Öztin Akgüç

Haksızlığa, aymazlığa tepki

05 Ağustos 2020 Çarşamba

Ülkede yaşanan haksızlık, adaletsizlik, değerbilmezlik, çıkarcılık, ürkeklik, tabasbus, yalakalık, ikiyüzlülük, hoyratlık yeterli ve gerekli tepki gösterilmediğinden, aymazlıkla giderek yaygınlaşmaktadır. Onur, özveri, cesaret, haksızlığa isyan gibi insani hasletler, erdemli olma yitirildiğinde geriye doğaya, ülkeye, topluma zarar veren çıkarcı canlılar kalmaktadır.

Ülkede Bağımsızlık Savaşı’nın başlamasından bu yana Mustafa Kemal’e dincilerin, emperyal güçlerin tahriki ile de hınç, nefret, suçlama vardır. Mustafa Kemal’in bağımsızlık savaşı başlatma, Türkün onurunu koruma, ulusal devlet oluşturma, kitleleri reaya olmaktan kurtararak vatandaş olmalarını sağlama, egemenliği halka verme, mazlum uluslara kurtarıcı lider olma, Türkiye’yi saygın bir ülke yapma gibi büyük suçları var. Bu suçları nedeniyle ülkedeki büstleri, heykelleri kırılmakta, okullardan ismi silinmekte, sağcı partilere oy verilerek tarihten silinmeye çalışılmaktadır. Mustafa Kemal’e için için duyulan kin ve nefret, DP’nin iktidara gelmesi ile dışa vurulmuş, DP tepkiler üzerine 1951 yılında 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”u çıkarmak zorunda kalmıştır. Bir ülke için en büyük ayıp, kurucusu için koruyucu bir yasanın çıkarılmış olmasıdır. Yasa, göstermelik, caydırıcılığı da olmayan bir düzenlemedir. Kıran, söven, lanet okuyan hatta suç duyurusunda bulunanlar dahi bir yaptırımın uygulanmayacağını bilmektedirler. Bu yargı kapasitesi ve kalitesiyle verilebilecek en ağır ceza, herhalde adli kontrol koşuluyla serbesti olacaktır.

Ülkemizde ne yazık ki canlıları tasnif eden taksonomi biliminin henüz sıınıflandıramadığı yaratıklar yaşamakta. Atatürk’e sövgü, hakarete yeltenme, heykellerini kırma sürmektedir. Atatürk çapında bir liderin umursamayacağı kesindir. Atatürk için önemli olan, tam bağımsız, özgür, saygın Türkiye idealinin gerçekleşmesi ve sürmesidir. Bu bağlamda kurucusu olduğu CHP ile adını taşıyan STK’lerin görev ve yükümlülüğü vardır. Emperyal güçlerin yerli uzantılarının, sözde milliyetçilerin ayartılarına kapılmamak gerekir. Emperyal güçler her zaman Atatürk’e. Türkiye Cumhuriyeti’ne eylemleriyle karşı olmuşlar, sağcı partileri, siyasi İslamı, sözde milliyetçileri desteklemişlerdir. Ülkede takkıye yapanların farklı görüntü verenlerin de varlığı, Atatürk idealini gerçekleştirmeyi sulandırmaktadır. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” etik öğüdü dillere pelesenk olmasına karşın uygulama, olduğun gibi görünme, göründüğün gibi olma yönündedir. “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” özdeyişi nutuklarda sık sık yinelenmesine karşın söz konusu kişisel çıkarsa gerisi teferruattır olarak uygulanmaktadır.

Kişinin gerçek kimliği, içtenliği değerlendirilirken zaman ve mekân içinde söylem-eylem tutarlılığı, toplumdan, ülkeden neler aldığı ile ülkeye, topluma neler kattığı dikkate alınmalıdır. Söylem-eylem tutarsızlığı olan, topluma kattığından daha fazlasını alan, kişisel egosunu tatmine yönelen, belli orunları işlevsizleştirerek bloke eden kişiler, ihtiyatla, kuşku ile izlenmelidir. Gerçek milliyetçi, demokrat, inançlı olan kişiler olduklarından farklı görüntü vermez, özverili ve tutarlı davranır, ilkelerinden ödün vermezler.

Ürkeklik, tepkisizlik, suskunluk, kişisel beklentiler, bencillik, aymazlık Cumhuriyet karşıtlarının cüretini artırmakta, her seferinde daha yıkıcı dayranış ve uygulamalarla amaçlarına ulaşmada mesafe almaktadırlar. AKP günümüze değin ne istedi de alamadı, yapamadı? Uzlaşır görünüp zaman zaman erteleyerek tüm isteklerini gerçekleştirdi. Süreç, hilafet çağrısına, parantez içine aldıkları Cumhuriyetin parantezini kapatma aşamasına değin geldi. Kınama, tweet, suç duyurusunda bulunma, uzlaşı arayışı ile Cumhuriyeti yıkma süreci engellenemedi. İlkelerden ödün her zaman yenilgi ile sonuçlanır. Toplumun önemli bölümünün değer yargıları, davranış biçimleri değişmedikçe, çözüm zorlaşmaktadır. Ülke, toplum yararı için savaşım verenler de çoğu kez yalnız bırakılmakta, yeterince desteklenmemektedir.

Tükiye’nin siyasal düzeni YSK’nin ayarlamasıyla şaibeli bir halkoylamasıyla değiştirilmiş, gereken tepki de gösterilmemiştir. Gerçekten Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi (CHS) düzeninin değiştirilmesi isteniyorsa, güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi altı doldurulmamış farklı yorumlara yol açabilecek açıklamalar yerine, amaca yönelik bir anayasa taslağı hazırlanarak kamuoyuna sunulmalı, destekleyecek ittifak oluşturularak, erken seçim, ardından halkoylaması yapılması zorlanmalıdır.

Ülkenin, özsever, orun sever, gösteriş sever kişisel egolarını tatmine yönelmiş yöneticilere, siyasilere değil özverili davranan bilgili, yetenekli cesur yurtseverlere gereksinimi vardır. Sorunları ancak iyi niyetli Atatürk ülküsüne odaklanmış kişiler çözebilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları