Büyük Roman Ödülü ile Öyküsü

06 Şubat 2015 Cuma

Derler ya, “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur”.
Siyasette müritler çoğu zaman parti örgütüdür, medyadaki destekçilerdir.
Ama en keskin mürit yine de partili milletvekili kesimidir.
Çünkü kaderini en çok, şeyhin uçmasına bağlamış olanlar onlardır.
Siyasette standart kader milletvekili olmaktır.
Mümkün ise bir daha hatta birkaç kez daha olmaktır.
Ama partisi iktidarda ise bakan olmaktır. (Olamayanların bedbaht olması mukadderdir. Profesör Burhan Kuzu’nun, “Başkanlık sistemine karşı çıkanın gırtlağına sarılmak istemesi” en hazin siyasi mutsuzluk örneğidir! Neyse.)
Vekiller bu uğurda, zaten normalden ziyadesiyle şişkin olan şeyhin egosunu pompalar dururlar.
Ar-hayâ, edep-adap bilmezler. Şeyhi uçurmak için ellerinden, dillerinden geleni yaparlar.
Çünkü “İstikbal göklerdedir!”
“Ülkenin lideri” olmanın onu kesmeyeceğini iyi bildiklerinden, “Ortadoğu’nun lideri” derler.
Mektepten kalma Arapça bilgisi, Besmele’yi özendiği Arabi aksanla “ayınları patlatarak, gayınları çatlatarak” çekmesiyle Ortadoğu liderliği ona pek yakışmıştı. (Bir de şu kâfir Esed olmasaydı!)
Bu arada şeyhin önüne aniden bir “Van münit!” fırsatı çıktı.
Müritler anında kendisini “Dünya Lider”liğine terfi ettirdiler.
Obama da Putin de havalarını aldılar.
Derken Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi.
Seçmenin “yüzde 99’unun Müslüman” olması nedeniyle bu kez “Ümmetin Lideri” diye reklam edildi.
Bu arada “Milletin Adamı” sıfatı unutulmadı.
Şimdi sırada milletvekili seçimi görüntülü başkanlık seçimi var.
Yeni senaryolar, yeni müritlerin devreye sokulması şart.
Ağızlardan yel alsın. Hem çalmadan hem çalarak oynayan Roman kardeşlerimiz açılışı yaptı.
Kendisini “Yüzyılın Lideri” ödülüne layık gördüklerini açıkladılar.
Romanlar dünyanın en dünyevi kavmi.
Bu nedenle şeyhin ayaklarının dibinde dolanan bazı milletvekilleri gibi uhrevi olmaya, Müslümanlığı kullanmaya falan tenezzül etmediler.
Örneğin:
“Ona dokunmak ibadettir!”
“İki cihanın serveri, kâinatın efendisi, gönüllerimizin sultanı, Rabbimizin sevgili kulu!”
“Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir liderimiz var!” falan demediler...
Sokak köşesindeki tezgâhlarından bir demet çiçek verir gibi Erdoğan’a “Büyük Roman Ödülü” vereceklerini açıkladılar.
Böylece Yahudi Cesaret Ödülü’nün yarasını sarmak onuru da Roman yurttaşlarımıza nasip olacak.
Tayyip Bey’in her fırsatta ve nedense hep saydığı ve her seferinde de unuttuğu Romanlar dışında ülkemizde Kürt, Laz, Boşnak, Gürcü, Arap olmak üzere daha onlarca farklı kesim yaşıyor.
“Büyük Roman” ödülü şimdi hepsinin işini zorlaştırdı.
“Yüzyılın Lideri Ödülü”nün üzerine daha ne konabilir ki?
Belki “Gelecek Yüzyılların Lideri”!..

Padişah Diye Diye...
Cumhurbaşkanlığı zor iş.
Yeni yeni kavramlar, deyimler öğrenmek gerekiyor.
Üstelik bunları kamera karşısında ve cümle içinde doğru kullanmak bazen şart oluyor.
“Başkanlık” hayali ile yatıp kalktığı ve milleti de kendisine uydurmak istediği için, danışmanları azıcık Amerikan Devlet Sistemi çalıştırmışlar:
“Biliyorsunuz” diyor “Amerika’da 2 kamaralı sistem var.”
Kaptan çocuğu ve “gemicik oğul babası” olduğu için, bu “kamara” aklında iyi kalmış.
“ABD parlamentosu iki kanattan oluşur. Biri Meclis, öteki Senato” diye öğreteceklerine işin içine İngilizce üzerinden “kamara” karıştırmışlar.
Ama bereket versin o, Kongre’nin kamaralarını Saray’ın kameralarıyla karıştırmadı.
Önceki gün açıklandığına göre, Kaçak Saray’da 3 bin dolayında kamera var..
Bu kadar kameranın Hollywood stüdyolarında bile olmaması orada bizim saraydaki gibi “Süper Prodüksiyonlar” çevrilmemesinden.
Her yabancı devlet konuğu ziyaretinde, belli ki 16 Türk devletinin cengâverleri sahneye çıkacak, rol kesecekler.
Bu sahnelerde zamanın ruhunun doğru yansıtılması, mekânın sahibinin de gözüne girilmesi şart.
Hatırlanacağı üzere kendisi Muhteşem Yüzyılı’ı hiç beğenmemiş ve çok eleştirmişti.
Meğerse bu biraz kıskançlıktanmış.
Tarihi filmin nasıl çevrileceğini, sahne sahne, oyuncu oyuncu planlamış kendisi.
Bunda asıl kabahat belki de başta CHP ve MHP olmak üzere tüm muhalefette ve özellikle de bizim gazetede.
Yıllardır kendisine “padişah” dedik durduk.
Adamı havaya biraz da biz soktuk.
Antrenmanlarını Dolmabahçe Sarayı’nda yaptı.
TBMM yönetimindeki öteki saraylara da girdi çıktı ve oraları da gördü.
Ve Kaçak Saray kafasında böyle oluştu.
Bu arada Başkent’in İstanbul’a taşınması da bir mega proje olarak kafasında.
Vahdettin Köşkü’nü onartması bundan.
7 Haziran’ı kazanırsa Vahdettin’in bıraktığı yerden devam edecek.
Sonu benzemez inşallah diyelim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları