Atatürk ve halife olmasını önerenler

Atatürk ve halife olmasını önerenler

17.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

İstiklal Savaşı kazanılmış...

Lozan imzalanmış...

Yeni Türkiye Devleti uluslararası toplumda savaş kazanılarak onaylatılmış...

Sıra yeni devletin yönetim biçimini belirlemeye ve bu devletin adını koymaya gelmişti...

Bu sürecin lideri ve bu nedenle yeni devletin de başı olan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in önünde dört seçenek vardı:

1) Hilafet: Mustafa Kemal “Halife Kemal” olacaktı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim biçimiydi. İsmet Paşa hariç, hemen hemen bütün kahraman komutan arkadaşları çeşitli nedenle bunu öneriyorlardı. 

2) Bolşevizm: Mustafa Kemal “Yoldaş Kemal” olacaktı.

Sovyetler Birliği hem komşuydu hem dünyanın en güçlü ülkelerinden biriydi hem de İstiklal Savaşı sırasında da devrimcilere silah ve para yardımı yapmıştı. O dönem dünyasındaki en “Devrimci” devlet biçimini temsil ediyordu. Üstelik Mustafa Kemal de “Halkçılık” ilkesi ile sınıfsal sömürüye karşı bir tavır benimsemek eğilimindeydi.

3) Faşizm: Mustafa Kemal “Führer Kemal” olacaktı.

Irkçılık ve milliyetçilik, dönemin yükselen siyasal ve toplumsal akımıydı. Üstelik, Mustafa Kemal de kozmopolit bir din-tarım imparatorluğu yerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal Devlet” modeline uygun olarak kurulacak yeni devletin ideolojisi olarak milliyetçi akımı da çağdaşlaşma yolunda izlenecek bir yol olarak görüyordu.

4) Cumhuriyet: Mustafa Kemal “Cumhurbaşkanı Kemal” olacaktı.

Ama özellikle silah arkadaşları komutanların önemli bir bölümü buna karşıydı. Üstelik “Padişaha kulluk” üzerine koşullanmış toplumun gelenek ve göreneklerinde, “vatandaşlık” bilinci hemen hemen hiç yoktu.

Ve Gazi Mustafa Kemal en zor yolu, Cumhuriyeti seçti!

***

“Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti “Şahsım Devleti” haline dönüştürüldükten sonra “Hilafet” söylemleri de duyulmaya başladı.

Bu vesileyle, kendisine Halife olması önerilen Mustafa Kemal Atatürk, NUTUK’ta bu olayı nasıl yorumlamış diye bakmak anlamlı olabilir diye düşündüm.

***

“Hilafet Makamının Korunmasında Dini ve Siyasi Çıkar ve Zorunluluk Bulunduğunu Sananlara Verdiğim Yanıt

Efendiler, Hilafet makamının korunmasında dini ve siyasi çıkar ve zorunluluk bulunduğunu sanan bazı kişiler, bilginize sunduğum kararların alınmakta olduğu son dakikalarda, Hilafet’in tarafımdan üstlenilmesini önerdiler. 

Bu gibilere, gerektiği gibi, derhal ret yanıtı vermiştim. Bu konuda diğer bir noktayı da bilgilerinize sunayım:

Büyük Millet Meclisi, Hilafet’i kaldırdığı sırada, Antalya milletvekili, ulemadan Rasih Efendi, Kızılay adına Hindistan’da bulunan bir heyetin başkanlığını yapıyordu. Rasih Efendi, Mısır’a uğrayarak Ankara’ya döndü. Benden görüşme isteğinde bulunarak şunları söyledi:

Seyahat ettiği ülkelerde, Müslüman toplumları benim halife olmamı istiyormuş... Yetki sahibi İslam heyetleri, Rasih Efendi’yi bana bu hususu bildirmek için vekil etmiş...

Rasih Efendi’ye verdiğim yanıtta, Müslümanların bana olan yakınlık ve sevgilerine teşekkür ettikten sonra dedim ki: 

‘Zatıâliniz din ulemasındansınız! Halifenin devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz. Başlarında kralları, imparatorları bulunan halkın bana ilettiğiniz istek ve önerilerini ben nasıl kabul edebilirim? Kabul ettim desem, buna, o halkın başındakiler razı olur mu?!

Halifenin emir ve yasağı yerine getirilir. Beni halife yapmak isteyenler, emirlerimi yerine getirme gücüne sahip midirler? Dolayısıyla işlevi ve anlamı olmayan asılsız bir sıfatı takınmak gülünç olmaz mı?’

Müslümanları Bir Halife Hayaletiyle Hâlâ Meşgul Etmek ve Aldatmak Gayretinde Bulunanlar, Özellikle Türkiye’nin Düşmanlarıdır

Efendiler, açık ve kesin olarak söylemeliyim ki Müslümanları bir halife hayaletiyle hâlâ meşgul etmek ve aldatmak gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve bilhassa Türkiye’nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyuna ümit bağlamak da ancak ve ancak cehalet ve aymazlık eseri olabilir.

Rauf beylerin, Vehip paşaların, Çerkez Ethem ve Reşitlerin, bütün yüz elliliklerin, kaldırılmış olan Hilafet ve Saltanat hanedanı mensuplarının, bütün Türkiye düşmanlarının el ele vererek aleyhimizdeki hararetli çaba ve gayretleri, din gayretiyle mi yapılmaktadır?

Sınırlarımıza yapışık merkezlerle hâlâ Türkiye’yi yok etmek için Mukaddes (Kutsal) İhtilal adı altında haydut çeteleri, suikast tertipleri ile çılgınca aleyhimizde çalışanların gerçekten amaçları kutsal mıdır? Buna inanmak için cidden kara cahil ve koyu bir aymaz olmak gerekir.

İslam toplumlarını ve Türk milletini bu kadar düşük derecede sanmak ve İslam âleminin vicdan temizliğinden, doğal nezaketinden, sefil ve caniyane amaçlar için yararlanmaya çalışmak artık o kadar kolay olmayacaktır. Küstahlığın da bir derecesi vardır.”

Emre Kongar Seçkisiyle, ATATÜRK, NUTUK, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2018, ss. 222-224.

Yazarın Son Yazıları

Tarihi geri götürmek olanaklı değildir!

Orta Doğu’da İsrail’in güvenliği için bir Kürt Devleti kurmak isteyen ve bu nedenle Suriye’de, Terörist Radikal İslam’la uzlaşan ABD, Çağdaş bir Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, İktidarla el ele, Suriye gibi Orta Çağ’a, dinler, mezhepler ve aşiretler bazında örgütlenmiş olan Merkezi Feodal bir yapıya geri götürmek istiyor!

Devamını Oku
14.12.2025
Devlet çökertildi ama yenisi kurulamadı (7)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı yapmasından sonra, geçen hafta başında yazmaya başladığım yazıların yedincisi.

Devamını Oku
12.12.2025
Stockholm sendromunun kaynağı (6)

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, HDP’li ve onun devamı olan DEM Partili politikacılar ve belediye başkanları görevlerinden alınır ve bazıları hapse atılırken, DEM Parti’nin “Süreç” bağlamında iktidara destek vermesindeki çelişkiyi vurgulamak için zekice dile getirdiği “Stockholm Sendromu”, Türkçemizin bütün çarpıcı güzelliğiyle, “Celladına âşık olmak” biçiminde ifade edilen bir durumdur.

Devamını Oku
11.12.2025
Açılım, Stockholm sendromu ve toplumsal şok (5)

İktidar, kamuoyundaki yaygın izlenime göre, “Açılım Süreci”ni, ilan ettiği gibi “Barış” “Demokrasi” ve “Terörsüz Türkiye” için değil, başarısızlıklarından dolayı siyaseten biten ömrünü uzatmak için içeride DEM Parti’den, dışarıda Emperyalizmden destek aradığı için yapıyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Açılım: Stockholm Sendromu ve şok doktrini (4)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı üzerine, geçen hafta Salı günü başladığım yazıların dördüncüsü.

Devamını Oku
07.12.2025
Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025