Akılla oynama!..

14 Ağustos 2015 Cuma

Antidepresan kullanımının rekora dayanmasından belli, toplumun ruh sağlığı giderek bozuluyor.
2009-2015 arası tüketilen antidepresan sayısı 211.5 milyon kutu, nüfusun üç katı.
Sorumlusu iktidardır...
Bu ülkede mutlu, sorunsuz, yaşamdan keyif alan, umutlu, psikolojisi düzgün kaç kişi var acaba?
Ne hale geldik?
Vicdanların karartıldığı yıllar geçirdik, yetmedi, akıl sağlığımızla oynanıyor.
Aptal yerine konmak, insanları balık hafızalı saymak!..
Ne oldu da seçimlerden sonra iktidar gidince çözüm süreci donduruldu, terör tırmandı, şehit cenazeleri, ölümler ülkenin üstüne kâbus gibi çöktü?
Oslo görüşmelerini sağlayan, Öcalan’la masaya oturan, Habur’a mahkeme kuran, HDP’lileri Kandil’e gönderip aracı yapan kim?
Kim, süreci gösterip, PKK’ye artık “terör örgütü denmesin” diyenler?
PKK, son iki yıldır yol kesmiyor muydu, kimlik kontrolü yapmıyor, vergi almıyor muydu? Gezi eylemlerinde insanlar öldürülüp, gaza boğulurken, kapsüllerle insanlarımızın gözleri kör edilirken Güneydoğu’da TOMA’ların, Akreplerin üstüne terör örgütünün bayrakları asılmıyor muydu, polis-asker bunları seyretmiyor muydu?
Şimdi çıkmış “tek bir terörist kalmayıncaya kadar” diyorlar...
Aklımızla alay etmeyin; bugün “hainlikle” suçladığınız kaçak savcılar, dün altına zırhlı arabalar verdiğiniz, kahraman ilan ettiğiniz, ülkenin bağırsaklarını temizlediğini söylediğiniz ortağınız, kumpasçılar değil miydi?
Unutulacak, yok mu sayılacak?

***

İktidarı elinde tutan yeni Osmanlı sevdalısı bir grubun dış politikası ve Suriye’ye üç ayda girme hesabı yüzünden, 2 milyon sığınmacıyla karşı karşıya bıraktılar ülkeyi?
Birçok il gibi İzmir’de de bir Suriye kentinin manzaraları; yoksulluk, sefalet, açlık, kadın pazarları, kavga, çatışma, hırsızlık, güvenlik sorunu... Parklar, camiler dolu. Can yeleği pazarı, devasa boyutlara ulaştı.
Kendi çıkarlarının faturası, Şam’dan dönen yanlış hesap, Ortadoğu’da katlanan ölümlere, Ege’de boğulan insanların dramına yansıyor.
37 bin Suriyeli kurtuluş umuduyla karşıya geçmek için ölümün pençesinden çekip kurtarıldı Ege’nin sularından. Kaçı öldü, kim bilir?
İnsan yaşamının bedeli yok. Sığınmacıların maliyeti, 16.7 milyar lira, Türkiye’nin bir yıllık bütçe açığına denk. Türk Telekom’u 6.5, TÜPRAŞ’ı 4.1 milyar dolara satmışlardı, anımsayın.

***

Başka bir akıl tutulması ve yaratılan algı, erken seçim üstüne.
45 günde hükümet kurulamaması durumunda, Cumhurbaşkanı mutlak olarak seçimlerin yenilenmesine karar vermek zorundaymış gibi bir söylem, sorgulanmadan benimsenmiş durumda.
Seçimlerin yenilenmesini isteyen Cumhurbaşkanı da, “45 günü esnetme yetkim yok” diyerek, medya tarafından estirilen bu rüzgâra paralel bir açıklama yapıyor.
Oysa, anayasanın 116. maddesi çok açık. “Seçimlerin yenilenmesine karar verebilir” deniyor. “Karar verir” gibi zorunluluk içeren bir ifade yok, kullanılmamış. Yani, 45 günün sonunda “seçimlerin yenilenmesi” mutlak, anayasa gereğince zorunlu bir olgu değil. Cumhurbaşkanı, bu yetkisini 45 günün sonunda hemen kullanabilir, daha fazla bir süre bekleyebilir, hatta hiç kullanmayabilir de.
Anayasayla uyumlu olmayan bir söylem benimseyerek, seçimlerin yenilenmesini isteyen taraflı Cumhurbaşkanı’na 45 günün sonunda hemen bu yetkisini kullanabileceği bir siyasal ortam yaratmak, hangi akla sığıyor?
CHP ile koalisyon yapmayan “atanmış başbakan”ın erken seçim isteminin bağımsız iradesi olduğu akla yatar mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları