Müjdat Gezen

Mikrofon

26 Eylül 2022 Pazartesi

Benim mikrofonla tanışmam 50’li yılların başlarına rastlar. Sonraları İzmir Radyosu baş spikerliğine kadar yükselen İdil Akat (rahmetli İdil Ablam). O zamanlar İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü’nde spikerliğe başlamıştım. Beni bir çocuk oyununda izlemiş, aldı radyo evine götürdü. İri yapılı RCA markalı mikrofonlarla ilk orada tanıştım. Altmışlı yıllarda şehir tiyatrosunun büyük aktörü Gazanfer Özcan, “Güneş Reklam” diye bir firma kurdu. “Nasrettin Hoca” adlı haftalık reklam programları yapılıyordu. Ünlü komedyen Vahi Öz, Nasrettin Hoca’yı, ben de oğlunu seslendiriyordum. Aradan yıllar geçti. Gazino sahnelerinde D12 mikrofonlarıyla tanıştım. Sonraları büyük salonlarda, müzikallerde oynarken, yaka mikrofonları çıktı. Onları kullandık. Mikrofon, konuşmanızı, şarkınızı, seslendirmenizi sağlayan bir aygıttır. Örneğin Meclis kürsüsünde de mikrofonlar vardır. 

Orada milletvekilleri ilk gün yemin ederler. Bu yemin namusları ve şerefleri üzerinedir. Ben kendi hesabıma mikrofonu hep iyi amaçlarla kullandım. 

Gönül istiyor ki Meclis mikrofonları da hep iyi amaçlarla kullanılsın. İnsanları mutlu etsin. Halka güzel şeyler söylesin. Meclis’ten naklen yayın başladığında çocuklarımızı yan odalara kaçırmak zorunda kalmayalım. Ne güzel olur. 

YÜCE DOKTORLARIMIZ

Moralinizi hep yüksek tutmak zorundasınız. “Sen önce kendine bak” dedi biri duydum. Yemin ederim ki öyle yapıyorum. Tamam, zaman zaman bozuk olduğum oluyor ama mesela az önce doktorumdan geldim. Bu adam mide bağırsak konusunda uzman Prof. Dr. Cem Kalaycı. Beni tepeden tırnağa muayene etti. Mide ve bağırsak sancılarım bir türlü durmuyor. Adını koydu: İrritabl bağırsak sendromu. Bu adı kendi koymuş zaten. Yani huzursuz bağırsak sendromu. Bende var. Ne yesem dokunuyor. Ama muayenede bir şey çıkmıyor. Eve döndüm, ilaç almadan yemek yedim. Ne ağrı var ne sızı var ne gaz var. 

Demek ki Cem Hocam doğru tanı koymuş.

Cem Kalaycıoğlu çok tanınan bir hoca. Uzmanlığı konusunda basmış olduğu broşürü okuyorum.

Şu dönemde belki bir kısmınız böyle bir durum yaşıyor olabilirsiniz. Dikkat etmemiz gereken konu şuymuş: Günlük tutun, ne dokunuyor ne dokunmuyor ona bakın, bir de sütten uzak durun. Gaz yapan sebzelerden uzak durun. Brokoli, kabak, brüksel lahanası, fasulye vb.

Bak, bir doktora gittim döndüm, size nasıl faydalı olabilirim diye düşündüm. Umarım hiçbirinizde bu gibi hastalıklar yoktur. Varsa, işte size koca profesörün reçetesi. Ben vizite falan talep etmiyorum. İyi olun yeter. Sağlıklı günler yakındadır. Korona gitsin, sağlık geri dönecek.

Canım kardeşim Prof. Dr. Bozkurt Şener iki gözümü birden kurtardı. Ona şükran borçluyum. Ben Bozkurt’u doktorluğundan, doçentliğinden ve profesör olduğu ilk günlerden bu yana tanıyorum. Yükselişi tam bir emek ve bilgi işidir. Böyle başarılar durup dururken olmaz. Dünyanın her yerinde göz ile ilgili, katarakt ile ilgili, akıllı lens ile ilgili konferanslar verir. Konuşmacı değil ise izleyicidir. Bozkurt bilim adamlığının rastlantı ile olmadığının kanıtıdır. 

Aile doktorumuz Gündüz Yavuzer gelince yalnız Leyla ile benim değil bütün ailenin sağlık meselelerini çözümlüyor. Galiba benim bu yaştan sonra artık sadece sağlığa ihtiyacım var. 

Oldu oldu, olmadı sağlık olsun. 

Not: Adını andığım bu gönlü yüce doktorları kovsanız bile bu ülkeyi terk edip gitmezler.

İKTİDAR

Bu kadar tehlikeli bir sözcüktür. Çünkü her şeye muktedirsin. İktidardasın. Her şeyi senin avuçlarının içinde, dilinin ucunda. Ne istersen onu yapar, ne istersen onu söylersin. Ama iktidar öyle bir şey değildir ki!

“İktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olamazlar.”

İktidarda olmak, hiç kimseye bu hakkı vermez. 

İNSANOĞLU

İnsanoğlu küçücük bir balığı kandırıp yakalamak için başka bir hayvanı, bir masum kuşu öldürüp o tüyünden olta yapıyor. Balığı kandırıp yakalıyor. Yani hem kuşu öldürüyor hem de balığı öldürüyor. İNSANA BAK.

YOL ARKADAŞI

Kürek çekmeyi bilmiyorsan sandala binmeyeceksin. Rüzgârdan da anlaman lazım. Ayrıca ne taraf sancak, ne taraf iskele bileceksin. Teknede sağ, sol sözcükleri geçerli değildir. İskele, sancak diyeceksin. İçme suyun yanında olacak. Yola çıkıyorsan eğer, pusulasız olmaz. Tek başına mısın, yoksa yanında biri daha var mı? Varsa iyidir. Hatta sandalın kapasitesine göre, ne kadar kalabalık olursanız o kadar güçlü olursunuz. Denizin kuralları vardır. Hava raporuna bakacaksın. Sayılı fırtınalar vardır. Hiç şaşmaz. Denizciler sefere çıkmadan önce ona bakarlar. Ben bir keresinde bakmadan çıktım ve Kalamış Marina’dan Marmara’ya açıldım. Çanakkale Boğazı’na giremediğim için Karabiga’ya sığınmak zorunda kaldım. Dönüşte ise Çanakkale’de yedi gün mahsur kaldık. Dinmedi fırtına. Denize açılırken kaptan ne denli önemliyse yol arkadaşların da o denli önemlidir. Herkesle çıkılmaz denize. 

Hangi yola çıkarsan çık, yol arkadaşı önemlidir. Bakarsın seni yarı yolda bırakıvermişler. En tehlikeli yol arkadaşlığı siyasettedir. Yola çıktığın kişi birden sapıtıverir ve seni yüzüstü bırakır. Daha az önce seni yerlere, göklere sığdıramayan arkadaşın bakarsın ki senin en acımasız düşmanın. O nedenle çok dikkatli olmak gerekir. Bu belki başka mesleklerde de vardır ama siyasette olduğu zaman zararı aynı zamanda millete de dokunur.

NEREDEYSE BİR ÖMÜR

Hırkai Şerif İlkokulu ikinci sınıf öğrencisiyim. Türkiye haritasını ezbere çiziyorum. Öğretmenim beni yanına katıp diğer sınıfları dolaştırıyor ve karatahtaya haritayı çizdiriyor. Diğer öğretmenler ne düşünüyor ben anlayamıyorum ama öğretmenim benimle övünüyor bunu anlıyorum. Bir yıl daha geçti. Elinde bir piyesle geldi sınıfa Nadide Öğretmen. Beş kız, bir erkek manzum piyes. Başrolünde o erkek var. Ben oynayacakmışım. “Oynayamam, ben artist değilim öğretmenim” dedim. Buradan sonrası uzun hikâyedir ve çok anlattım. Çıktık oynadık. Yıl 1953 idi. Küçücük bir çocuktum. Ne kadar uzun zaman geçmiş. Bir ömür adeta. Oyunun sözlerinin bir bölümü hâlâ hatırımdadır. Faruk Nafiz Çamlıbel, ünlü Amerikalı yazar O. Henry’den esinlenerek yazmıştı. O zamanlar bizim yazarlarımız çok esinlenirlermiş. Böyle pek çok eser vardır. Türklerin çoğu yabancı dil bilmiyor o zamanlar. Bilenler böyle şeyler yaparlarmış. Bunların içinde en dürüstü Ahmet Vefik Paşa’dır. Çünkü Molière’den çevirdiği bütün oyunlarında, bunu açıkça belirtmiştir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ottoman 21 Ekim 2024
Dümbüllü 14 Ekim 2024
Selam 7 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları