Alev Coşkun

Yeni bir dünya kurulur mu?

17 Ocak 2019 Perşembe

Eski ABD Başkanı Johnson’ın, Türkiye’nin Kıbrıs’a asker çıkarmasını önlemek için gönderdiği mektubunu İsmet İnönü “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” diye yanıtlamıştı. ABD Başkanı Trump’ın “Senin ekonomini mahvederim” tehdidi karşısında siyasal iktidar, bu konuyu karşılıklı söz düellosu ile geçiştirmeye mi çalışacak? Yoksa Türkiye’nin elinde bulunan ‘İncirlik üssü’, ‘Kürecik üssü’nün kapatılması ya da faaliyetlerinin bir süre durdurulması kozunu kullanabilecek mi?

“Ortadoğu- Büyük Satranç Tahtası” başlığıyla yayımlanan makalemizde, stratejik ortaklık bitmiştir, şu anda ABD ile Türkiye arasında “ÖRTÜLÜ SAVAŞ” vardır, demiştik. (Cumhuriyet, 25 Kasım 2018)
Bu örtülü savaşın köşe taşları her geçen gün daha da keskinleşiyor.
Geçen ay, 19 Aralık 2018’de ABD Başkanı Trump, “Suriye’nin doğusundan derhal çekiliyoruz” dedi. Herkes ümide kapıldı. Bu söylem siyasal iktidar tarafından iç politika amaçlı kullanılmaya başlandı. Kimileri, Ankara- Washington arasında bir bahar havası estiğinden söz etmeye başladılar.
Ortadoğu büyük satrancının derinliklerini bilenler, olaya kuşkusuz ölçülü yaklaşıyorlardı.

Kürt müttefiklerimiz
Kısa sürede, konu açıklığa kavuştu. Şöyle ki; 2018’in son günlerinde Amerikan Senatosu Güney Karolina Eyaleti Senatörü ve Başkan Trump’ın yakın dostu Lindsay Graham, Beyaz Saray ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, konunun açıklık kazanmasını sağladı. Buna göre, çekilmenin şartları şöyle özetleniyordu:
DEAŞ tamamen imha edilecek,
İran boşalan yerlere yerleşmeyecek,
Kürt müttefiklerimiz korunacak.
Senatör Graham’ın “Kürt müttefiklerimiz korunacak söylemi, Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG oluşumuna işaret ediyordu. Oysa Türkiye, Fırat’ın doğusundaki bu terör örgütlerinin temizlenmesini istiyordu. İşte ABDTürkiye arasındaki temel çelişki buradaydı. Türkiye’nin güney sınırında “İsrail koridoru” ya da “Kürt koridoru” bu PKK/YPG terör oluşumu tarafından gerçekleştirildiğinden, bu oluşumun temizlenmesi Türkiye için birinci derecede önemliydi. Amerika ise bu oluşumu “Kürt müttefiklerimiz” diye değerlendiriyordu.

Bilenler biliyor
Konuyu derinlemesine bilenler, “Kürt koridoru” inşası için ABD’nin yıllardır yaptığı çalışmaları ve harcadığı dolarları göz önüne alarak ABD’nin Suriye’den kolay kolay çıkmayacağını değerlendiriyorlardı. Bunun dışında, Ortadoğu’da İsrail-Suudi Arabistan-Mısır üçgenini kurarak, ilişkilerini yeni bir modele bağlayan ABD’nin bu olanağı kolayca terk etmeyeceğini de biliyorlardı.

Suriye bir savaş alanıdır
Bugün Ortadoğu ve Suriye aslında süper güçlerin kendi ekonomik ve siyasal çıkarlarının sürmesi için kullandıkları bir savaş alandır. Aslında, Suriye’de sadece yerel güçlerin savaşı değil, süper güçlerin savaşı sürüyor.
Unutulmasın, Rusya ile Suriye Devleti arasında Rusya’nın lehine 49 yıllık üsler anlaşması vardır.
Buna karşılık, ABD, Suriye topraklarının çok değerli yüzde 25’lik bir bölümünü denetim altında tutmaktadır ve bu egemenliği ABD, PKK/PYD aracılığıyla yürütmektedir. Aslında bu durum son 30 yıldır etkin bir biçimde fiilen desteklediği “Özerk Kürdistan Projesi”nin temelini oluşturmaktadır.

Kurulu düzen
Suriye’nin bugün içinde bulunduğu açmazlar, politik istikrarsızlık ve karmaşa birinci derecede İsrail’in yararınadır. Böylesi bir politik durumdan yararlanan İsrail ve onun ABD’deki destekleyici lobilerinin Trump istedi diye Suriye’den çekilmeyi kolaylaştırması beklenemez. Nitekim, Trump’ın “çekileceğiz” talimatının üzerinden henüz 25 gün geçmeden olay tamamen değişmişti. ABD’deki büyük kapitalist sermaye ile Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı bürokrasisindeki yandaşları Trump’ın bu talimatını tersyüz etmişlerdir.

Trump’ın yeni diplomasi modeli
ABD Başkanı Trump, dünya diplomasisine yeni bir model getirdi; “tweet atarak” diplomasi yürütüyor. Böylece uluslararası diplomasinin temel ilkesi olan devletten devlete nota verilmesi modelini temelden yıkıyor.
Başkan Trump, iki gün önce ABDTürkiye ilişkileri konusunda yepyeni bir pozisyon aldı. Yine bir tweet atarak “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz” dedi.
Gerçi siyasal iktidar “Suriye’de Türkiye’nin Kürtleri hedef aldığı” söyleminin “Yalan, çirkin ve alçak bir iftira” olduğunu söylüyor ama, ABD Başkanı’nın bu söylemi bütün dünyada algı operasyonu ile kabul görüyor.

Tehdit
ABD Başkanı bu söyleminde “Türk ekonomisini yok edeceğiz” diyor.
Bir müttefik ülkenin Devlet Başkanı, bütün dünyanın önünde, kendisinin stratejik ortağı olduğu iddia edilen bir ülkeyi “ekonomisini yok etmek, zarar vermek”le tehdit ediyor. Bunu öyle bir zaman diliminde yapıyor ki, ülke yerel seçimlere gitmektedir ve ekonomik alanda sıkıntılar vardır.

İnönü ne demişti?
Bu tehdit, aslında 55 yıl önce, 5 Haziran 1964’te bir başka ABD Başkanı Johnson’un, o dönemde Başbakan olan İsmet İnönü’ye gönderdiği tehdit mektubuna eşdeğerdir.
1964 yılında ABD Başkanı Johnson Türkiye’nin Kıbrıs’a asker çıkarmasını önlemek için gönderdiği mektubunda “Eğer Kıbrıs’a tek taraflı çıkarsanız, Sovyetler Birliği de bu işe karışırsa, NATO’nun Türkiye’yi koruma güvencesi vermeyeceği”ni belirtmişti.
Başbakan İnönü de bu mektuba verdiği yanıtta “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” diyerek onurlu bir karşılık vermişti.

Akp ne yapacak
Şimdi siyasal iktidar ne yapacak? ABD Başkanı’nın “Senin ekonomini mahvederim” kesin tehdidi karşısında ne yapacak? Cumhurbaşkanı bu tehdit için çok üzüldüğünü söylüyor.
Siyasal iktidar bu konuyu karşılıklı söz düellosu ile geçiştirmeye mi çalışacak? Yoksa Türkiye’nin elinde bulunan “İncirlik üssü”, “Kürecik üssü”nün kapatılması ya da faaliyetlerinin bir süre durdurulması kozunu kullanabilecek mi?

ALEV COŞKUN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk ve karşıdevrim 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları