Dumanı Tüten Mayıs...

02 Mayıs 2014 Cuma

İyi ki Doğdun Recep.. 

1 Mayıs bu yıl, tam da recep ayının 1’ine rastladı.
Yani Sayın Erdoğan’ın doğduğu aya...
Allah’ı var, kendisi dün de doğduğu ayın hakkını verdi.
Recep, malum dün başlayan kutsal “üç aylar”ın ilki...
Ardından şaban..
Sonra da ramazan geliyor.
Başbakan’ın verilmiş sadakası varmış.
Biraz geç gelseydi.
Şaban Tayyip diyecektik.
Belki de Kemal Sunal’ı hatırlayıp ona daha sempatik bir gözle bakacaktık.
Neyse sağlık olsun.
Yine de Recep’in havası başka.
Sözcük olarak “Heybetli-gösterişli” anlamı da taşıyor.
Tek isimle yetinmeyip ona “iyi-hoştemiz” anlamında bir de “Tayyip”i eklemişler.
Belki kendisinin 1 Mayıs’la meselesi de bundan kaynaklanıyor.
Çünkü “mayıs” sözcüğünü Anadolu köylüsü “dumanı üstünde, taze sığır dışkısı” karşılığı kullanıyor.
Örneğin can sıkıcı işler yapan birine “Yine ne mayıslar karıştırıyon?” deniyor!

***

İktidara gelince 1 Mayıs’ı bayram ilan etti.
Ama her 1 Mayıs’ta sergilenen manzara, “Yine ne mayıs karıştırıyon?” manzarasıdır!

***

Taksim’le ise bitip tükenmez bir derdi var.
Her mayıs depreşip duruyor.
Ayınları çatlatıp, gayınları patlatıyor.
İmam hatiplerin ilk kurulduğu dönemde riyaziye derslerinde “taksim”, 4 işlemden “bölme”ye verilen isimdi. (Toplama için “cem”, çıkarmaya “tarh”, çarpmaya ise “zarp” deniyordu...)
Zaten meydanın adı da 4 işlemden birine yani “taksim”e dayanıyor...
İstanbul’un suları burada “taksim” ediliyordu.
Tayyip Bey’in geçmişe ve bölmeye olan tutkusu malum.
Taksim ile yetinmiyor.
Kahraman polisini ileri demokrasiyi yerleştirmek için darba, zarba, cem ve tarha yönlendiriyor.
Ve sonunda da her 1 Mayıs..
Anadolu köylüsünün kullandığı anlamına kavuşuyor...
Dumanı üstünde...

12 Yıl Önceki 1 Mayıs
İktidara geldiklerinin ilk 1 Mayıs’ında ne Taksim sıkıntısı vardı, ne TOMA dehşeti ne de gaz sancısı.
Halk henüz bölünmemişti.
Meclis’in 2/3’lük çoğunluğunu ele geçirmişlerdi. Ama sadece yüzde 34 oy almışlardı.
Ufukta ne paralel yapı ne mayıs ayı sıkıntısı vardı, ne iktidarlarının ilk mayısında aşağıdakine benzer yazılar yazılabiliyordu.
İşte o dönem Tuncay Özkan yönetimindeki Akşam gazetesinde yayımlanan bir mayıs yazımız:

***

Mayıs Ayı Şarkısı
Mayıs çiçek, böcek, kelebek ayıdır.
Ama aynı zamanda hesaplaşma ayıdır.
Tabiat, bu ayda silkinir.
Kış uyuşuklukları, ruh üşümeleri iyice geride kalır.
Bu ay, hayatla yüzleşme zamanıdır.
Belki de bu yüzden Jacques Prevert’in Mayıs Ayı Şarkısı’nı söylemenin tam sırasıdır:
- Eşek, kral ve ben/
Belli yarın öleceğiz/
Eşek açlıktan ölecek/
Kral içi sıkıldığından/
Aşktan ölecek elbet bendeniz/
Yazar elbet isimlerimizi zamanın karatahtasına bir parmak tebeşir/
Eşek diye, kral diye, adam diye/ Kavaklardan esen rüzgâr bize doğru seslenir./
Eşek, kral ve ben/
Elbet ölürüz yarına/
Eşek açlıktan ölür elbet/
Kral içi sıkılır ölür/
Ben aşkımdan ölürüm bir mayıs ayına./
Belli kirazdır yaşamak/
Çekirdek ölüm işte/
Kiraz ağacıdır aşk.

***

En iyi mayıs, pişmanlıkları en az olan mayıstır.


Üç Soruda Gerginlikteki Keramet!!

Hır gür arasında asıl sorulması gereken sorular gözden kaçıyor:
Mülkiye’nin kıdemli profesörlerinden Özer Ozankaya soruyor:
1- İktidarın izlediği toplumsal kavga politikasının arkasında yatan nedir?
2- AKP iktidar olmasına karşı huzur ve barışı korumaya çalışmak yerine toplumu neden sürekli bir kavga ortamı içinde tutmaya çalışıyor?
3- Acaba BOP’a verilen sözler nedeniyle, Güneydoğu’nun Türk yurdu olmaktan çıkarılması, Kıbrıs’ın Rum adasına dönüştürülmesi, Ermeni isteklerinin yerine getirilmesi gibi nedenler bu kasıtlı iç gerginlik ortamı yaratmanın nedeni olabilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları