Bari adından utansaydınız
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Bari adından utansaydınız

12.01.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’nin görüp göreceği en demokratik anayasa, 9 Temmuz 1961’de yürürlüğe giren anayasadır.

“Hukuk devleti” olabilmek için gereken çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkelerini esas alan yasada, temel hak ve özgürlüklerin ilk kez ayrıntılı tanımları yapıldı, güvence altına alındı. Sosyal devlet ve sosyal haklar gibi kavramlar da ilk kez 1961 Anayasası’nda dile getirildi.

Ancak demokrasiyi içselleştirebilmiş toplumlar için kusursuz sayılacak bu anayasa; 19 yıl yürürlükte kalmasına karşın ne ülkeyi zart zurtla yönetmeye alışık siyasetçilerin işine geldi ne de yurttaş olamayan ahalinin.

1971 askeri darbesinden sonra budandı, 1980 darbesiyle de yok edildi. Zaten yürürlükte kalsa, yaşadığımız son çeyrek yüzyılda cehaletin katma değeri avamlıktan, barbarlığa doğru kayan Türkiye’ye haydi haydi bol gelirdi.

EFSANE HUKUKÇULAR

1961 Anayasası’yla yitirdiğimiz pek çok sosyal hakkın yanı sıra, bugün dövüne dövüne aradığımız bağımsız yargı en büyük kaybımız oldu.

Bağımsız yargı demek, elbette ki yargıçların bağımsızlığı demekti. 1961 Anayasası, hepsi yargıçlardan oluşan Yüksek Hâkimler Kurulu’yla işte bunu sağlamıştı. Adalet bakanının kurul toplantılarına katılmaya hakkı vardı ama oy hakkı yoktu. Yani adalet, siyasal erkin baskısından bağımsızdı.

Yüksek Hâkimler Kurulu binası, Ankara’da Tuna Caddesi’nde mücevher gibi bir yapıydı.

Cahit Türesay, Mazhar Budak gibi efsane hukukçu başkanları vardı. Rahmi Süray, Apti Güngör, Şevket Tümer, Vasıf Dinçer gibi üyeleri.

Türkiye Cumhuriyeti’nde bir zamanlar Nurettin Doğan, Vehbi Canbilen ve hem büyük hukukçu hem de felsefe kitapları yazarı İsmail Özmen gibi yargıçlar Yargıtay üyeliğine seçilirdi.

GÜDÜMLÜ ADALET

Bu değerli hukukçuların ortak özelliği, “hâkim teminatı” ilkesine titizlikle bağlı kalmalarıydı. Politika, onların adalete hizmet ettiği kapıdan içeri giremezdi.

Bırakın bir yargıca “şöyle karar ver” talimatı, talimatın iması bile çok sert ve bağışlanmaz biçimde cezalandırılır, cezalandırılacağı da bilinirdi.

12 Eylül askeri darbesi Yüksek Hâkimler Kurulu’nun hakkından geldi. Yolunu döşediği FETÖ yargıyı biçti, ondan boşalan yere oturan bugünkü patronaj da Yüksek Hâkim ve Savcılar Kurulu’nu modele göre dikti.

Artık Yüksek Hâkim ve Savcılar Kurulu’nun başkanı, bizzat adalet bakanı. Müsteşarı da kurulun doğal üyesi. Yani siyasal erk yargının başında, siyaset adaletin içinde ikamet ediyorlar. Doğal olarak ne yargı bağımsızlığı kaldı ne de güven veren adalet kurumu.

YOKSULUN ADI, SOYGUNUN TADI

1970’li yıllarda Yüksek Hâkimler Kurulu’nda görev yapmış emekli bir tetkik hâkimi, elinde elbette Cumhuriyet gazetesiyle Tuna Caddesi’nde yürürken gökdelenlerin arasında boğulmuş simge yapıda geçirdiği ömrü düşündü.

Kadın, erkek ayrımı olmadan meslektaşlarıyla aynı ilkeleri savundukları, hukukun üstünlüğünü savunmak için dayanıştıkları günleri anımsadı.

Kurul binasının tam karşısında belki de zamanın ilki, Biracı Ekspres vardı. Yanında Karadenizlilerin kahvesi. Artık yoklar.

Bu da ne?

Yüksek Hâkimler Kurulu’nun narin binasının alnına dev bir tabela asılmış. Üstüne kocaman harflerle Yunus Emre Enstitüsü yazılmış. Yüreği burkuldu ama devlet böyle uygun görmüş, kıldan ince boynunu büktü.

Yorgun gövdesiyle rastladığı ilk banka oturdu. Cumhuriyet gazetesini açtı. Haber başlığının koca koca harfleri, birer bıçak gibi gözlerine saplandı: “Yunus Emre Enstitüsü’nde yolsuzluk skandalı”

ZİMMETTEN ZİLLETE

Yüksek Hâkimler Kurulu’nun yerine konuşlandırılan enstitü, sahte faturalarla milyonlarca lira dolandırılmış. Hem de yoksulların sesi, ezilenlerin ozanı, şiirsel Türkçeyi savunurken yaratan, “Bir garip ölmüş diyeler, Üç gün sonra duyalar, Soğuk su ile yuyalar, Şöyle garip bencileyin” dizeleri tarihe kazınan Yunus Emre maskesiyle yapmışlar soygunu.

Emekli yargıç üşür gibi titredi, oysa üşümemişti. Yüksek Hâkimler Kurulu’nun levazım müdürü Ali Rıza Bey geldi aklına. Bir kurşun kalemi bir dosyaya zimmetli verirdi. Bir bardak birayı ortak içerlerdi tetkik hâkimi arkadaşlarıyla, mesaiden sonra. Ay sonuna doğru maaşı tükenen, tükenmeyenden borç alırdı, ay başında ödemek üzere.

“Bari adından utansaydınız Yunus’un” diye bağırdı, boşluğa.

İNSAN DEĞİLLER

Boşluk hem vardı hem yoktu.

Yanında iki genç oturuyordu. “Bize mi dediniz, amca?” diye sordu, biri.

“Yok” dedi, emekli tetkik hâkimi.

Gençler, yaşlı adamın ruh sağlığından kuşkulandılar. Ne olur ne olmaz, kalkıp uzaklaştılar.

İnsan olanın ruh sağlığı bozulurdu, doğru.

Yunus Emre’nin adını kirleten hırsızlara hiçbir şey olmazdı.

Onların ne ruhları vardı zaten ne de insandılar.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025
Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)

Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor.

Devamını Oku
01.06.2025
Yalan patalojik, savaş psikolojik

İster muktedir olsun ister muhalif, tüm politikacıların yalan söylemesine dünya halkları da alışıktır, biz de epeyce idmanlıyız.

Devamını Oku
25.05.2025
Konuşmayan bizden değildir

Savaşmak için toplanıp savaşmaya koşullanan ama küçük muharebelerle yetinip topyekûn saldırıya geçemeyen tüm ordular gibi, vatanla ada karışımı “vadan” kıyılarında pinekleyen Mikron ordusuna da sıkıntı çökmüştü.

Devamını Oku
24.05.2025
Osmanlı’dan Osmancık’a

Türkiye’nin müzelerini gezmeye başladığım 1970’li yılların başında, Yunan ve Roma döneminden günümüze kalan erkek heykellerindeki sistematik bir eksiklik dikkatimi çekerdi.

Devamını Oku
18.05.2025