Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye batağa sürükleniyor
Eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Öymen AKP hükümetinin dış politikasını topa tuttu:
Hedef Özgür Suriye Ordusu aracılığıyla Suriye’de Müslüman Kardeşler’i iktidar yapmaktı ama beklentilerinin tersi oldu. Türkiye eskisinden çok daha büyük bir güvenlik riskine girdi.
Suriye hükümetine karşı silahlı grupları desteklemenin bir bedeli var. Suriye’deki iç çatışmalarda taraf haline geleceğinize ilkeleri savunup bunların dışında kalsaydınız daha doğru bir politika izlemiş olurdunuz.
LEYLA TAVŞANOĞLU
Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından emekli büyükelçi Onur Öymen, “Nüfusu Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan gerçek demokrasi yerleşmez” diyor. Ortadoğu’nun kaynayan bir kazanken artık patlamaya hazır hale geldiğine işaret eden Öymen, Arap Baharı’nın gittiği ülkelerde demokrasi bekleyen halkın Müslüman Kardeşler’in otokratik yönetim anlayışına çok ciddi tepkiler verdiğini vurguluyor. Buna son örnek olarak Mısır’ı gösteriyor. Libya, Tunus ve öteki Ortadoğu ülkelerinde de çok ciddi rahatsızlıklar olduğunun altını çiziyor. Bizim hükümete de şu çağırıyı yapıyor: “Türkiye insan hakları, özgürlükler ve demokrasi alanında bu kadar geriye gitmeseydi birinci sınıf bir demokrasiye öncülük yapabilirdi.”
Ortadoğu tam bir kaynayan kazan. Mısır’da Batı’nın darbe diyemediği, Müslüman Kardeşler kökenli Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesine yol açan askeri müdahale, Tunus’ta altı aydır laik muhalif siyasi liderlerin suikastlara kurban gitmesi, bizim Suriye sınırında süren savaş bölgeyi nerelere götürür? Bunun Türkiye’ye yansımaları ne olur?
O.Ö.- Başlangıçta Arap Baharı diye başlayan olayların amacı bölgeye demokrasi getirmekti. Ama bir süre sonra görüldü ki bu bölgede öteden beri var olan bazı siyasetçiler, başta da Müslüman Kardeşler grubu değişim ortamından yararlanarak bölge ülkelerinde eski liderlerin yerine otoriter din devletleri kurmayı hedeflediler. Bunlar çok örgütlüler. Sadece Mısır’da 600 bin üyeleri var. Tüm bölgede iki milyon üyeleri olduğu söyleniyor. Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra yönetimi devralan askerlerin yaptığı ilk iş, 1954’ten beri yasaklı olan Müslüman Kardeşler’i meşrulaştırmak oldu. Onlara ve onlardan daha da radikal olan Selefiler’e de siyasi parti kurdurdular.
Müslüman Kardeşler ve Selefiler’in toplam oyu yüzde 70 dolayında. Sonuçta Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Müslüman Kardeşler’in adayını seçtirdiler. Bu seçim ortamını yine Mısır’da askerler sağladı.
Hatta askerler o seçim öncesi kimi adayları veto etmediler mi?
O.Ö.- Ettiler. Şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan El Baradey, “Bu kadar antidemokratik seçim olmaz” diye adaylıktan çekildi. O seçimde yurtdışından çok paralar geldiği, bazı Mısırlılara zorla oy verdirildiği söylendi.
Şimdi demokratik seçim diye bugün atıfta bulunulan o seçimin ne kadar demokratik olduğu da ayrıca tartışmaya değer.
Müslüman Kardeşler’in çıkardığı anayasada yargının denetim altına alınmak istenmesi ve daha çeşitli girişimler büyük tepkilere yol açtı. Ekonominin kötüye gitmesi tepkileri daha da artırdı. Askerler müdahale etmeden demokrasi içinde yumuşak geçiş yapılabilseydi çok daha iyi olurdu. İşin içine askerler girince ortaya çıkan tablonun başka mahzurları da oluyor.
İyi de şimdi bizimkiler Sisi’nin darbesine büyük tepkiler gösteriyorlar. Ama Mübarek’i deviren o dönemin Genelkurmay Başkanı Tantavi’nin askeri darbesine acaba neden ses çıkarmadılar?
O.Ö.- Askeri darbelere karşıysanız o zaman hepsine karşı koyacaksınız. Tantavi’ninki Müslüman Kardeşler’i meşrulaştırdı diye bize göre olumlu bir müdahaledir, ama şimdi askerler Müslüman Kardeşler’i devre dışı bıraktığı için suçludur, gibi bir ayrımcılık yaparsanız o zaman ilkeli bir yaklaşım sergilememiş olursunuz.
Yabancı ülkelerin olaya bakışında da çok farklılıklar var. ABD gibi büyük devletler kim iktidarda sorusundan daha çok, iktidarda olan bizim politikalarımıza ne kadar hizmet eder, ne kadar yardımcı olur, sorusuna cevap arıyorlar. Müslüman Kardeşler’i bir ölçüde himaye ettiler. ABD Başkanı Obama Müslüman Kardeşler iktidar olur olmaz 450 milyon dolarlık yardım vaadinde bulundu. Ardından askeri yardım da vaat ettiler.
İyi darbe, kötü darbe olmaz
Askeri darbelere karşıysanız hepsine itiraz edeceksiniz. Tantavi’ninki Müslüman Kardeşler’i muşrulaştırdı diye ona olumlu bakarken şimdi askerler Müslüman Kardeşler’i devre dışı bırakınca buna karşı çıkarsanız ilkeli davranmamış olursunuz
Peki, neden?
O.Ö.- Çünkü onlar Ortadoğu dengelerinde Mısır’ın çok önemli rol oynadığını biliyorlar. İster Müslüman Kardeşler, ister başkası olsun, kendi beklentileri doğrultusunda adımlar atarsa bundan memnunluk duyuyorlar. O nedenle de Mursi’den memnundular. Örneğin Mursi, Suriye konusunda ABD’nin her istediğini yaptı. Hamas’ın İsrail’le ateşkes yapmasına yardımcı oldu.
Ama Mısır halkı başka türlü düşünüyordu. Mısır halkı Mursi yönetiminden memnun mu, halkın demokratik, ekonomik beklentilerini karşılıyor mu, sorusunu hiç kimse sormadı. Ama milyonlarca insanın sokağa dökülmesi gösterdi ki Mısır halkı çok tepkili. Aynı göstericiler bir süre önce Tahrir Meydanı’nda, “Ordu kışlasına çekilsin” diye gösteri yapıyordu. Karşısındaki Müslüman Kardeşler gayet örgütlü bir güç. Bu iki gücün çatışması Mısır’ı yeni bir Suriye ortamına götürebilir. Bütün sıkıntılar da buradan kaynaklanıyor.
Sözüm ona demokrasi götürülmek istenen Libya ve Tunus’ta da siyaset sahnesi durulmuyor...
O.Ö.- Evet. Libya’da hükümet değişikliği gündeme geldi. Aşırı İslamcılara karşı olan bazı muhalif liderler öldürüldü. Tunus’ta da son altı ay içinde İslamcı yönetime karşı olan siyasi liderler öldürüldü. Bu olaylar üzerine orada da Müslüman Kardeşler’e karşı tepkiler oluştu.
Başka ülkelerde de Müslüman Kardeşler’e çok sert tepkiler var. Örneğin Ürdün de onlardan çok şikâyetçi. Kral Abdullah Türkiye’yi ziyaretinden sonra ABD basınına verdiği demeçte, Türkiye’yle Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün bölgede adeta bir hilal oluşturduklarını söyledi.
Türkiye’nin hedefi de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) aracılığıyla Suriye’de Müslüman Kardeşler’i iktidar yapmaktı. Bunu çok kısa sürede gerçekleştireceklerini sandılar. Gerçekleştiremedikleri gibi Mısır’da bizimkilerin bel bağladığı Müslüman Kardeşler iktidardan uzaklaştırıldı. Böylece bizim hükümetin beklentilerinin tersine gelişmeler oldu.
Bütün bu olanlar Türkiye açısından çok ciddi bir güvenlik riski demek değil mi?
O.Ö.- Türkiye eskisinden çok daha büyük bir güvenlik riskine girdi. Suriye’yle bin km’ye yakın bir sınırımız var. Bu sınırın güneyi silahlı grupların denetiminde. Bu sınırın güvenliğini sağlamak sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait.
Irak’la 384 km. sınırımız var. O sınırda Irak devletinin tek bir askeri yok. Bu sınırlarda bir çatışma olduğu zaman normal koşullarda ilgili hükümete çağrıda bulunulur. Ama bugün Suriye’yle ilişki yok. Kime çağrı yapacaksınız? Yani Suriye Hükümeti’ne karşı silahlı grupları desteklemenin bir bedeli var. Siz Suriye’deki iç çatışmalarda taraf haline geleceğinize ilkeleri savunup oradaki iç çatışmaların dışında kalsaydınız daha doğru bir politika uygulamış olurdunuz.
Ama ne yazık ki bugün orada çatışan grupların karargâhı Türkiye’dir. Suriye Ulusal Konseyi dedikleri silahlı grupların yönetimini üstlenen örgütün merkezi İstanbul’da. Sadece Suriye Ulusal Konseyi değil, PKK’nin bir uzantısı olan PYD denilen bir örgüt ve daha başkaları da var. Sınırımızın büyük kısmını PYD denetliyor. El Kaide’nin uzantısı El Nusra’yla PYD çarpışıyor.
Tam bir kaos ortamı. Türkiye’yi böyle bir kaosun parçası haline getirmek bence siyasi açıdan çok vahim bir hatadır. Bizimkiler neredeyse yeni bir Osmanlı kurma hayaliyle yola çıktılar. Ama şimdiki durum Osmanlı’nın son zamanlarından daha da sıkıntılı görünüyor.
Demokrasinin olmazsa olmazı laikliktir
Suriye’de bizimkiler Esad rejiminin devrilmesi için var güçleriyle çalışırken ABD ve büyük güçler Suriye’deki sözüm ona muhalif silahlı grupları terorist ilan etmedi mi?
O.Ö.- Bizimkilerin hedefi Türkiye, Suriye, Hamas, Mısır üzerinden Atlantik’e kadar uzanan bir Müslüman Kardeşler kuşağı kurmaktı. Bu kuşak şimdi kırıldı. Libya’da Müslüman Kardeşler iktidar ortağı ikinci parti. Onların da iktidardan çekilmesi söz konusu.
Tunus’ta Müslüman Kardeşler ağırlıklı, Gannuşi’nin Ennahda partisi sallanıyor. Bölge böyle bir kaos ortamı içine girdi. Bütün mesele sadece eleştirmek değil, durumu tespit edip çıkış yolu göstermek. Bence Ortadoğu’da bütün bu badireden çıkış yolu o ülkelerde gerçek demokrasiyi yerleştirmektir. Halkı Müslüman olan ülkelerde demokrasi olabilmesi için laiklik şart. Laiklik olmazsa demokrasi de olmaz.
Ortadoğu’ya demokrasi önerenlerden hiçbiri laiklikten söz etmiyor. Bir zamanlar bizim Başbakan Mısır’ı ziyaret ettiğinde laiklikten söz edecek oldu, Müslüman Kardeşler’den büyük tepki geldi. Bir daha da laikliği ağzına almadı. Ama esas olan Batılı ülkelerin hiçbiri laik bir demokrasi olsun istemiyor. Herkes kendi çıkarına yardım edecek Müslümanlar istiyor.
Yani halkın özlemlerine cevap verecek gerçek, birinci sınıf bir demokrasiyi kimse istemiyor. Türkiye, özgürlükler, insan hakları ve demokrasi alanında bu kadar geri gitmeseydi böyle birinci sınıf bir demokrasiye öncülük yapabilirdi. Türkiye bugün dünya demokrasileri arasında 89. sıraya indi. Basın özgürlüğü konusunda Mısır’la aramızdaki fark dört puan. Mursi’nin bu otoriter rejimi ve kaos ortamına rağmen basın özgürlüğünde Mısır 158., Türkiye 154. sıradaydı. Böyle bir ülke demokrasi alanında başkalarına esin kaynağı olabilir mi?
Dış ilişkiler iç siyasete malzeme olmaz
Yani Türkiye bölgede etkili olmak istiyorsa önce gerçek demokrasinin ilkelerini mi yerli yerine oturtmalı?
O.Ö.- Türkiye öncelikle kendine çekidüzen vermeli ve demokratik standartları ve özgürlüklerini çağdaş normlara uyarlamalıdır. Ondan sonra da Doğu için değil, birinci sınıf demokratik yönetimlerin işbaşına gelmesine çalışmalıdır. Bence çıkış yolu budur; istikrar da buradan geçer.
Bölgeye gerçek demokrasi yerleşmeden bölge ülkelerinin istikrara kavuşmalarını beklemek bence hayaldir. Bir de ayrım yapmayacaksınız. Mısır’da 72 kişi öldü. Başbakan haklı olarak tepki gösterdi. Bahreyn’de 86 kişi öldü. Ama bizden ses çıkmadı. Yemen’de iki bin kişi öldü. Oralarda ölenler insan değil mi?
Aynı ilkeleri, aynı yaklaşımı her yerde savunacak ve sergileyeceksiniz. Yani, Mübarek’i deviren askerler iyi, Mursi’yi deviren askerler kötüdür, diyemezsiniz. Askeri müdahale her yerde yanlıştır, diyorsanız o zaman da askerlere mesafe koyacaksınız. O bakımdan bu meseleleri serinkanlı düşünüp iç politika malzemesi yapmamak lazım.
PORTRE
ONUR ÖYMEN
İstanbul, 1940 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde, yükseköğrenimini A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede savunma politikaları konusunda doktora yaptı. 1964’te Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Bakanlığın yurtiçi çeşitli kademelerinde ve yurtdışı misyonlarında görev yaptı. 1988-1990 arası Kopenhag Büyükelçiliği yaptıktan sonra 1995-1997 döneminde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı oldu. 1997-2001 arası Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği görevinde bulundu. 2002 ve 2007 genel seçimlerinde CHP’den Bursa milletvekili seçildi. Bir Süre CHP Genel Başkan Yardımcılığı’nı yürüttü.
\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık