Dikmen Gürün

‘Memleketimden Kadın Manzaraları’

30 Ocak 2018 Salı

Tiyatro üstüne araştırma ve incelemeleriyle yakından tanıdığımız Zehra İpşiroğlu, son yıllarda yine tiyatro odaklı ama farklı bir alana yöneldi. Üç yıldır Bakırköy Belediye Tiyatrosu repertuvarında olan “Lena, Leyla ve Ötekiler” oyununda, geçen yıl Duygu Asena ödülünü alan “Haneye Tecavüz” adlı belgesel romanında ve “Özgürlük Yolları”, “Aydınlanan Yollar”, “Tabular, Korkular, Kadınlar” kitaplarında toplumsal cinsiyet üzerinde duruyor. 2017 sonunda Mitos Boyut tarafından basılan “Memleketimden Kadın Manzaraları” adlı oyununda da bu ülke topraklarında kadının maruz kaldığı şiddeti ele alıyor İpşiroğlu: “Bu oyunla memleketimde olup bitenleri, insanı giderek kıskaç altına alan baskıcı ve otoriter bir sistemi yine kadınlar açısından vermek istedim” diyor. “Çünkü bu sistemin altında en çok kadınlar eziliyorlar. Onların yaşadıklarını gündeme getirdiğimizde yaşadığımız toplumla ilgili ipuçları kendiliğinden ortaya çıkıyor.”

Cehalet ve şiddet

Aslında ipuçlarının izini sürmeye gerek bırakmayacak kadar açık her şey. Edward Bond’un sokaklara dökülen şiddet ile yönetim arasında kurduğu ilişkiyi düşünmeden edemiyorum. Erkek egemen bir toplumda, cehaletin giderek prim yaptığı ve hatta ödüllendirildiği bir toplumda cinsiyet ayırımcılığı ve kadına şiddet tırmanıyor. Her gün okuyoruz, izliyoruz, dinliyoruz kadın cinayetlerini, kız çocukların nasıl gebe bırakıldıklarını... Ya da beyinleri örümcek ağlarıyla örülmüş sözde din adamlarının ya da sözde öğretmenlerin çıkıp kılık kıyafetleri nedeniyle küçük kız çocuklarını, genç kızları nasıl da utanmadan suçladıklarını okuyoruz... Ve bütün bunlar, kadına Atatürk devrimleriyle seçme ve seçilme hakkını 1934 yılında veren laik Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanıyor... Bugün, çevremiz adeta sarılmış cehalet, şehvet ve şiddetle... Son dönemlerin eğitim politikalarının, yaşanan ekonomik ve sosyal çalkantıların sonuçlarıdır toplum olarak içinden geçmekte olduğumuz bu süreç...

Belgeler, gerçekler

Zehra İpşiroğlu, “Kadına karşı şiddet konusunu ele alan bu oyun, belgelerden yararlanılarak yazıldı” diyor. Anlatılan olayların doğrudan gerçeklere dayandığını ya da kurmacanın katkısıyla gerçeklere gönderme yaptığını belirtiyor. Oyunda karşımıza çıkan üniversite öğrencisi Eylül’den ev hanımı Kader’e, Polis Memuru’na, Muhafazakâr Yaşam Koçu’na ya da barkovizyonda izlediğimiz, şiddet olaylarıyla yakından-uzaktan ilintili, kişilere kadar hepsi de bir biçimde yabancısı olmadığımız tipler. Yazar, güç koşullarda yaşayan kadınların öykülerini dinleyerek kaleme almış “Memleketimden Kadın Manzaraları”nı. Baskıcı bir sistemde kadınların nasıl oradan oraya savrulduklarını göstermeye odaklanırken de sistemi besleyen ideolojileri ortaya çıkarmayı amaçlamış... Bunu yaparken kara mizahtan yararlandığının altını çiziyor. “Özellikle dil güldürüsü, dilin bir baskı aracına dönüştürülmesi, sözgelimi kavramların içeriğinin boşaltılması, çarpıtılması, değiştirilmesi, anlamlarının tersine çevrilmesi, güdümleme, demagoji gibi öğeler kendi içinde kara mizahı barındırıyor.” Ve son olarak, “Memleketimden Kadın Manzaraları”nı Almanca yeniden yazdığını söylüyor Zehra İpşiroğlu. Oyunu Viyana’da Thomas Sesler Ajans ve Yayınevi satın almış. Adını “Namusunuzu Koruyun! (Hütet Eure Ehre)” olarak değiştirmiş... Umalım ki oyunun yolu açık olur Türkiye’de ve yurtdışında...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları