Weiwei sergisini görmeyen kalmasın!

15 Şubat 2018 Perşembe

Bundan daha açık seçik söylenemez... Ne yapıp yapıp, çağımızın bu çok önemli sanatçının Türkiye’deki bu ilk ve (şimdilik) tek sergisini, çok geniş kapsamlı sergisini mutlak görün... Belki şimdiye dek çoktan gidip gördünüz bile... Ama, olsun böyle bir fırsat bir daha geçmeyebilir ele, o yüzden yeniden ve yeniden görün. Her ziyarette yeni ipuçları yakalayacağınızdan, yeni “keşiflerde” bulunacağınızdan hiç kuşkum yok.
İstanbul’da Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Ai Weiwei’nin “Porselene Dair” adlı sergisinden söz ediyorum. Bakmayın adının böyle olduğuna, sergi sadece porselene dair değil. Bu sergi günümüz dünyasına dair... 12 Eylül’den beri açık olan sergi, 28 Ocak’ta kapanıyordu, gördüğü çok büyük ilgi üzerine 11 Mart’a dek uzatıldı.
 
Hayata ve günümüze dair
Ai Weiwei İstanbul’a geldiği günlerde açıklamıştı. “İstanbul’daki bu sergi, bugüne dek açılmış en geniş kapsamlı sergim” diye... Sonradan buna bir ek daha yapacak, “Şimdiye dek açılmış en güzel sergim” diyecekti... Ne de olsa Nazan Ölçer kriterleri ve yöntemi var işin içinde!
Akbank sponsorluğundaki bu sergiyi şu ufacık yazıda sizlere anlatmama imkân yok. Olsa olsa sergiyi dolaşırken kimi soruları sormanıza yol açabilirsem, ne mutlu bana...
Sergi porselenden çok, hayata ve günümüze dair. Dünyamızı sorgulamaya dair.
Bugün yaşadığımız ne varsa onları geleneksel sanatların, geçmişin izdüşümü peşine düşerek anlatıyor ki, bu bile kendi başına bir politik seçim. Sanat tarihiyle günümüz gerçekleri arasında kâh uyumlu kâh birbiriyle çelişen bıçak sırtı bir yolda ilerliyor...
Sahicilik ve kopya... Özgünlük ve taklit... Estetik incelik ve kitch -saçma- yapaylık- yozluk... Teklik ve çokluk... Emek ve esaret... Dayanışma ve hainlik... Kültür ve siyasanın iç içeliği...
Bunların bir arada kurgulanması, sanatçının yaşamöyküsüyle buluştuğunda sadece onun sanatını değil, aynı zamanda kültürel, sanatsal ve tarihsel değerleri (anlamamıza değilse de) en azından sorgulamamıza yol açıyor!
 
Politik bir sergi
Bu sergiyi gezip görmeden önce Midilli Adası’nda uluslararası bir konferansta mülteciler üzerine çalışmalarını yakından izleme olanağı bulmuştum. Ama sanatı denli ilginç ve fırtınalı yaşamını Barnaby Martin’in “Asılı Adam: Ai Weiwei’nin Tutuklanışı” (Metis Yayınevi. Türkçesi: Haluk Barışçan) kitabından öğrenmiştim.
Düşünce ve ifade özgürlüğünde en az bizimki kadar kötü sınav veren ülkesi Çin’de gözaltı, tutuklanma, hapis, hücre, pasaportuna el konulması, baskı vb... Weiwei tümünü yaşadı. Kişisel öyküsünü, kültürel ve siyasal bilinciyle bütünledi... Sanatla politik eylem arasında ilişkiler kurdu. İşte sergide en çok bunlar var:
Ev hapsinde tutulurken kapısının önüne konan çiçeklerden esinlenmeyle beyaz porselen çiçekler... Asur kabartmalarından yola çıkıp, mülteci dramının tüm evrelerini anlatan bu sergi için üretilen duvar kâğıtları (müthiş!)... Gelmiş geçmiş ama bugünkü savaşlara da ayna tutan porselen çanak sütunlar... Emeğin yok sayılmasına isyan eden “Ayçekirdekleri”... Ve daha niceleri...
 
Özgürlük ve adalet peşinde
Hem duygularımıza hem de belleğimize sesleniyor bu özgürlük ve adalet peşindeki sanatçı... Onun şu sözleri sergi boyunca aklımdan çıkmadı:
Totalitarizmin yanılgısı, özgürlüğün hapse tıkılabileceğini sanmasıdır...Oysa öyle değildir. Özgürlüğü zindana atarsan, kanatlanıp kaçar ve bir pencerenin eşiğine konar...”
Sergide izlediğiniz her işin kısa da olsa bir açıklaması var... Onları okumakta yarar var... Sergi katalogu çok önemli. Suzan Sabancı Dinçer ve Nazan Ölçer’in önsözleri; Norman Rosenthal, Stacey Pierson yazıları ve H. Obrist’in Ai Weiwei söyleşisini kapsayan kalıcı bir kaynak kitap niteliğinde. Sonundaki sanatçının yaşamı ile çağdaş Çin tarihinin paralelliği çok ilginç.
Bu fırsat kaçmaz! Bir daha ele geçmez Weiwei sergisini görmeyen kalmasın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları