve hukuk anlayışı geliştiren kişilerin bunları kavraması kolay değildir.

Bu dogmatik ve despotik kişiler, insanlara ahlak dersi vereceğine, din adına, Nijerya’da 2 milyon, Sudan’da 1.5 milyon, Lübnan’da 200 bin, İran’da 8 bin insanın katledilmesini; El Kaide, Taliban, El Nusra, IŞİD gibi terör örgütlerinin 10 bini aşkın insanı öldürmesini; Çorum, Maraş, Sivas olaylarında yüzü aşkın insanın yaşamdan kopartılmasını; Turan Dursun, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu gibi aydınların suikasta kurban gitmelerini açıklasınlar!

Böylece ahiret inancı olanlardan da kötülük beklenebileceğini görürler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları