Narinsiz yazı...

15 Eylül 2024 Pazar

Bugün “yok edilişi”nin 25. günü.

Yine de Narinsiz bir yazı için hakşinas bir nedenimiz var:

Beş yıl önce sonsuzluğa uğurladığımız Cumhuriyet yazarı Mümtaz Hoca’mızın bugün 95. yaş günü.

***

Onu tanıyanlar önce “mantığı” ile merhabalaşırlar. (Mantık arapça “ntk” ailesinden konuşma-nutuk anlamında bir sözcük.)

Cumhuriyet’te hangi günlerde yazmadığının mantığı bile özgündür.

Aynı partide (DSP 1999) milletvekiliği, kısa süreli koalisyonlarda bakanlık, daha sonra da Cumhuriyet’te birlikte yazmaya başlamıştık.

Boş bulunup telefonda hangi günler yazdığını sormuştum.

- “P’siz günlerde!” diye kestirip attı.

Anında “salı-çarşamba-cuma- cumartesi” yi bilmek zorundaydınız.

Hocalık “fıtrat” meselesi.

***

AKP’nin gidişatını, özellikle de FETÖ tuzağını, yıllar öncesinden görmüş ve “Son pişmanlık gelmeden” başlıklı yazısını 30.09.2005 Cuma günü şöyle yazmıştı:

“...Unutmayalım ki, süreç aynı zamanda Cumhuriyeti zayıflatma sürecidir.

Bir gün, büyük olasılıkla AB’ye karşı bir ‘babalanma’ sonrası, bugünkü iktidar çoğaltılmış oylarla daha da güçlü olarak geri dönerse ve ‘İslam Cumhuriyeti’ ilan edilip Esenboğa’ya inen Amerikan uçağından ‘sulu gözlü bir Türk Humeyni’si inerse, şimdi yakınıp sızlanan, ama ilerici partilerden uzak duran ve cumhuriyetçi bir siyasal cephe kurmaktan kaçınan insanlarımızın ‘ahı vahı’ ve son pişmanlığı fayda etmeyecektir.”

***

Hoca, pesimizminde de mantıklıdır, Kemalizminde de solculuğunda da.

Akademik mantığın (ve aydın olma onurunun) bunu gerektirdiğine iman etmiştir.

Dışişleri bakanı olduğunda solculuğun tanımın şöyle yapmıştı:

“...Sol demek, her şeyden önce sorgulamak demektir. Yerleşmiş düşünceleri, aktarılan verileri, doğru diye yutturulan şeyleri sorgulamak, aklın ve özellikle kendi halkının çıkar süzgecinden geçirmektir.”

Bu tarif elbette genel bir tarif. Sol, patlıcan gibi kırk türlü pişirilip servis edilebiliyor. Özel bir tarif gerek.

Özel tarif ise “ulusal sol”dur.

“Ulusunun çıkarlarına, kendi insanına sahip çıkmayan bir sol olamaz!”

Hoca elbette militarizme de inanmaz. Denge sağlamak için de zinhar “anti-militarist” tavrı takınmaz.

***

Hoca, çoğunluğun tersine “en büyük çözümsüzlük örneği”ni Kıbrıs’tan vermez. Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe mahkûm olduğumuza inanmadığından vermez. Çözümsüzlüğün derdinin Türkiye’ye düştüğüne inanmadığından vermez. Kıbrıs Türklerinin canını tehlikeye atabilecek en iyi çözümün bile çözümsüzlükten daha iyi olacağına inanmadığından vermez.

Sonuçta da vermez oğlu vermez...

Zaten “Mümtazsevmez çoğunluğun!” kızgınlığı da bunadır:

“Mümtaz taviz vermez.”

Niye mi?

Türkiye’nin ulusal veya uluslararası ölçekteki ödünler kimsenin babasının malı olduğuna inanmadığından vermez. Nokta!

***

Bir kızgınlık da yıllarca Galatasaray Lisesi’nde okuyup da BJK’li olmasınadır.

Ama mantığına merak yoktur:

“Zonguldak doğumluyum. Ama kütüğüm Beşiktaş’tadır. Benimki serhat tutkusudur. Çünkü oralıyım. Renklerini de felsefesini de beğenirim. Gençleri alıp altyapıdan yetiştirmeye dayalı bir politikası var. Çok büyük transfer yapmamaya dayalı bir geleneği var. Ayrıca çok çalışmaya ve disipline de ağırlık verir. BJK’yi bu yönüyle de severim.”

“Özelleştirme düşmanı” olarak adının çıkması da, “GS’ye ihaneti” kadar sağlamdır.

“Özelleştirme aslında bir kamulaştırmadır. Basit devlet mülkiyetinde gözüken işletmeyi kamu mülkiyetine dönüştürmektir. Yani sermayeyi tabana yaymaktır. Benim yapmak istediğim, kamu işletmeciliğinden tümüyle vazgeçilmesini önlemek. Kamu işletmelerinin kınalı kurbanlıklar haline getirilmesine mani olmak.”

Hoca için mantık her şeydir. Her olayın kendi mantığı vardır ve olmalıdır. Yoksa yaratılmalıdır: “Yaratmaksa, özelleştirmeden değil, genelleştirmeden kaçarak mümkündür!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları