Halkçı Parti’nin genç milletvekilleri koşulların izin verdiği ölçüleri aşarak 12 Eylül ve sonrasındaki işkence iddialarını Meclis gündemine taşıyordu. Fikri Sağlar, 13 Kasım 1983’te işkenceyle öldürülen Enver Şahan’ın ölüm raporunu Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gazetecilere dağıttı. Toplantıya bizzat işkence mağduru Necati Emgili’yle birlikte katılmıştı. Türkiye’de karakolda işkenceyle ölen bir insanın varlığı, Meclis’te ilk kez duyuluyordu:
“Anka Ajansı, Mardin’in Nusaybin ilçesi Kutlubey köyünde bir çobanın akşam karakola getirilip sabah öldüğünü haberleştirdi. Karakol yetkilileri, çobanın intihar ettiğini söylüyordu. Ben Anka muhabiri Timur Türkan’la Kutlubey’deki o karakola gittim. Timur fotoğrafları çekti. Çoban uzun boyluydu, kendini astı denen yere baktık, adamın orada asılması mümkün değil.
Nusaybin’e geçip jandarma komutanıyla görüşmek istedik ama görüşemedik. Askerler komutanın operasyonda olduğunu söylediler. Ne zaman döneceği belli değilmiş.
ÇÖREKLİ BÖREKLİ MUHALEFET
Biz bekleyeceğimizi belirttik ve Timur’la oturup bekledik. O sırada bize ev yapımı kurabiye, börek, çay falan geliyor. ‘Kim getiriyor bunları?’ dedim, cevap alamadım. Gerçek, yıllar sonra açığa çıktı.”
Fikri Sağlar, bu olaydan yaklaşık 30 yıl sonra baldızının emekli öğretmen arkadaşı Gönül Hüner’le tanışıyor ve gerçeği ondan öğreniyordu:
“Meğer Gönül Hanım Nusaybin’deki jandarma komutanının eşiymiş. Üstleri, komutana benimle görüşme izni vermemiş. ‘O tehlikeli bir adamdır’ demişler. Komutan da benimle görüşmemek için evde saklanmış. Gönül Hanım iyi bir CHP’liymiş. Benimle görüşmeyen komutan eşine çok kızmış; çayları, börekleri, kurabiyeleri o yapıp göndermiş.”
12 EYLÜL VAHŞETİ
Sağlar’ın işkence, yargısız infaz iddiaları üzerinde ısrarla durması; ilerleyen zamanda kışlada, hapishanede, Emniyet’te, karakolda yapıldığı iddia edilen pek çok işkence ihbarının kendisine gelmesine yol açtı. Bu işkence iddialarını defalarca gündeme taşıdı ve SHP genel sekreterliği döneminde partisi adına 12 Eylül vahşetini anlatan bir işkence raporu hazırladı.
Yukarıda okuduğunuz satırlar, Nazım Alpman ve Ekin Kadir Selçuk’un yazdığı, Fikri Sağlar Kitabı*ndan alıntılandı. Mücadelenin Onurlu Yolu üst başlığını taşıyan kitap, siyasal mücadelesini 40 yıl boyunca sürdürdüğü sosyal demokrat cephede leke tutmamış, tertemiz bir politikacının anıları.
Varlıklı bir ailenin iyi eğitimli oğlu olarak 1983’te politikaya atılan Fikri Sağlar; sağcı iktidarlar sürecinde bir zenginleşme aracı haline gelen politikanın, dürüstlükten taviz vermeden, vicdanını yitirmeden de yapılabildiğini göstermesi açısından umut verici bir örnek.
SAYDAM DEVLET, TEMİZ SİYASET
“Temiz siyasetçi” Fikri Sağlar, devletin kirli ve karanlık sulardaki eylemlerden arınması için olağanüstü çaba harcamış biridir. Yakın geçmişte haber merkezlerine “derin devlet” işleriyle ilgili bilgi geldiğinde, otorite olarak aranacak ilk isimdi.
İşte bu temiz isim, Türkiye’nin giderek gömüldüğü karanlığı emekten yana olduğunda büyük başarılar elde eden CHP’nin Cumhuriyeti kuran parti kimliğiyle deleceğini; Cumhuriyeti gericiliğin elinden kurtaracağını öngörüyor.
“Bugün olağanüstü yetkilere sahip bir kişi, hiçbir sorumluluğu olmadan keyfince devleti ve insanları yönetiyor. Osmanlı padişahlarında olmayan yetkilerle dolu ve denetlenmeyen konumda, ucube bir sistemde yaşıyoruz. Usulsüzlük ve hırsızlığın içinde debeleniyoruz. Biz bu ucube düzeni hak etmedik. Kurtuluş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle olabilir ancak” diyor.
DENİZLERDE YENİ YIL
Gemiler deniz isimleri
bilmez.
Bütün denizlerde yeni yıl
mavidir.
Yıldızların fedaisi yağmurlar,
serdengeçti rüzgarlar.
Otururlar baş güverteye.
Hatırlamazlar.
Kaç harfle yazılır
ayrılıklar?
Geceler korkak olur.
Acılar saklanır.
Gece yorgunu kaptanlar
unuturlar yanaşacakları
limanı, fırtınaları.
Geçmiş, şimşeklerle çakar
gözlerine.
Yüreklerinde sonsuz özlemler.
A. Kadri ERGİN
---
* Kırmızı Kedi Yayınevi, 2025.