Corbyn’in yolu

16 Eylül 2015 Çarşamba

Bizim Batı karşıtı, sözde antiemperyalist siyasal İslamcı aklıevveller, dünyada ne kadar berbat örnek varsa üstüne atlamakta mahir. Britanya’da İşçi Partisi delegelerinin sosyalist Jeremy Corbyn’i yüzde 60’lık oyla lider seçmesi karşısında, Muhafazakâr Başbakan David Cameron’ın yumurtladığı, “İşçi Partisi artık ulusal güvenliğimize, ekonomik güvenliğimize ve aile güvenliğimize tehdit” vecizesinden pek keyifliler. “Bizimkine dersiniz ama bakın, Batı’da da var...” demeye getirenleri eksik olmadı. Kitaplarında, “Sui misal emsal olmaz” deyişi yazmaz da, üzerine atladıkları fıtratlarını sergilemekte...

***

Corbyn’in, salt Cameron değil İşçi Partisi elitlerini panikletmesi normal elbette. Zira Tony Blair’in “Yeni İşçi Partisi”ne isyanın sembolü. Seçilmesi, ABD merkezli uluslararası bankacılık sistemi ve mali piyasalar hayrına gelişirken toplumları hallaç pamuğu gibi atan neoliberal modelin gelip dayandığı yere itiraz bayrağı açan SYRİZA/ Podemos hattının halkası...
Peki, 1983’ten beri milletvekili olup sözünü esirgememiş Corbyn’e öfkenin sırrı ne? Önce iç politikada savundukları...

***

1 - Zenginlere vergi artırımı, büyük şirketlere vergi indirimlerine son verilmesi. “Grotesk düzeyde” diye niteliği eşitsizliğe karşı CEO’lara “azami ücret” uygulaması. Şehirlerde gentifikasyon’a yol açan “sosyal temizlik” politikalarına karşı kira kontrolü, evrensel sağlık sistemi. 2. Dünya Savaşı sonrası kamu yatırımlarıyla inşa edilmiş elektrik, gaz, su ve demiryolları ile posta idaresinin millileştirilmesi. Ulusal eğitim hizmetleri kurulması, “Sanat herkes içindir, hepimizin içinde yaratıcılık vardır” şiarıyla sanata kamu finansmanı. Sistem propagandasına dönüştürülen BBC’nin özerkliği ve herkesin sesi olan kamusal yayıncılık. Kadına yönelik şiddete karşı durulması, ev ve işyerlerinde eşitlik. Karbon salımına karşı küresel düzenlemeler ve yenilenebilir enerji.
Ayrıca monarşinin ilgasını istiyor. Yunan halkına kurtarma paketiyle sergilenen gaddar tutuma atfen, “Kurtarma parası Avrupa bankalarına gidecekken, hesap vermeyecek güçlerin Yunanistan gibi bir ekonomiyi yok etmesine izin verirsek, AB’nin hangi rolü oynadığı ve bizlerin hangi rolü oynadığımıza dair çok çok ciddi düşünmeliyiz” diyerek AB’den ayrılma olasılığını gündeme taşıyor.

***

Peki, ya dış politika?
2- Ona göre, neocon’ların Ortadoğu’daki kanlı askeri maceralarının tek kazananı silah sanayii ve doğal kaynakların vanasını tutanlar. Filistin ulusal davasını destekliyor, İsrail’i boykot kampanyasında yer alıyor ve İsrail liderlerinin savaş suçlarından yargılanması çağrısı yapıyor. Hamas ve Hizbullah’la görüşmeyi savunuyor. 11 Eylül 2001 sonrası Britanya’daki “Yurtseverlik yasası”nın Müslümanları ezdiğini söylüyor. 2003’teki Irak işgaline karşı duranlardan. El Kaide lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesini “suikast” diye niteleyip yargılanması gerektiğini söylüyor. Tek taraflı silahsızlanmayı ve nükleer silahların ilgasını istiyor. Suriye’ye askeri müdahaleye karşı ve “sözde müttefik” Suudilere, IŞİD’e desteklerini kesmesi için baskı yapılmasından yana. NATO’dan çıkılmasını istiyor.

***

Beğenin beğenmeyin, dosdoğru bir insan. Solun evrensel adalet arayışının izinde bir savaşçı. Muhtemelen ABD’de 1970’lerde Demokratların seçtiği George McGovern’ın akıbetine uğrayacak. Olsun, insanlık böyle direnç timsalleri çıkarıyor işte.
Dış siyaset argümanlarına bakınca acıklı olan Ortadoğu’da karşılığının bulunmaması. Hele bizde hiç! Ne de olsa bizde şimdilerde ya “iç ve dış mihraklar şanlı Osmanlı’yı canlandırma çabamızı baltalıyor” diye höyküren acınası beyinlerin; yahut “Ortadoğu’ya Şii asıllı hippi gibi bakan Obama”, “Makyaj yapan kadın gerillalar” zevzeklikleriyle analizler kasan zavallıların borusu ötmekte...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları