Ceylan Adanalı Kabadayıoğlu

Kötü Karne Öğretmenlerin mi ?

13 Şubat 2017 Pazartesi

KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi-KPSS ÖABT sonuçlarındaki başarısızlık tablosu geçtiğimiz hafta eğitim sektörünün gündemine adeta bomba gibi düştü. Eğitimde en etkin role sahip unsurlar olması gereken öğretmenlerimizin yetersizliği sadece bizim yazılı ve görsel medyamızda değil dünya basınında da günlerce konuşuldu. Matematik öğretmeni adayları 50 sorunun nerdeyse yarısını bile yapamazken en başarılı gösterilen Türkçe öğretmen adaylarının yapabilitesi bile 50 sorudan 32’de kaldı.

PISA SONUÇLARI DA ÖĞRETMENLERİMİZİN YETERSİZLİĞİNE DAİR MESAJLAR VERMİŞTİ.

15 Yaş grubu öğrencilere 3 yılda bir uygulanan PISA-Programme For International Student Assesment sonuçlarında üst sıralardaki ülkelerin; tahtanın, teknolojinin, binanın değil öğretmenin akıllısını merkeze koyan eğitim anlayışındaki okullar olması da bize zaten yeterince önemli mesajlar vermişti ama; öğretmenlerimizi son derece yetersiz yetiştirdiğimizin ve öğretmen eğitimine verdiğimiz değeri arttırmamız gerektiğinin boyutları KPSS ÖABT sonuçlarıyla da tescillenmiş oldu.

Gerek PISA sonuçları, gerekse KPSS ÖABT sonuçları tüm dikkatleri eğitim fakültelerine çevirdi. Eğitim fakültelerinin niteliği uzmanlar tarafından sorgulanırken YÖK, öğretmenin kalitesini arttırmak adına kendince çözümcül bir karar aldı ve eğitim fakültelerinin 240bin başarı sırasında olma barajını getirdi.

YÖK’ÜN KARARLARI KENDİ İÇİNDE ÇELİŞİYOR

Ancak enteresan şekilde görmezden gelinen bir başka sorun var ki o da; bizim “öğretmenlerimizi sadece eğitim fakültelerinden seçmiyor olduğumuz.”
180 barajını geçen; fen, edebiyat, hukuk, ev ekonomisi gibi pek çok bölümden mezun öğrenciler pedagojik formasyon kursu alıp başarıyla bitirdiği takdirde öğretmen olabiliyorken eğitim fakültelerine konan baraj ile öğretmen kalitesinin artacağının düşünülmesinin mantığını anlamak gerçekten zor.

Eğer eğitim fakültelerinde sorun olduğunu konuşuyorsak önce ya KPSS ÖABT verilerini oluşturan adayların hangi fakülteden olduğuna dair istatistiksel bir çalışma yapılmalı ya da sadece eğitim fakülteleri mezunlarının öğretmen olabilmesine dair gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı.

11 YILDA 13 EĞİTİM REFORMU YAPAN BİR ÜLKENİN EĞİTİM FAKÜLTELERİ MÜFREDATI 10 YILDIR AYNI

Öğretmen yetiştiren fakültelerin hem eğitim fakülteleri hem de fen edebiyat fakülteleri olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda uzmanlar her ikisindeki plansız büyümeye dikkat çekiyor. Çekilmeyecek gibi de değil. Zira son 10 yılda eğitim fakültelerinde%40, fen edebiyat fakültelerinde ise %85 gibi korkunç bir artış söz konusu.

Fakültelerimizin sayısında böylesi bir artış varken diğer yandan 11 yılda 13 eğitim reformu yapan bir ülkenin eğitim fakültelerindeki müfredatın tam 10 yıldır hiçbir şekilde güncellenmemesine inanmak çok zor.

Teknolojinin alıp başını gittiği, dünyada ve Türkiye’de her şeyin inanılmaz bir süratle değiştiği günümüzde eğitim fakültesi müfredatımıza 10 yıldan bu yana el değmemiş olması akıl alır gibi değil.

Sorunlar da çözümler de çok net.

Eğitim fakültelerindeki eğitim modernize edilmeli…

Öğretmenler bilişim ve teknolojiyle donanarak eğitilmeli…

Öğretmen olma koşullarına yeni yasal düzenlemeler getirilmeli…

Öğretmenin mesleki gelişim süreçleri yüksek lisansı zorunlu kılmak ya da mezun olduğu üniversiteyle işbirliği içinde kalmak gibi zorunluluklarla daha uzun tutulmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

23 Nisansız çocuklar 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları