Milli irade şüphesi!..

12 Mayıs 2015 Salı

Cennet mi, cehennem mi, bilemeyiz...
Ama, Tayyip Erdoğan için de İçtihat Kapısı açıldı.
Gireceği son seçimi kaybedip de Saray’ı elinden alınsa, topluma, devlet hazinesine ve kamu varlıklarına karşı işlediği suçlar hükme bağlanıp mahkûm da olsa, Allah ona da uzun ömürler verirse...
Sonunda o da “Devlet Töreni” ile yolcu edilecek.
Çünkü Türkiye bir “Önce Devlet Ülkesi”dir.
Bakmayın arada bir gevelenen “İnsanı yücelt ki devlet yüceltsin!” gibi yavelere.
Bu ülkede her şey devlet içindir.
Allah’a bile devlet için inanılır!
Devleti arkanıza almadan Allah inancınız bile yarım kalır.
Devlete dayanmasa Kuran sayfalarını mızraklara geçirip savaşan cahiliye devri komutanları gibi elde Kutsal Kitap meydanlarda dolaşabilir miydi?

***

Diyanet İşleri Başkanı’nı savunmak için bakın ne diyor?
“O makam, böyle bir arabaya fazlasıyla layıktır!”
“Makam”dan kastettiği “Diyanet” yani “dinden imandan” çok “devlet”tir.
Diyanet, din ile iman ile ilgili işler olduğuna göre...
Oturulan bina, binilen araçlar da demek ki “din ve imanla ilgili işler”in önemini yansıtıyor!!
Eğer öyle ise Kaçak Saray’ını, makam araçlarını ve Jumbo Jet’ini derhal, Diyanet İşleri Başkanı’na devretmelidir!
Devletin itibarından tasarruf olmaz ise...
Dinin, imanın, diyanetin yüceliğinden hiç olmaz.
“Olur!” diyen varsa, dine imana karşı “darbeye teşebbüs” suçu işlemiş demektir.
Ki, “Erdoğan’ın haberim olsaydı arabayı iade etmesine engel olurdum!” demesi bundandır.

***

Davutoğlu, Erdoğan’dan daha cerbezeli çıktı.
Diyanet Başkanı’nı doğrudan kendisine bağladı.
Böylece devlet protokolünde Başkanı bakanların bile önüne çıkarttı!
“İmamet” eğitimli Erdoğan’ı, mugalatada, palavrada ve “destansılıkta” solladığı gibi din iman konusunda da solladı.
Örneğin, ihtiyaç molası verir gibi, kampanya ortasında sınır ötesinde, sinir ötesi bir türbe ziyareti yaptı.
Sahra dürbünü ve sanduka başında dua pozu vermeyi de ihmal etmedi...

***

Örtülü ödeneklerle “yürütülen” ölçüsüzlüğün, har vurup harman savurmanın, arkasında “itibardan tasarruf olmaz” zihniyeti yatıyor.
Bu zihniyeti besleyen de Suudi Ailesi ile Körfez sultanlarına olan hayranlık.
1.150 odalı Saray’ın gerekçesini açıklarken “İtibardan tasarruf olmaz!” diye kestirip atması bundandı.
İtibardan tasarruf olmaz hem narsisizm, hem de yolsuzluktan uğursuzluğa savrulabilecek bir tür “devlet felsefesi”. Bu felsefede her şey mevzuata göre yapılıyormuş gibi gösterilir.
İşlemler, eylemler, söylemler, hep genelgeler, yönetmelikler ve hatta muhtar ilmühaberine göre gerçekleştirilir.
Devlet nasıl olsa ele geçirildiği için her şey “mevzuat” ile halledilir.
Çiğdem Toker de yazdı.
Bu kez işi “Devlet Cenaze Töreni Yönetmeliği” çözdüler.
Bu yönetmeliği kim yapmış?
AKP Hükümeti. 2006 yılında.
Cenazeyi defin biçimine, devlet törenine kim karar verdi?
AKP Hükümeti!
Şimdi çıkmış, Başbakan Yardımcısı Arınç’tan, Bakan Zeybekci’ye bilcümle zevat “Anti Evrencilik Maskeli Demokratlık” sergileme çabasında.
Yenisini çıkartın. Cenazeyi de ailesine teslim edin!

***

Ama bunun da haksızlık olacağının farkındalar.
Evren’in nesi eksik? Milli irade ise fazlası ile var. Tarihin yazdığı en yüksek desteğe sahipti:
- Yüzde 92...

***

Ama bizimki “Milli İrade arkamda” demeyi bile bir yana itti.
“Milli İrade benim!” diyor.
Oysa yüzde 52 bile değil!
Allah ülkemizi korudu da Evren’in oranına yaklaşamadı.

***

Tüm çabası Evren’i bile hayırla anılmasını sağlamak gibi...
Evren yüzde 92’nin desteğini aldı.
Ama ne kendi ne de çocukları adına bir tek üniversite veya vakif kurmayı aklından bile geçirmedi.
İlime irfana önem verdiğini her fırsata dile getirdiği halde! Rant işlerine ise zinhar bulaşmadı.
Müteahhitlerle enseye tokat ilişkiye girmedi!
İmam hatip okullarına destek oldu belki.
Ama ülkedeki yüz yıllık liselerin bile tabelalarını indirip İmam Hatip’e çevirmeyi aklından bile geçirmedi.

***

Bu yüzde 92, “Milli İrade” edebiyatçılarının kulağına küpe olmalıdır.
Yüzde 52’ye dayanarak, “milli irade biziz- devleti de düzenleriz yargıyı da!” diyene bundan böyle “makul şüpheli” gözü ile bakmak gerekir.
“Milli irade” edebiyatçıları “halk yanılmaz fetişizmi” ile dilbazlık-madrabazlık- düzenbazlık yapıyorlar.
Halklar da bal gibi yanılır, yanıltılır.
Demokrasi ve seçimler bu gerçek üzerine kuruludur. Halk yanılır ve yanıltılabilir olduğu için de...
Her seçimler 4 yılda bir tekrarlanır, yenisi yapılır. Yüzde 92’nin yanılgısının ortaya çıkması için çok yıl geçti.
Yüzde 52 için o kadar yıl geçmesine gerek kalmadı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları