Osmanlı Devleti’nin Yıldırım Bayezit’in 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilgisi sonrası dağılma sürecine girdiği dönem fetret, “fasılai saltanat” dönemi olarak anılır. Yıldırım Bayezit’in oğullarından Çelebi Mehmet, toparlayarak 1413 yılında devleti yeniden kurmuştur.
AKP’nin 2002 yılında iktidara gelişi adeta bir milat olarak kabul edilmekte, “Yeni Türkiye mottosu” altında geçmiş karartılır yerilirken, yeni dönemle övünülüyor, övgüler yağdırılıyor. Dünya liderleri arasında bulunma, kalkınma, insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti olma, kişi başına yıllık 15 bin USD’yi aşan gelirle orta gelir tuzağından kurtulup zengin ülkeler grubuna girme, övünme, övgü başlıkları.
Ülkede yaşananlar, manzaralar, ekonomik veriler övünme ve övgünün geçerli olmadığının kanıtı oluyor. Ülke, Osmanlı Devleti’nde yaşanan Fetret Devri’ne benzer bir dönemden geçiyor.
Eksi derecelerde uzayan ucuz et, ekmek, yiyecek kuyrukları; akşamın geç saatlerinde market artıklarını, pazar kalıntılarını toplayan gruplar, barınaktan yoksun yaşayanlar, 3.5 milyonu bulan muhtaç aile, 2 milyonu aşkın genç işsiz, yüzde 28’i aşan geniş anlamda işsizlik, okula aç giden öğrenciler, ülkeden manzaralar, kesitler gönencin değil, giderek derinleşen yoksulluğun kanıtları oluyor.
Tutuklanan siyasi parti belediye başkanları, akademisyenler, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, sendikacılar, polis nezareti, kolları arasında ifadeye götürülen işadamları, STK başkanları, belki güç gösterisi, gözdağı ama ülkeye saygınlık kazandırmıyor. Ülke hukuk devleti bir yana kanun devleti olmaktan da giderek uzaklaşıyor.
Hemen her alanda, Cumhuriyet ilkelerinde karşıdevrim denen çöküş, geriye gidiş yaşanıyor. Eğitimde gerileyiş, kendi değer yargıları, amaçları doğrultusunda eğitim, ülkenin geleceğini de etkiliyor. Ülke, dünyada olumlu göstergelerde giderek gerilerken olumsuz tüm göstergelerde ön sıralarda yer alıyor.
Ekonomide hastalık olarak nitelendirilebilecek her araz, enflasyon, işsizlik, dış cari işlemler ve bütçe açıkları, artan iç ve dış borç yükü, gelir ve servet dağılımı bozukluğu görülüyor. Ülkenin ekonomik dünyada ilk 10’a girmesi hedeflenirken ilk 20’nin de dışında kalması, dünya sıralamasında giderek gerileyen kişi başına gelir, kırılganlık ve enflasyonda dünya sıralamasında ön sıralarda yer alır, ülke dışına beyin göçü, ekonomik hastalık olarak ne aranırsa yaşanıyor.
Ülke, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi borç sarmalına kapılmış sürükleniyor. AKP iktidara geldiğinde 132 milyar olan dış borç 550 milyar USD’ye yaklaşıyor. 150 milyar TL olan merkezi yönetim iç borcu 10 trilyon TL’yi aşıyor. 2025/Ocak ayı 153 milyar TL bütçe açığıyla başladı. Kamu borçlarının yanı sıra, hanehalkı borcu daha hızlı artıyor. Anapara+faiz aylık borç yükünün, hanehalkı gelirine oranı kritik düzey yüzde 50’yi aşarak, giderek de yükselme eğiliminde. Tahsili gecikmiş, takipteki alacaklar tutarı gerçeği yansıtmıyor. Tahsili gecikmiş alacak vade bitiminden iki iş günü tahsil edilemeyen olarak tanımlanırsa başka, 30, 60, 90 gün olarak tanımlanırsa çok farklı rakamlar oluşur. Kamuya açıklanan rakamların eğretildiği manipüle edildiği de dikkate alınmalıdır.
Osmanlı Devleti’nde Fetret Devri’ni dış etken Timur, Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarını beyliklere bölerek başlatmıştı, Cumhuriyet döneminde de ABD, BOP (GOP) projesiyle ülkenin fetret dönemine girişini hazırlamıştır.
12 Eylül 1980 darbesi, 24 Ocak ekonomik kararları, Özal, neoliberal ekonomik politikalar izlenmesi ulusal devletler dönemini sona erdirdi. Küreselleşme telkini, aşılaması, Türkİslam sentezi sloganı, 2001-2 ekonomik krizi, siyasal İslamın iktidara getirilişi, desteklenmesi, ABD’nin, BOP (GOP) projesiyle ilintili uygulamasıdır. Projenin bir aracı, FETÖ olarak özetlenen Fethullah Gülen hareketinin nerelere doğru uzandığı, sızdığı da netleşmediği gibi arınmanın da yapılıp yapılmadığı kuşkuludur.
Ülkeyi karmaşadan düzlüğe çıkarmak, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine, değerlerine dönüşü sağlamak kurucu parti CHP’nin görevi, vecibesidir. CHP ilkelerden ödün vermeden, iç ve dış ayartılara kapılmadan, gereksiz kişisel polemiklere girişmeden, gündemi yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik üzerinde yoğunlaştırarak başarıya ulaşabilir.