Güç-terör-aşk üçgeni

01 Mart 2013 Cuma

‘TURANDOT’ OPERASI: YA DA BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR

\n

Stockholm’de, İsveç PEN’in düzenlediği “Türkiye’de Düşünce ve İfade Özgürlüğü” toplantısıyla ilgili ana noktaları dünkü yazımda sizlerle paylaşmıştım. Stockholm’deki iki akşamımdan birinde İsveç Kraliyet Operası’nın o görkemli yapısında, övgülere boğulan, tüm eleştirmenlerden tam not alan yeni prodüksiyonu “Turandot”u görme fırsatım oldu. Gördüm ve çarpıldım! Olağanüstüydü. Çok etkileyiciydi. Şöyle ki: Hepimiz seyirciyiz dünyada: Konusunu eski bir Çin öyküsünden alan “Turandot” Puccini’nin en ünlü, en sık oynanan eserlerinden biri. Bestecinin bitirmeye ömrü yetmediği eseri. İsviçreli yönetmen Marco Arturo Marelli, eseri sahneye koyarken “Çin”lilikten arındırmış öyküyü, belirsiz bir zamana, belirsiz bir yere taşımış... 1950’ler de olabilir, şimdi günümüz de, dünyanın öbür ucu da, burası da...
Zalim kraliçe, güç tutkunu Turandot. İlk görüşte kraliçeye âşık olan ama en çok kendine ve gücüne hayran, iddialı Calaf ve bir zamanlar prenses, yaşamını feda edecek kadar Calaf’a âşık, şimdi köle kız Liu... Kral, başrahip, bakanlar (Pin-Pang-Pong) kısaca egemen güçler... Bunlar arasında gücün terörüne ve terörün gücüne halk (koro) ile birlikte tanıklık ediyoruz.
Yönetmen, (sahne ve ışık tasarımı da onun) Koroyu, (özgün halinde Pekin’deki Çin halkını) opera/tiyatro seyircisine çevirmiş. (Salondaki koltukların eşi sahnede de var) Sahnedeki seyirci (koro) idamları da, güç oyunlarını da, aşk sahnelerini de, kıskançlıkları da kâh kışkırtarak, kâh öfkeyle, kâh sevinç nidalarıyla izliyor. İşine geldi mi olaylara karışıyor, işine geldi mi sadece
“seyirci”. Yeter ki sansasyon olsun! Tam biri bizi gözetliyor durumu! Hayattaki gibi!
Yönetmenin getirdiği bir başka ustalıklı yorum Puccini’yi Calaf’la; operayı yaratma sürecini Turandot’u fethetme sürecine eşleştirmesiydi...

\n

Enerji yüklü \tprodüksiyon

\n

Opera Orkestrası’nı yöneten Thomas Sondergard, müthiş dinamik bir şef, orkestrayı uçuruyordu. İsveç’in “gururu” diyebileceğimiz Nina Stemme (Turandot) ilk kez bu roldeymiş. Çok geniş bir ses hacmi, dramatik ama bence fazla sert bir oyunculuğu var. Karşısında Calaf rolünde İtalyan tenor Riccardo Massi sesiyle olduğu kadar fiziğiyle de sahneyi dolduran bir Calaf’tı. Ama kalbimi çalan Rus asıllı çok genç soprano, Liu rolündeki Yana Kleyn’di. Çok yumuşak ve sıcak bir ses rengi var. Daha ilk perdede “Signore Ascolta” (Dinleyin Bayım) aryasından sonra aldığı alkış, dünyanın en ünlü aryalarından “Nessun Dorma” (Kimse Uyumuyor) aryasının aldığı alkışı bile gerilerde bıraktı. Pin-Pang-Pong’un (usta oyunculuk usta seslerle) günümüzün yanar döner kaypak politikacılarına, gülünç zavallılara dönüşmesi de isabetliydi.
İşte İsveç Kraliyet Operası’nda, uluslararası kadrolu, çok dinamik, modern, enerji yüklü bir “
Turandot”tan kimi satırbaşları....

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları