İsmet İnönü anlatıyor: İstiklal Savaşı ve Lozan (5)

07 Ağustos 2022 Pazar

“Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman memlekette Büyük Millet Meclisi hareketine, Anadolu’da bir hükümet teşkiline karşı her tarafta isyan tohumları vardı. Bir türlü tükenmez!

Meclis açılıncaya kadar iç isyanlarla uğraşmaya başladık. Bilhassa ortadan (İç Anadolu’dan) garba doğru en çok. Şayanı hayret bir surette, iç isyanların tertibi, sloganı ve işlemesi vardı. Bir yerde kalkarlar:

‘Padişah istiyoruz! Sevmiyoruz Büyük Millet Meclisi’ni… Kimdir onlar?’ (diye) mukavemet ederler, yol keserler, taarruz ederler. Ne bulursak, elimizde ne varsa göndeririz.

Ben, ilk Millet Meclisi hükümetinde Erkanıharbiye reisi seçildim. Hareket derler, göndeririz. Bir tabur gönderirim bir yere. Kumandanı çağırırım, talimat veririm:

‘Gideceksin, adamlar geleceklerdir, dinden imandan bahsedecekler, ondan sonra padişahın fermanından bahsedecekler. Padişahla işimiz yok, Büyük Millet Meclisi’yle var. Millet, iradesini eline aldı. Memleketimizi kurtaracağız! Bunu yapacaksın...’

EN BÜYÜK DÜŞMAN: CEHALET VE VASATLIK

Emir verdiğim, talimat verdiğim binbaşı veya yarbay:

‘Başüstüne efendim.’ der. 

‘İşin bitti mi?’ derim. 

‘Bitti.’

‘Sen bütün bu söylediklerimi yapmayacaksın.’ derdim, 

‘Ben seni görüyorum, niçin yapmayacağını...’

‘Yapacağım efendim.’

‘A, bak! Niçin yapmayacağını söyleyeyim sana. Şimdi sen oraya gideceksin, köylü kâmilen sana karşı çıkacak, tekbirler getirecek, başımız üstünde yerin var, nedir istediğiniz diyecek... Tabii, tabii... Evet, evet... diyecek. Ondan sonra, bizim de başka istediğimiz yok diyecekler. Senin taburun kaç kişi? 350 kişi. 350 kişiyi dağıtacaklar. Silahlarıyla misafir edecekler ve bir gece basacaklar, hepinizin silahlarını alacaklar. Seni ne yapacaklar bilmem... Ama sen buraya geleceksin, ceza göreceksin.’

‘Yapmam efendim, olur mu, biz aldanır mıyız?’

‘Kulağında kalsın, sen bunu yapacaksın!’

ASKERİ ZEHİRLEMEK

Yani, bunu söyleyip isyanı bastırmak üzere gönderirim. Üç gün sonra kumandan bey, binbaşı bey bana yalnız başına gelir. Boynu bükük. 

‘Nasıl oldu efendim?’

‘Dediğiniz gibi oldu.’

‘E, söyledim sana, çaresini de söyledim. Gelecekler, söyleyecekler, tamam...’

‘Biz taburu bir yere yaymadık. Burada başında bulunur, dışarda ordugâh kurarız, yaparız...’

‘Hükümetin, meclisin istediğini yapın. Tedbir bundan ibaret. Bırakıp kumandayı, askeri evlerde zehirlenmeye serbest bıraktın mı, netice bu olur!’

Yani böyle kaybetmiş.

Çetecilikten gelen insanların iç isyanların bastırılmasında mühim bir rüçhanı vardı. Mühim rüçhan şuradan geliyor: Çerkez Reşit Bey (Çerkez Ethem’in ağabeyidir)’e sormuştum:

SUÇ ORTAKLIĞINA SADAKAT

‘Ben asker gönderiyorum; avutuyorlar, aldatıyorlar, dağıtıyorlar... Siz çeteyle gidiyorsunuz bir yere, 300 kişi gitmişseniz 350 kişi olup çıkıyorsunuz. Nasıl şey bu? Bulunduğunuz yerden 50 kişi daha kuvvet alarak çıkıyorsunuz, daha kuvvetli olarak... Bu nasıl oluyor?’

‘A, kolayı var,’ dedi, ‘bir yere gittik mi, orada intikam güden adamlar vardır, onları buluruz biz. Onlara suç işletiriz. Suç işlemiştir veya suç işletecektir. Onları sadık adamlar olarak alırız. Bizim adamımız olur artık.’

Böyle anlatır. Demirci Efeler, yok Çakırcalılar vs. yanlarında sadık adam buluyorlar. Sadık adamlar olarak, gayet disiplinli çalıştırılabiliyor şekavette. Suç ortağı oluyor evvela. Çetesiyle suç ortağı oluyor. O da, bir taraftan suç ortağı olduktan sonra emniyete giriyorlar. 

SAVAŞTA ERİYEN BİR MİLLET

Şimdi, ordu zayıflamış bir halde. Zayiat vermiş kadrolar düşmüş, harbin sonuna doğru firarlar çoğalmış, kalmamış yani, muharebede erimişiz biz. Ordu, her yerde kadro halinde, asker topluyoruz. Milli Mücadele’de devlet, yani Büyük Millet Meclisi hükümeti seferberlik ilan edemiyor bu muharebeyi yaparken. Edemiyor, çünkü cihan harbinde, geri hizmetlerde ve seferberlik hizmetlerinde çok dedikodu olmuş, çok canları yanmış, ödü kopuyor herkesin. Muharebe esnasındaki menzil hatları ve menzil hayatı kurulacaktı, onun için seferberlik yapamıyoruz. Büyük Millet Meclisi hükümeti kurulduktan sonra da Yunan taarruzlarına karşı ta Sakarya’ya kadar davranamayışımızın sebebi budur. Seferberlik ilan edemiyoruz...”*


İsmet İnönü

Y.N. devam edecek.

*Cumhuriyetin 50. yıldönümü dolayısıyla Türk Tarih Kurumu’nca düzenlenen seminerin bu ilk konferansı İsmet İnönü tarafından 23 Ekim 1973 Salı günü TTK’de verilmiş olup; 1993’te Lozan Barış Antlaşması’nın 70. yıldönümü onuruna Atatürk Araştırma Merkezi’nce “İstiklal Savaşı ve Lozan” başlığıyla kitaplaştırılmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024
Kibir ve kir 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları