Leyla Tavşanoğlu

Stratejik öneminizi biliyoruz

28 Temmuz 2013 Pazar

İzmir’deki NATO Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hodges’den değerlendirmeler:

\n

Türkiye 1953’ten beri kesintisiz NATO karargâhını topraklarında bulunduran bir ülke.
Bu da NATO’nun Türkiye’nin stratejik önemini anladığını gösteriyor.
Suriye muhalefetinin sorunu, ortak bir çabasının olmamasıdır. Suriye muhalefeti içinde birlik olmayınca Batı kime, nasıl yardım edeceğinin şaşkınlığı içinde.

\n

LEYLA TAVŞANOĞLU

\n

NATO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı (Allied Land Command), İzmir, Şirinyer Vecihi Akın Kışlası’nda geçen kasım ayından beri faaliyete geçmiş durumda. NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan önce Şirinyer’deki Vecihi Akın Kışlası Haziran 2013’e kadar NATO Hava Karargâhı’nı bünyesinde barındırıyordu. NATO Kara Kuvvetleri Karargâhı’nın komutanı Amerikalı Korgeneral Frederick Ben Hodges. Konuşmamız sırasında Hodges, İzmir’in NATO için önemini vurguluyor. 1953’ten beri NATO üyesi ülkeler içinde sadece iki kentin, İzmir ve Napoli’nin müttefik kuvvetlere kesintisiz ev sahipliği yaptığını vurguluyor. On iki yıl süren Afganistan operasyonundan alınan derslerle karargâhın hedefinin NATO içi harekâtların beceri ve etkinlikle yürütülmesi olduğu belirtiliyor. Önemli bir husus da Türkiye ve Polonya dışında geri kalan 26 NATO ülkesinin savunma harcamaları ve askeri personel sayılarında ciddi kesintiye gitmeleri. Bütün bu noktaları ve bölgemizdeki gelişmeleri Korgeneral Hodges’la konuşuyoruz.
Son yıllarda NATO kendi yapısını değiştirmek üzere bir dizi karar aldı. NATO’nun yapısının değişmesine neden gerek duyuldu?
F.B.H.- Dünyada küresel ekonomik krizin ortaya çıkması ve tehdit algısının değişmesi bu kararın alınmasında başlıca iki etken.
O nedenle mi Afganistan’daki NATO kuvvetlerinin (International Security Assistance Force-ISAF) görevi 2014’te sona erecek?
F.B.H.- ISAF’ın görevi o tarihte kesinlikle sona erecek. Ama NATO’ya üye 28 ülke Afgan güvenlik güçlerine 2014’ten sonra da eğitim desteği vermeye devam kararı aldı. O nedenle bu güç yeni bir isim altında görev yapacak. Sanıyorum bunun adı Resolute Support olacak. Bu misyon sadece eğitime odaklanacak. Pek çok NATO üyesi ülke bu misyona katılacaklarını açıkladı.
İzmir Şirinyer’de konuşlanan Landcommand (NATO Kara Kuvvetleri Karargâhı) konusunda bilgi verir misiniz?
F.B.H.- Landcommand, bütün ittifakın kara kuvvetlerinin etkili olması ve birlikte çalışmasını sağlamak için kuruldu. Neredeyse yirmi yıldır Balkanlar’da, Afganistan’da birlikte savaşıyoruz. Ama Afganistan’daki misyonumuz bittikten sonra özellikle eğitim, öğretim alanlarında birlikte çalışma becerisini nasıl koruyabileceğimiz sorusu ortaya çıktı.
NATO’daki değişimle birlikte kara kuvvetleri karargâhları dünya çapında 11’den altıya, personel sayısı da neredeyse yarı yarıya düşünce biz bütün NATO için tek kara komutanlığı kaldık. Bu karargâhın görevi bütün NATO ülkeleri kara kuvvetlerine yardımcı olmakla görevlidir. Dolayısıyla da önemli bir karargâhtır.
Şu anda yüzde 45 kapasite gücüne erişmiş durumdayız. Bu yıl sonunda ilk harekât imkân ve kabiliyetine erişmeyi umuyoruz. Ekim, kasım gibi yüzde 75 kapasiteye ulaşmış olacağız. Yüzde 50’nin altında kapasitemiz olmasına rağmen personelimizin kimi misyonları başarıyla gerçekleştirmesi bizi gururlandırıyor. Aralık 2014’te tam harekât kabiliyetine ulaşmayı hedefliyoruz.
Peki, NATO’nun üye ülkelere karşı sorumlulukları ve görevleri nedir?
F.B.H.- İttifakımız, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte 1949’da üye ülkeler için ortak, kolektif bir güvenlik oluşması için kurulmuştu. Savaş milyonlarca insanın canına mal olmuştu. Daha fazla küresel tahribatın göze alınması olanaksızdı. Bir de Sovyetler Birliği tehdidi oluşmuştu. Böylece bir zamanlar birbirlerine hasım olan ülkeler bile bir araya gelip birbirlerini koruma kararı aldılar. İttifakın kurulma ruhu buydu. Dolayısıyla, Kasım 2012’de Türkiye ittifaka, topraklarına Patriot füzelerinin konuşlandırılması için yardım başvurusunda bulununca bu hemen kabul gördü.

\n

Füze kalkanı Suriye tehdidine karşı

\n

Ankara’nın başvurusu üzerine NATO üyesi 27 ülkenin ortak kararıyla, patriot füzeleri kışın ortasında yıldırım hızıyla Türkiye topraklarına konuşlandırıldı.

\n

Ankara’nın başvurusu Suriye tehdidi nedeniyle miydi?
F.B.H.- Evet. Suriye’den Türk topraklarına, kentlerine Scud füzeleriyle saldırı yapılması tehlikesi vardı. Böylece NATO’nun öbür 27 üyesi bunun Türkiye’ye karşı bir tehdit olduğuna ve kolektif güvenliğin ülkeye sağlanması sorumluluğunu yerine getirmeleri gerektiğine karar verdiler. Bundan sonra diplomasi işledi ve yıldırım hızıyla, üç aydan kısa bir sürede üye ülkelerden Patriot füzeleri kışın ortasında Türkiye’ye konuşlandırıldı. Düşünün, ailenizin içinde bile 27 kişi bu kadar kısa zamanda böylesine güç ve ortak bir karar alabilir mi? Alamaz.
Anlaşılan, o dönemde ittifakın 28 üyesi Suriye’nin büyük bir tehdit olduğunda fikir birliğine varmıştı. Peki, bugün aynı fikirdeler mi?
F.B.H.- Suriye’de olanlar, sert çarpışmalar bütün bölge için tehdit oluşturuyor. Durum çok ciddi. O savaşı kim kazanırsa kazansın bölge ülkeleri çok uzun zaman yüz binlerce mülteciye yardım sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de şimdiden 400 binin üzerinde Suriyeli mülteci yaşıyor. Yardım olanakları Türkiye’ye kıyasla çok daha az olmasına rağmen Lübnan’la Ürdün’e de yüz binlerce Suriyeli sığındı. Bu, uzun yıllar sürecek bir sorun olarak karşımızda duruyor. 1200’den fazla gruptan oluşan Suriye muhalefeti içinde masum insanlar kadar çok kötü unsurlar da bulunuyor. Hepsinin ortak paydası ise rejime muhalif olmak. Bu da çok kaygı verici bir durum. Suriye’nin bir bölümü günün birinde El Nusra ya da demokrasiye, insan haklarına tehdit oluşturan kimi unsurların ve grupların kontrolüne girerse bu büyük bir tehlike oluşturur. Başka bir tehlike de bu grupların ve unsurların kimyasal silahlar ya da Havas savunma sistemlerini ellerine geçirmeleridir. Bu bölge için çok ciddi bir tehdit olacaktır.
Ben Suriye rejimiyle muhalefet güçleri arasındaki bu savaşın aslında göstermelik olduğunu, gerçekte Sünni ve Şiiler, hatta İran ve Sünni dünya arasında verildiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu sadece Suriye’nin meselesi değil. Bölgedeki etkisi ve yansıması çok daha geniş. Türkiye tam sınırda olduğu için de savaşın sonucu ne olursa olsun ülkenize ve NATO’ya yansıması ve etkileri de olacaktır.
İlginç bir gelişme Suriye muhalefet koalisyonu hükümeti başbakanı Gassan Hito’nun istifasıyla yaşandı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
F.B.H.- Bu konuyu tam olarak bilmediğim için bir değerlendirme yapmam mümkün değil. Ama Suriye muhalefetinin başlangıçtan beri sorunu ortak bir çabasının olmamasıdır. Dolayısıyla da Suriye muhalefeti içinde bir birlik olmayınca Batı kime, nasıl yardım edeceğinin şaşkınlığı içinde.
Hito dediğiniz gibi bu kadar bölünmüş bir muhalefeti kontrol etmekte güçlük çekmiş olabilir mi?
F.B.H.- Büyük olasılıkla. Muhalefet içinde farklı gruplar farklı nedenlerle bulunuyor. Her birine kendi çıkarları için yardım edince sonra ne olacak? Diyelim ki Esad rejimini devirmeyi başardılar. Ki bu şimdilik doğru bir değerlendirme olamaz. Ama varsayalım bu oldu. Sonra ne olacak?
Esad’dan sonra kim ya da kimler Suriye’nin yönetimine gelecek? Bence en önemli kaygı konusu bu.

\n

Yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz

\n

Türkiye’yle NATO arasındaki bugünkü ilişkileri nasıl görüyorsunuz?
F.B.H.- Bir kere Türkiye NATO’nun bir parçası. Dolayısıyla Türkiye ve NATO diyemeyiz. Türkiye ailenin bir ferdi. 1952’den beri ittifakın üyesi. Şunu da vurgulamak isterim ki Türkiye 1953’ten beri kesintisiz NATO karargâhını topraklarında bulunduran iki ülkeden birisi. İzmir’de o tarihten beri hep önemli bir NATO karargâhı olmuştur. Öbür kent de Napoli’dir. Bu da iki şeyi gösteriyor. Birincisi, bu NATO’nun Türkiye’nin stratejik önemini anladığıdır. Haritaya bakın. Türkiye, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin kapı komşusuydu. Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya’yla çevrelenmiş durumda. Burada dünyanın en önemli su yollarından birisi bulunuyor. Türkiye’nin dünyadaki konumu başka hiçbir ülkede yok. Üstelik Türkiye her zaman çok güçlü ve etkili bir askeri kapasiteye sahip olmuştur. NATO perspektifi için Türkiye her zaman önemli olmuştur. Türkiye perspektifinden de bakılınca, komşuları göz önüne alındığında NATO’ya ihtiyacı olduğu açıktır. Sonuç olarak da 1953’ten beri kesintisiz olarak İzmir’de bir müttefik kuvvetler karargâhının varlığını sürdürmesi sadece NATO’nun değil, Türkiye’nin de yükümlülüklerini yerine getirdiğini kanıtlıyor.

\n

Kürecik Rammstein’a bağlı

\n

Patriot füzelerinin yerleştirildiği Malatya’daki Kürecik üssü konusuna dönersek...
F.B.H.- Bakın, Patriot füzeleri konuşlandırıldığı sırada Suriye’den hiçbir Scud füzesi Türkiye topraklarını vurmamıştı. Dolayısıyla füzeler olası bir tehdide karşı caydırıcı olarak konuşlandırılmıştı. Bu da NATO’nun 27 üyesinin o konudaki siyasi cesaretlerinin bir göstergesidir.
Kürecik Üssü NATO’nun komutası altında mı?
F.B.H.- Orası bir NATO misyonu olduğu için NATO’nun komutası altında. Kürecik üssü Almanya’nın Ramstag kentindeki NATO Hava Komutanlığı’na bağlı. Bütün raporlar Rammstein üssüne veriliyor. Çünkü Rammstein balistik füse savunma sistemlerinden sorumlu. Rammstein’in doğrudan bağlantılı olduğu merci de SACEUR (Mons’daki NATO Başkomutanlığı).

\n

Tezkerenin geçmemesi düş kırıklığı yarattı

\n

1 Mart 2003’te müttefik birlikler ve ABD kuvvetlerinin Türkiye topraklarından Irak’a geçişi sağlayacak tezkerenin TBMM’den geçmemesinden sonra Türkiye-ABD-NATO üçgeninde uzun bir süre deyim yerindeyse soğuk rüzgârlar esti. O dönemde neler olduğunu anlatır mısınız?
F.B.H.- Ben o dönemde Kuveyt’te tuğgeneral düzeyinde görevlendirilmiştim. O gelişmeleri hatırlıyorum ama dışarıdan bakan biriydim. Zor günlerdi. O olay bir ittifak içinde olmanın ne anlama geldiğinin en güzel örneğidir. NATO’da 28 üye ülke var. Bu 28’inin hepsinin ayrı ayrı ulusal çıkarları bulunuyor. Operation Iraqi Freedom (Irak’a Özgürlük Operasyonu-Irak’ın işgali) NATO değil, bir koalisyon birlikleri harekâtıydı. Tabii tezkerenin geçmemesi büyük düş kırıklığı yaratmıştı. Koalisyon güçleri sonunda Irak’a kuzeyden girmeyi başardılar. Burada şunu da söylemek durumundayım. Bir ülkenin kendi yüksek çıkarları için hareket etmesine de şaşırmamak gerekir. Düş kırıklığı yaratmış olabilir. Ama sonuçta bu askeri bir operasyondu. Askeri operasyonlarda ne gerekirse o yapılmalıdır. Bunları söylerken sanmayın ki amacım gerçeklerin üzerine tatlandırıcı bir tabaka sürmek. Türk hükümetinin o kararı almaktaki nedenlerini tam olarak bilmiyorum. Ama tabii Türkiye o bölgede yaşıyor. Biz Irak’ı terk ettikten sonra sizler burada kalmaya devam ediyorsunuz. Dolayısıyla profesyonel askerlik birlikte çalışmayı gerektirir. Bakın, Almanya, Libya operasyonuna katılmadı. Fransa uzun süre NATO’nun askeri yapısının dışında kaldıktan sonra kısa süre önce geri döndü. Hep birlikte tehdidin adını koyup o tehditle nasıl başa çıkmaya ortaklaşa karar verme becerisini gösterirseniz o zaman gerçek güce kavuşursunuz.

\n

PORTRE

\n

KORGENERAL \tFREDERICK \t\tBEN HODGES

\n

Quincy, Florida doğumlu. ABD Harp Akademisi’nden 1980’de mezun olduktan sonra ABD Kara Kuvvetleri’ne piyade olarak girdi. ABD ordusunda ABD içi ve dışında çeşitli görevlerde bulundu. Başlıca görevleri Kore, Belçika’da Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı’nın (SACEUR) emir subaylığı, Irak operasyonu, Afganistan Kandahar ve ABD Genelkurmayı’yla Kongre arasında irtibat subaylığı oldu. Kasım 2012’de İzmir Şirinyer’deki yeni Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda komutan olarak göreve başladı.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları