Öztin Akgüç

Enflasyonla mücadele

28 Haziran 2023 Çarşamba

Enflasyonla mücadelede önce enflasyonun kaynağına, türüne doğru tanı koymak gerekir. Enflasyonun kaynağı, türü: (i) Talep çekişli enflasyon, cari fiyat düzeyinde arz-talep dengesizliği, iç üretimden daha fazla talep; (ii) maliyet itici enflasyon, yüksek kâr, ücret artışı spirali sürekli zam; (iii) devalüasyon-enflasyon geçişkenliği, ulusal paranın değer yitirmesi kur artışı, küçük oranlarda da olsa sürekli devalüasyon, iç fiyat düzeyine yansıması; (iv), yurtdışı enflasyonun ithalat yoluyla aktarılması.

Ülkedeki enflasyonda bu nedenler farklı ölçüde de olsa etkili. Tüketimle değil üretimle büyüme gerçekleşir. Tüketim artışına bakarak, tüketerek büyüdük, tüketimle büyüdük gibi yorumlar doğru değil. Tüketim artışının hızlı olması, dış ticaret açığından, cari işlemler açığından kaynaklanıyor; dış ülkelerde üretilen mal ve hizmetler tüketilerek tüketim artışı gerçekleşiyor. Milli gelirin kullanım yoluyla hesaplanmasında tüketim artışı artı olarak ithalat eksi olarak yer alır. Büyüyen dış ticaret açığı tüketim artışının kaynağını gösterir.

İç piyasa tam rekabet piyasası olmadığından, eksik rekabet piyasalarında firmalar, marjinal maliyetleri üzerinde fiyat uygulayarak, etkin düzey altında üreterek, zam yaparak kâr artışına yönelirler. Ücret artışını da zam yaparak tüketiciye yansıtırlar. Sürekli dış ticaret, cari işlemler açığı, ulusal paranın değerinde baskı yaratır. Ulusal paranın değer yitirmesi, tüketim ara ve sermaye mallarında farklı zaman aralıklarıyla fiyat artışına yol açar.

Enflasyonun ana nedeni, üretim yetersizliği, verim düşüklüğüdür. Bütçe açıklarının, doğrudan ve dolaylı olarak Merkez Bankası kaynaklarıyla fonlanması da parasal genişleme sonucunda dengesizliğe yol açarak enflasyonu tetikler.

Ülkede enflasyonun azması üzerine, mücadele için atamalar yapılmakta, sözler verilmektedir.

Enflasyonu düşürmek için faiz indirimi ekonomik açıdan trajikomiktir ama olayı tümüyle “nas”a bağlamak da faiz artırımıyla düzeleceğini öngörmek de yanılgıdır. Ekonomik analizlerde, kuram da matematik gereklidir ama bazı konularda ilkokul aritmetiği de yeterlidir. Değer yitiren, yitirecek bir paranın faizinin düşük olması, faiz indirimi, ussal değildir. Operayı elde tutanlar, kullananlar hem sermaye kaybına hem de gelir kaybına uğrarlar. Bu karşı değer kazanan, değer kazanması beklenen paranın faizin de yüksek olması, yükselmesinin beklenmesi de ussal değildir. Basit aritmetik değer yitiren, yitmesi beklenen paranın faizinin yüksek değer kazanan, kazanması beklenen paranın faizinin de düşük olması akılcıdır. Denge ancak böyle sağlanır.

Sayın Nebati döneminde, heteredoks, yeni atamalarla ortodoks politikalardan, önlemlerden söz edilmeye başlandı. Ortodoks politika, geleneklere, geçmiş uygulamalara, klasik ekonomi kuramına, ülkelere uygun politikada anlamındadır.

Enflasyonla mücadelede ortodoks politika, (i) kamu hizmetlerine, ürünlerine yüksek oranda zam; (ii) dolaylı vergi oranlarının yükseltilmesi, (iii) varlık, aktif vergisi ismi altında sermaye vergisi uygulaması; (iv) yüksek oranlı devalüasyon; (v) kamu harcamalarının azaltılması, yatırımlarının ertelenmesi hatta ötelenmesi; (vi) paranın değer hesabını karşılayacak hatta açacak faiz artışı anlamındadır. İşte acı reçete budur. Enflasyonun bedeli kapitalist düzende asgari ücret ayarlaması, memur maaşı zammı, emekliye ikramiye söylemleriyle kural olarak emekçiye dar ve sabit gelirliye ödetilir. Para illüzyonuna, aldatmacasına kapılmamak gerekir. Sonuç değişmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları