Yazarları hapiste olan ülkede...

16 Kasım 2018 Cuma

Yazarlara çok sık sorulan soruların başındadır;
Nasıl yazıyorsunuz?”
Nerede yazıyorsunuz?

Yazarken ritüelleriniz var mı?
Ne için yazıyorsunuz?
Ve yazarlar anlatırlar...
Sabah ya da gece yarısından sonra yazdıklarını...
Kapanarak ya da kalabalıklar içinde yazdıklarını...
Odalarının, masalarının düzenini...
Kalemlerinin, defterlerinin, aldıkları notların hikâyelerini...
Yazarken büründükleri ruh hallerini...
Nelerden beslendiklerini, etkilendiklerini...
Neyi hedeflediklerini, neyi umursadıklarını, neyi umursamadıklarını...
Ne için yazdıklarını anlatırlar.
Kendilerini anlatırlar, sadece kendilerini, kendi alışkanlıklarını, fikirlerini, zihinlerinin içindekileri anlatırlar.
Çünkü yazarlar yazarken sadece ve sadece “kendileri” olurlar.
Ama yazarları hapislerde olan ülkelerde durum başkadır.
O ülkelerde yazarlar “ülkeleri” olurlar.
Ülkeleri kadar kıstırılmış, ülkeleri kadar üzgün, ülkeleri kadar endişeli, ülkeleri kadar geleceği tehlikeli.
Onlar çoğu kez dile bile getirmezler ama...
İçeride ya da dışarıda, endişeyle yazıyorlardır, direnerek yazıyorlardır, cesaretle yazıyorlardır, olabilecekleri göze alarak yazıyorlardır, tehditlere kulak asmayarak yazıyorlardır.
Kendi dünyalarından değil kıstırıldıkları bir dünyadan, dayatılan bir dünyadan yazıyorlardır.
Adreslerini gizleyerek yazıyorlardır.
Duygularını dizginleyerek yazıyorlardır.
Her an gözaltına alınabilecekleri ihtimaliyle yazıyorlardır.
Aylarca, yıllarca hapiste kalabilecekleri şuuruyla yazıyorlardır.
Yazarları hapislerde olan ülkelerde yazarlar baskılara, tehditlere, risklere rağmen... başlarına gelenlere ve gelebileceklere rağmen inatla yazıyorlardır.
Onlar evlerinde ya da koğuşlarında değil, tetikte, her an ve her koşulda tetikte yazıyorlardır.
Yazmak istediklerini değil anca yazabildiklerini yazıyorlardır.

*** 

Önceki gün, Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’ydü.
Zeynep Oral önceki günkü yazısında bu günün hem dünya için hem de bu ülke için ne anlama geldiğini raporlarla ve örneklerle anlattı.
O yazıyı tekrar okuyun ve o yazıdaki isimleri, rakamları, raporların sonuçlarını aklınızın köşesinde ve kalbinizin derinlerinde sıkıca tutun.
Tarih boyunca kendi gerçekliğinin
o hapislere atılmış yazarlar tarafından cümle cümle yazıldığını görmezden gelen bir ülkede yaşıyorsunuz.
O yüzden bu ülkeyi, başınıza gelenleri ve gelecekleri anlamak istiyorsanız bir de
Nâzım Hikmet okuyun.
Sabahattin Ali okuyun.
Sevgi Soysal okuyun.
Orhan Kemal, Kemal Tahir, Ahmed Arif, Musa Anter, İsmail Beşikçi, Feride Çiçekoğlu okuyun...
Bu coğrafyada hapislere atılmış tüm yazarların yazdıklarını dönüp dönüp, didik didik okuyun.
Siz, yazarlarını hapislere atan bir ülkede doğdunuz, büyüdünüz ve böyle giderse o ülkede öleceksiniz.
Ve ne acıdır ki...
Böyle giderse, doğurduğunuz ve doğuracağınız çocuklarınızı da yazarlarını hapislere atan bir ülkede yaşamaya ve ölmeye mahkûm edeceksiniz.
Ama böyle giderse! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları