Futbol: Uyuşturucu mu, mutluluğun kapısı mı?

Futbol: Uyuşturucu mu, mutluluğun kapısı mı?

04.07.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Aslında siyaset yazmayı planlıyordum, ama Avusturya-Türkiye maçının yediden doksan yediye herkesi mest etmesi ve Almanya’da A Milli takımımızın başarıları art arda gelince makalemin aksı da spora kaydı.

Avrupa’nın hatta dünyanın her yerinde bulvarları birbirine katan, keyifli ve gurur dolu kutlamaları en güzel şekilde izledik. Bazen Mert Günok gibi heyecanla sağa sola atladıkbazen de Merih Demiral gibi kalenin önünde toplara yükselip kafa atmaya kalkıştık! Arda Güler’in topu her ayağına aldığında dört Avusturyalı’nın sıkıştırmasına rağmen aralarından hayalet gibi geçtiğini görerek rahat bir nefes aldık.

Bu sütunlarda futbol ya da genel olarak spor konu edildiğinde burun kıvıranlar, hatta futbolun milyonlarca kişiyi uyuşturduğunu söyleyenler var. Tabii ki ben de bundan çokça nasibimi almışımdır: “Bedri Bey, hiç yakışıyor mu sizler gibi aydınlara, bu kadar fanatik şekilde bir takımı ve futbolu takip edip irdelemek, hele ülkenin onca başka sorunu varken…”

Emin olun, bu sözleri Fazıl Say’a veya benim gibi sayısız “futbol hastası” sanatçıya ve yazara söyleyenlere hiç kızmıyorum. Tabii ki iyi niyetle ve aslında yaşam standartlarını ve değerlerini savundukları halkın iyiliği için söylediklerine candan bir şekilde inanıyorlar… Her birine iyi niyetlerinden şüphe duymadan samimiyetle saygı duyuyorum.

PEKİ HALKLAR, FUTBOL TUTKUSUNDAN NE KAZANIYORLAR?

Futbol, dünyanın en yaygın sporu. Belki Amerika’da en önemli spor değil; kimi ülkede basketbol, kimisinde kriket veya başka bir spor öne çıkabiliyor ama dünyanın geneline baktığınızda, futbol tartışmasız zirvede. İster derbi olsun ister Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası’nın kritik bir maçı, dünyanın her yerinde -neredeyse Covid zamanında olduğu gibi- sokakların boşaldığını görürsünüz. Üstüne düşünmeye kesinlikle değer; futbol, gerçekten halkı uyuşturmaya veya siyasal pasifliğe mi itiyor?

Türkiye’de de birçok başka ülkede de halkın yaşadığı ekonomik sorunları çok iyi biliyoruz. İnsanlar ay sonunu nasıl getireceklerini bilmiyorlar. Sağlık, eğitim ve insanca yaşam standartlarına ulaşım konusunda korkunç zaaflar yaşayan milyarlarca insan var. Ve bu insanların en az yarısı futbol fanatiği! Futbolun bir şekilde bu insanlara zarar verdiğini düşünenlerin belki farkında olmadan biraz haksızlık yaptıklarını düşünüyorum. Bu insanların belki de yalnız çok küçük bir yüzdesi güzel sanatlardan, operadan, tiyatrodan bu kadar çok zevk alabiliyorlar. Futbol ise bu dev kitlelerin neredeyse tuttukları takımın teknik direktörlüğünü yapabileceklerine inandıkları kadar sevdikleri bir alan. Hem ekonomik hem sosyal çalkantılar açısından büyük sorunlar içinde debelenen Avrupa’da şimdi yüz milyonlarca insan bu Haziran ve Temmuz ayının getirdiği büyük futbol şöleninden korkunç bir zevk alıyorlar. Ne var ki buna kızan aydınlar, bu insanlara “Futbol sizin faşizme tepki vermenizi, direnç koymanızı engelliyor. Bilerek bunu önünüze atıyorlar” şeklinde yorumlarla onların aldıkları bu zevkin içine limon sıkmaya çalışıyorlar.

Göremedikleri nokta şu, mesela sokakta dev ekranın önünde tanımadığı insanlara sarılıp ağlayan, dünyanın her yerinde bu mutluluğu veya bazen hüznü paylaşan bu kitlelerin de eğlenmeye, birkaç gün veya bir ay mutlu olmaya, dertlerini unutmaya, kazanılan bu büyük başarıda kendilerinin de haklı bir yeri ve payı olduğuna inanmaya,gece yatağa bu heyecan, sevinç ve taşkın mutlulukla yatmaya hakları var. Bu nedenleister itfaiyeci ister simitçi ister beyaz yakalı olsun, bırakın bu insanlar da rüya görsün, mutlu olsun. Ertesi gün bu mutluluğu çevreleri ile paylaşsınlar. Dalga dalga yayılan bu mutluluk tetikleyicilerini neden onlara fazla görüyorsunuz? Nereden çıkardınız onların yarın bu nedenle kendi haklarını arayamayacaklarını? Tam tersine belki bir araya gelmeyi, topluca iş yapmayı öğrenecekler, beraber dünyaya bir yön verebileceklerini farkedip el ele daha iyi hissetmiş olacaklar!

Ayrıca neden futbolun eşitlikçi ve demokratik yanı unutuluyor? Futbol, yalnız patronu ilgilendiren golf, kahvedeki emekliyi ilgilendiren pişpirik veya mahalledeki çocuğu ilgilendiren bilye oyunu değil! Herkesi aynı anda ayağa kaldıran ve eşitleyen ulusal ve evrensel bir tutkal! Dünyanın her yerinde bu anlattıklarım geçerli. Neden dünyanın her yerinde en ünlü aydınlar, sanatçılar, yazarlar açık tribün fanatikleri kadar futbol hastası olabiliyorlar?

“Şimdi bunların sırası mı?” diye düşünüyorsanız korkunç yanılıyorsunuz, çünkü zaten bütün diğer maddi, manevi, ailevi, kişisel, yaşamsal sorunlarının hepsini hallettikleri bir an zaten gelmeyecek. Dünyadaki her insan ama iki saat ama iki gün ama iki hafta dertlerini rafa kaldırabiliyorsa, bırakın keyfini yaşasınlar! Dünyadaki insanların birbirlerine duydukları ilgi ve saygı; spor, sanat ve kültürden geçer. Mesela dün The Guardian gazetesinde Arda Güler ve Mert Günok hakkında çıkan övgü doluyazılar belki İngiltere’den Türkiye’ye gelecek turist sayısına %20 katkı yapacak! Bir Türkle karşılaştıklarında insanların tavrı farklı olacak. O yazıyı Messi veya Ronaldo şayet okudularsa, inanın Arda’yı kıskanmışlardır! Daha önce 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final görmüştük, iki kere… Şimdi daha ileri de gidebiliriz. Bu sefer biz çıtayı daha da yükseğe koyalım! Benim gözümde hedef en az final! Zaten Montella ve Arda krizini de aştığımıza göre, her şey mümkün. İtalyan teknik direktörümüz, Avusturya’yı çok iyi analiz etmiş ve gerçekten özellikle 5’li savunma hattıyla onların saldırgan forvetlerini çok iyi durdurmayı bildi. Genç yıldızımız aynen geçen hafta yazdığım gibi özgürce oynatılırsa, dünyada parmak ısırtmayacağı futbol insanı yok! Sevgili kalecimiz Mert, ne mutlu bize ki çok formda! Heleİrfan Can silahımızı devreye sokabilirsek! Bir de maçlarda harika işler çıkaran Barış Alper’in kulağına biraz daha az egoist oynamasını birinin fısıldaması lazım. Bu fırsat önünüze çıkarsa, lütfen kaçırmayın!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025