Büyük resmin parçaları yerine oturuyor

25 Şubat 2016 Perşembe

“Büyük resmin” parçaları giderek yerine oturuyor; göründüğü kadarıyla da resim, 19. yüzyılın sonuna benzemeye başlıyor.
Beni yine “büyük resme” bakmaya, geçen hafta Financial Times’da yayımlanan, “artan korumacılık eğilimlerine” ilişkin yorum, bu ay yayımlanan silahlanmayla ilgili iki rapor yönlendirdi.

Küreselleşme nasıl bitiyor?
19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan son çeyreğinde hızlanan bir küreselleşme 20. yüzyılın başında, iki büyük savaşla, faşizmle, devrimlerle çökmüştü. Bu çöküşün nedenleri arasında iki eğilim özellikle dikkat çekiyor.Birincisi ülkelerin içinde gelir dağılımının bozulmasında hızlanma; ikincisi, ülkeler arasındaki gelir dağılımı dengesinin yeni yükselenlerin etkileriyle değişmeye başlaması.
Birinci eğilimin iki boyutu var. Ülke içinde sınıf çelişkileri derinleştikçe hükümetler, işsizlikteki artışı sınırlamak, dış rekabetten zarar gören sanayileri korumak, gelir dağılımının daha da bozulmasını, halkın sıkıntılarını ifade eden muhalefetin yıkıcı düzeylere ulaşmasını önlemek için ekonomilerini koruma altına almaya başlıyorlar. Yerli kapitalizmi beslemek, sermaye/ mal fazlasını göndermek için yabancı pazarlara ve kaynaklara ulaşmak önem kazanıyor. Bunu silahlanma yarışı, milliyetçi, yabancı düşmanı ideolojilerin yükselişi izliyor.
İkinci eğilim de, yeni yükselen güçlerin kendi ekonomilerinin genişleme gereksinimlerine paralel olarak, küresel bölüşüm ilişkilerini, güç dengelerini sorgulamaya başlamasıyla ilgili.

Dün ve bugün
“Büyük resmin”, şimdilik yerine oturmaya başlayan parçaları kısaca şöyle: ABD hegemonyası gerilerken Çin yükseliyor; ABD ve Avrupa işçilerinin gelirleri düşerken Çin işçilerinin gelirleri artıyor. Çin kapitalizmi Batı merkezli dünya ekonomisi içinde, “çevrede” olduğu kadar merkez ülkelerde de kendine yeni değerlenme alanları açmaya başlıyor. Rusya kapitalizmi SSCB’nin dağılmasının ardından kaybettiği coğrafyaları geri almaya başlıyor.
2008 mali krizi, ticarette küreselleşmeye büyük bir darbe vurdu; mali sermaye çevre ülkelerden merkeze dönmeye başlarken bir mali “de-globalizasyon” (küreselleşmeden geri dönüş) yaratmaya başladı.
Geçmişte olduğu gibi bu kez de gelir dağılımındaki bozulma dayanılmaz boyutlara ulaşırken sağ popülist hareketler, şoven milliyetçilik, ırkçılık da yükselmeye başladı.
Financial Times’ın aktardığına göre hükümetler dış ticarette, 2012 yılının ilk 10 ayında 183 korumacı önlem alırken bu sayı 2014 ve 2015’in aynı döneminde sırasıyla 407’ye ve 539’a yükselmiş. FT, kota ve vergi uygulamalarının çok yaygın olmadığına ancak ihracat desteklerinin, haksız rekabet yaratacak çeşitli uygulamaların arttığına dikkat çekiyor. Korumacı eğilimleri uygulayan ülkelerin başında Hindistan, Rusya, ABD geliyor. Almanya, Çin, 6. ve 7. sıradalar
Bu ay yayımlanan “The Military Balance” (Askeri Denge) yıllık raporu, Washington Post’un aktardığına göre iki önemli noktaya işaret ediyor. Birincisi ABD’nin toplam savunma harcamaları 598 milyar dolarla, kendisinden sonra gelen 14 ülkenin toplam harcamalarına eşit. Çin 145 milyar dolarla ikinci sırada gelirken onu 82 milyar dolarla Suudi Arabistan izliyor; sonra sırasıyla milyar dolar olarak Rusya (66), İngiltere (56), Hindistan (48), Japonya (41) geliyor.
Rapor, mutlak büyüklükler bir yana, silah teknolojilerindeki ilerlemelerin, dengeleri yükselen ülkelerden yana değiştirmeye başladığına işaret ediyor. SIPRI’nin salı günü açıkladığı dünya silah ticareti raporu da, 2003’ten sonra silah transferlerinde sürekli bir artış eğilimi, 2011-2015 döneminde de 2006-2010 dönemine göre yüzde 14’lük bir artış saptıyor.
Büyük resmin bir parçası da Ukrayna, Suriye, Yemen, Tayvan gibi, Tükidides kapanı (karmaşık ittifaklar yüzünden savaşa sürüklenme riski) kavramını akla getiren patlayıcı noktaların artmakta olmasıyla ilgili... Evet, dünya 19. yüzyılın sonuna benzemeye başlıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları