Özgür Mumcu

Başbakan’ın Yanağını Okşayalım

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Sayın Erdoğan’a haksızlık yapıyoruz. Siyasetinden hoşlanmayanın en ılımlısı eli “otoriter”den açıyor. Diktatör diyenleri, padişah benzetmesi yapanları saymıyorum bile.
O da ne yapsın, ne kadar demokrat bir lider olduğunu ispatlamak için seçim üzerine seçim kazanıyor ve yine de kendini beğendiremiyor.
Ah bu “Beyaz Türklerin”, şu şımarık “vesayetçi”lerin mızıldanmaları. Bir de beyefendi kime fırsat verse arkasından hançerleniyor. Cemaate “Ne istediniz de vermedik” diye boşuna çıkışmadı. Zamanında atının terkisinde zannettiği liberaller de onu yarı yolda bıraktı. Hadi hepsini geçtim, “kardeşim” diyerek Cumhurbaşkanlığı’nı sunduğu Abdullah Gül bile isyanlarda. Hayrünnissa Hanım intifada başlattı başlatacak.
Kime güvenecek milletin adamı?
Cemaate güveniyor olmuyor. Liberalleri yanına alıyor beceremiyor. Arınç’ı başka mızmızlanır, Gül’ü başka. Çekilecek dert değil.
Sonra efendim Erdoğan neden kimseyi dinlemiyor! Dinledi de ne oldu!
Bir kere tabiatı yumuşak, çelebi kaleminden bir efendi aslında.
Dün Cumhuriyet’in manşetinde takip etmişsinizdir. İstanbul’da 16/9 adında uzun uzun kuleler yapıldı. Binalar arşı öyle bir deldi ki İstanbul’un meşhur tarihi silueti yerle yeksan.
Ecdat diye sayıklayan bir siyasi hareket için kabul edilemez bir vaziyet. Saray, cami, Osmanlı, ecdat dinlemeden şehre saplanmış pek berbat üç bina.
Binaların dikildiği arazi TMSF’deydi. TMSF biliyorsunuz Erdoğan’ın yakınlarına gazete, televizyon ve arsa vermesiyle meşhur bir kurumumuzdur. Haliyle araziyi Sayın Erdoğan’ın lise arkadaşı Mesut Toprak’a verdi.
Ancak bir sorun vardı. İzin sadece altı kat içindi.
İstanbul’u 1994’ten beri bilfiil yöneten Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi hemen izni 36 kata çıkardı.
Bunun üzerine dikiliverdi kuleler.
Arsayı Başbakan’ın TMSF’si Başbakan’ın arkadaşına vermişti. Başbakan’ın belediyesi de o arkadaşın cebine “yüksel ki yerin bu yer değildir” iznini koyuvermişti.
Sonra gazetelerde binaların ecdat siluetini yarıp geçtiğinin fotoğrafları çıktı.
Yumuşak tabiatlı Erdoğan üzülmüştü. Bir yanda lise arkadaşı öte yanda ecdat, hatta kendi deyişiyle mesela Abdülmecid dedemiz”.
O sebeple şu açıklamayı yaptı: “Sahibiyle konuştum. Tıraşlayın dedim. Ama hiçbir şey yapmadılar. O yüzden çok kırıldım, 5 yıldır konuşmuyorum.”
Bu açıklamayı okuyunca çok derinden ve içli bir şekilde “kıyamam” dediğimi ve fotoğrafı üzerinden teselli maksadıyla Sayın Erdoğan’ın yanağını okşadığımı hâlâ hatırlarım. Elbette bir Mehmet Barlas gibi fiilen yanak okşama seviyesine henüz gelemediğimin hüznünü de hissetmedim değil.
Başbakan lise arkadaşına böylece küsedursun, kimler o meşum binadan daire almış meğer: “İstanbul milletvekili ve eski Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Adem Baştürk, eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Köksal Tandıroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Sefer Kocabaş, Zeytinburnu Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Hasan Albayrak ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile kızı.”
Ayıptır bir de adamcağıza diktatör diyenler var. Daha kendi arkadaşına, belediyesine, TMSF’sine, milletvekiline, Emniyet müdürüne, belediye çalışanına söz geçiremeyen bir âdemin her yeri diktatör olsa ne olur.
Ne demişti Erdoğan, “Yapılan her binadan benim haberimin olması mümkün değil. Yıldızları da sayamam ki”.
Ah nasıl akla düşmesin ki o şarkı:
“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım.”
Herkes elini vicdanına koysun, alsın önüne bir Erdoğan fotoğrafı, kıyamam diyerek milletin adamının yanağını okşasın.
Bunca ihanete uğramış birine en azından bu kadarını borçluyuz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları