Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Büşra Ersanlı'ya mektup
\n\n\n
‘İleri demokrasi’miz: Bir umut, üç azar, \nbeş ceza...
\n\n\nSevgili Büşra,
\nBakırköy Hapishanesinden yazdığın 9 Haziran tarihli ve ‘görül müştür’ damgalı mektubun üç gün önce elime geçti. İnci gibi el yazın, kocaman kuyruklu “g”ve “y”lerin, her mektubuna mutlak eklediğin minik bir “süs”, az sözcükle çok şey anlatma becerini içeren açık mavi üç sayfayı, üç gündür cebimde dolaştırıyorum…
\nBiliyorum, şu günlerde çok yoğunsun! Sekiz aydır tutuklusun! Ve birkaç gün sonra tutuklandığın KCK davası kapsamında ilk kez mahkemeye çıkacaksın! Diyorsun ya, “…İddianame, ek iddianame derken, savunma hazırlığı da var… Ama torbaya sokulduğum için -torba dava diyorlar ya… dava ne havada seyredecek bilemiyorum…” Ve sonra patlatıyorsun beni hiç terk etmeyecek sözlerini: “Her şey sürpriz, demokrasi aslında şaşırtma ve sürpriz rejimi olarak da tanımlanabilir. Bir umut, üç azar, beş ceza…”
\nBu tanıma bayıldım. Üstelik bizimki “ileri demokrasi”... Ama korkarım ki, önceki günden sonra KESK, Eğitim-Sen temsilcileri de “torba”landıktan sonra, oranları değiştirmek gerekecek: Bizim ileri demokrasimiz, bir umut, beş azar, elli beş ceza yolunda ilerliyor.
\nİfade özgürlüğü, akademik özgürlük
\nCanım Büşra, birkaç gün önce senin için bir aradaydık. Meslektaşların çoğunluktaydı. Öğretim üyeleri, profesörler, doçentler, asistanlar, gençler, yaşlılar, ünlüler, ünsüzler, harika bir iş çıkarmışlar. Senin tutuklanmandan sonra kurulan “Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu” (kısaca GIT-Türkiye) düzenlemişti toplantıyı. Hazırladıkları “Akademideki Hak İhlalleri” dosyasını okudukça, tanıklıkları dinledikçe tüylerim ürperdi. Her tanıklık üniversitelerde yaşanan hukuk dışılığı, engellemeleri ve baskıyı ortaya koyuyordu.
\nMünferit olay denemez, sistematik bir baskı ve yıldırma… Üstelik çoktan süreklilik kazanmış! İşin korkunçluğu, kimi öğretim üyeleri ve dekan ve rektörlerin de buna boyun eğmesi!
\nAh Canım Büşra, belki de diyorum, eğitime ilk baskı, müdahale yapıldığında toplantıdaki gibi tüm öğretim üyeleri, tüm rektörler dekanlar “İfade özgürlüğü yoksa, akademik özgürlük de yoktur” diye haykırabilseydi, bilim ve ilim uğruna dik durabilseydi… Belki o zaman ne sen ve öteki öğretim üyeleri ne de 800 öğrenci hapiste olurdu. Hiçbir öğretim görevlisi de mahkeme mahkeme sürünmezdi!
\nAma hayır iktidardan bağımsız davranamadılar. Ya korktuklar ya da işlerine böylesi geldi.
\nSeni gidi Dreyfus seni!
\nÜniversitede disiplin cezaları, maddi cezalar, kurumdan atılma veee gözaltına alınma, tutuklanma… “Hassas konular”da (Örneğin “Kürt” meselesi üzerine) bilimsel araştırma yapmak; evinde belge ve kitap bulundurmak; üniversite yönetimindeki antidemokratik uygulamaları eleştirmek, sendika üyeliği ve sendikal faaliyet, doğa kıyımına karşı halkı uyarmak yeterli olabiliyor cezalandırılmak için…
\nSevgili Büşra, Koray Çalışkan senin öykünü “Dreyfus” davası diye niteledi! Doğru bir tanımlamaydı. Sen, bir bilim insanının yapması gerektiğini yaptın. Akademik yetkinliğini, bilgini, birikimini, bu ülkenin en can alıcı meselesine çözüm aramak, çözüme katkıda bulunmak için kullandın.
\nCanım Büşra, Kürt değilsin ama bu ülkede “Kürt sorunu-Türk sorunu” kanla, ölümle, silahla, katliamla, mayınla, gözyaşıyla değil, kin ve nefretle değil, şiddeti dışlayan yollarla da çözümlenebilir inancıyla yasal bir parti olan BDP’ye girdin, partinin Anayasa Komisyonu’nda çalıştın!
\n‘Türkiye \t\t\tSiyasetinde Kürtler’
\nSevgili Büşra, elimde yeni çıkan kitabın; “Türkiye Siyasetinde Kürtler” (İletişim Yayınları) üç bilim insanı, Nesrin Uçarlar, Günay Göksu Özdoğan ve sen birlikte hazırlamışsınız: “Öğrencilerimize, paylaşmak için…” diyerek…
\nHenüz ilk makaleyi bitirdim, öğrenerek, yararlanarak okuyorum: Kürt siyasal ve kültürel yaşamının Türkiye’de geçirdiği evreleri… Katılım için Meclis’te, yerel yönetimlerde ve sivil toplum kuruluşlarındaki çabaları…
\nAh keşke, keşke bunları konuşma, yazmaya, öğrenmeye, tartışmaya yılar yıllar önce başlayabilseydik, belki o zaman bunca çocuğumuz ölmezdi… Bunca acı, bunca kan, bunca gözyaşı yaşamazdık…
\nBenim “küçük” Büşra’m; (Boşuna uğraşma bin kez profesör de olsan benim için hep “Sırma’nın küçüğü” kalacaksın!) seni PEN olarak hapishanede ziyaret ettiğimiz o gün çektirdiğimiz fotoğraflara bir türlü ulaşamadığını söylüyordun mektubunda. Biz dışarıdakiler de ulaşamadık canım! Hem sana bir şey diyeyim mi, hapiste çektirdiğimiz fotoğrafı ne yapalım, nasılsa yakında çıkacaksın, dışarıda bin kat daha güzelini çektiririz!
\n2 Temmuz’da (Seçtikleri güne bakar mısın! Sivas katliamı!) siyahlar giyinip orada Silivri’de duruşmada olacağız, “küçüğüm”.
\n\n\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye Suriye'ye yönelik operasyona mı hazırlanıyor?
- Balbay, siyasetin perde arkasını açıkladı!
- Özel okulların ücretleri uçtu
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
En Çok Okunan Haberler
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Ölü ve yaralılar var!
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Cem Yılmaz'ın yeni evi dudak uçuklattı!