Allah’ın Emirleri Erkeklere İşlemez mi?

31 Ekim 2013 Perşembe
Televizyona çıkmış adam haykırıyor: “Allah’ın
emri bu! Sen nasıl yasaklarsın!”, “Allah’ın
emirlerine uymuyor musun!”
Allah’ın emri dediği örtünmek! Erkeklerin değil,
kadınların kapatılıp örtülmesi!
Yanımda, torunlarımdan 10 yaşında olanı
vardı. Duydu televizyondan eve yayılan
öfkeyi... Uzun siyah saçlarını savurarak
şöyle dedi: “Zeyno, Allah kadınların saçları
görünmesin isteseydi onları saçsız, yani kel
yaratmaz mıydı?” (Yorum yok)
İnanç ve politika sömürüsü
AKP’li iki milletvekili kadının Meclis’e
türbanlı geleceklerini açıklamalarıyla erkeklere
gün doğdu! Yatıp kalkıp kadının bedeni,
giysisi, kadının kafası, saçı, kadının dekoltesi
üzerinden nutuk atmaya, kendi erkek egemen
propagandalarını, parti ve ideoloji kampanyalarını
sürdürür oldular.
Kadınları örtmenin, Sümerlere,
putperestlere, Hıristiyanlığa uzanan kökenlerini
inceleyebilirsiniz...
Kadınları örtmeyi sınıfsal açıdan ele alıp
Marksist kavramlarla, diyalektik yöntemle
irdeleyebilir ya da küresel emperyalizmin
niyetlerine bağlayabilirsiniz...
Kadınları örtmekle ilgili Müslümanlıktaki farklı
yorumları ilahiyatçılar arasında tartışmaya
açabilir, dinde reform düşleri kurabilirsiniz...
Allah’ın emirlerinin neden erkeklere hiç
işlemediğini sorgulayabilirsiniz...
Bunlara gerek yok. Dün Bekir Coşkun
yazmıştı: “Bütçeden 8 bakanlığın toplam bütçesi
kadar parayı sadece Sünniliği temsil eden Diyanet
İşleri Bakanlığı’na verirsen o Meclis’in laikliği mi kalır”...
2 kadın milletvekilinin türbanla Meclis’e
girmeleri ya da girmemeleri değil benim derdim!
Benim derdim 10 yıldır AKP’nin sürdürdüğü
politikalarla Cumhuriyet ilkelerinden kopmamız,
yaşamın her alanına dini referansları, dini kuralları getirmeleri...
Benim derdim bu politikayı uygulamak için
kadınlar üzerinden sürdürülen inanç ve politika
sömürüsü. Benim derdim bu sömürüye kadınların alet olması...
O iki kadının örtülü- türbanlı- çarşaflı Meclis’e
girmelerini önlemeye çalışmak, bu mağdurluk
politikasına, bu sömürüye hizmet eder, hepsi
bu. Bunu dedikten sonra, yaşamın her alanında,
erkeklerin kadınları örtme çabası karşısında
hissiyatımı açıklayayım:
Örtünmeye karşıyım. Neden mi?
Lafı dolandırmadan söyleyeyim:
“Türbana özgürlük” söylemi, benim için “kadına
yasak” söyleminden hiç farklı olmadığı için...
Kadını kapatmak, hem kadını hem de erkeği
aşağıladığı için... (Kadına “Sen günaha yol
açansın”; erkeğe “Sen kadın saçı görünce
hayvanlaşırsın” demek gibi...)
Kadını kapatmak, kadın erkek eşitliğini yok
saydığı için...
Kadını kapatmak, laik, demokratik, hukuk
devleti ilkelerini çiğnediği için... Kamuda, yargıda
kullanıldığında, din seçimlere ve ayırımcılığa alet
edildiği için...
Günümüzde Cumhuriyet ilkelerine karşı gelme,
meydan okuma, onları yok sayma simgesi
olarak kullanıldığı için... Adeta Mustafa Kemal
Atatürk’ten intikam alma şehvetine dönüştüğü için...
Din ve inançların bireysel tercihler olarak
kalmasını istediğim için; devlet politikasına,
ideolojiye dönüşmesini; bilim ve aklın yerini
almasını istemediğim için...
Kadını kapatmak, doğaya, doğa yasalarına,
doğa nimetlerine ve sağlığa aykırı olduğu için...
Artık bırakın kadının giysisini; erkeklerin
kafalarındaki örtüleri kaldırmaya bakın!
Bach İstanbul’da
Hakan Erdoğan’ın mucizeler yaratarak
gerçekleştirdiği “Bach İstanbul’da” festivali
10. yılını kutluyor muhteşem bir programla.
Dün akşam genç Rus piyanist Konstantin
Lifschiltz’in yorumladığı “Goldberg
Çeşitlemeleri” ustalığın doruğunda bir meydan
okuma, eşsiz bir şölendi!
Ah bir de konser boyunca önümde cep
telefonuyla mesajlaşan o genç olmasaydı!
Kendisini uyardığımda, “Bu benim özgürlüğüm
Ben işimi yapıyorum, benim işim sosyal
medya... Küçücük ekrandaki ışık sizi niye
rahatsız etsin ki” dedi.
Özgürlük? Nerede başlar nerede biter daha
çok yol almamız gerek. Ama siz yine de bu
akşam Aya İrini’de Alexander Rudin - Hüseyin
Sermet; ve festivalin son etkinliği Barocco
Sempre Giovane - Jiri Barta - Nazlı Erdoğan
konserlerini kaçırmayın!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları