ABD'de Başpehlivan Adayı!

20 Ocak 2012 Cuma

ABDde Kasım 2012de yapılacak başpehlivanlık seçimi için Demokrat Barack Hussein Obamanın karşısında yarışacak Cumhuriyetçi adaylar peşreve başladılar. Bazıları şimdiden caydı. Beş adayın peşrevi sonrasında karşılıklı elense çekmelere başlanılacak, böylece Cumhuriyetçiler, Obamanın rakibini belirleyecekler.

Cumhuriyetçi eski Başkan George V. Bushun da bir zamanlar oturduğu koltukta bugün görev yapan Teksas Valisi Rick Perry de geçen akşam bir TV kanalında rakipleri ile peşreve çıktı.

TV sunucusu adaylara şu çanak soruyu da yöneltti:

İslamcı eğilimli partinin iktidara gelmesiyle Türkiyede kadın cinayetlerinin oranı yüzde 1400 arttı. Basın özgürlüğü Rusya düzeyine geriledi. Türkiye Başbakanı Haması kucakladı. Türkiye hem İsraili hem Kıbrısı askeri olarak tehdit etti. Bu değişim göz önünde bulundurulduğunda sizce Türkiye Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (KAAÖ) içinde yer almalı mı?”

Siyasal gafları ile de tanınan Perry, soruya hemen sazan gibi atladı ve şu yanıtı verdi:

Elbette, birçok kişinin algıladığı biçimiyle İslamcı teröristlerin yönettiği bir ülke düşünülürse; kendi vatandaşlarına yaptıkları göz önünde bulundurulursa, o zaman evet; yalnız Türkiyenin KAAÖ üyeliği konusunu değerlendirmek bir yana, onlara verdiğimiz dış yardımı da sıfırlamalıyız!

Ertesi akşam bir başka TV kanalına bağlandığında sunucunun Sözlerinizi gözden geçirmeyi düşünür müsünüz sorusuna Hayır asla! dedikten sonra Türkiye, Atatürkün ortaya koyduğu Batılı duruşundan uzaklaştı diye de ekledi.

Vaşington Büyükelçisi Namık Tan, ABD ve Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüleri başkan adayının bu sözlerine tepki gösterdiler.

***

Peki, Perrynin sözlerinde hiç mi gerçek payı yok?

Adalet Bakanlığı, cinayete kurban giden kadınların sayısının son yedi yılda yüzde 1400 yükseldiğini açıklamadı mı? Bakanlık rakamlarına göre 2002 yılında 66 kadın öldürülürken 2009un ilk yedi ayında bu sayı 953’e çıkmadı mı?

***

99 gazeteci cezaevlerinde değil mi?

***

Son rakamlara göre 23 bin kitap yasaklanmadı mı?

***

Yıllarını terörle mücadeleye adayan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ terör örgütü yöneticisi olmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs konusunda kuvvetli suç şüphesi savıyla suçlanıp içeri atılmadı mı?

Koskoca rektör, bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Haberal, meslektaşlarım Mustafa Balbay, Nedim Şener, Ahmet Şık ve daha niceleri terörist olduklarına ilişkin kuvvetli suç şüphesi ile yıllardır içeride değiller mi? Ben içeri atarım, varsın islim arkadan gelsin türü bir yargılama yöntemi Türk hukukunda temel oluşturmuyor mu?

Tutuklamak için somut kanıt gerekmez mi? Son yıllarda Türkiyede insanlar kuvvetli suç şüphesi ile tutuklanıp, hücre cezası çektirilmiyor mu?

Terörist kavramının insandan insana göre göreceli olarak değişmesi insanın aklına ister istemez şu soruyu getiriyor:

Eğer, -üstelik bir sağcı olan- Perry ABDde değil, Türkiyede başkan seçilseydi, bugünkü iktidar üyeleri İslami terör örgütü kurmak kuvvetli suç şüphesi savı ile Silivridekilerle yer değiştirmeyecekler miydi?

Perry, 1970li yıllarda Türkiyede bir askeri pilot olarak görev yaptığını açıkladı. Sinoptaki radar istasyonunda pilotken, kullandığı helikopter Ankara yakınlarında kaza yaptığında vatandaşlarımızdan büyük yardım görmüştü.

Dolayısıyla Perry Türkiyeyi kulaktan dolma değil, birinci elden tanıyordu. Perrynin Türkiye, Atatürkün ortaya koyduğu Batılı duruşundan uzaklaştı sözleri bu kıyaslamanın dayanağını oluşturmuyor mu?

 

 

Son Dakika: Rick Perry’nin başpehlivanlık peşrevinden çekildiği açıklandı

Elektriğin nimeti Ama!

Pazar günü Bursa ve Lüleburgaz çevrim santrallarındaki arızalar nedeniyle başta 15 milyon nüfuslu İstanbul olmak üzere beş ilimiz daha 5 saat kadar elektriksiz kaldı. Olay, gündüz olmasına karşın yaşam felç oldu. Ya gece olsaydı!

Yıllarca önce benzeri bir arıza Nev Yorkta yaşandığında gaz lambası nedir bilmeyen günümüzün insanları elektriğin nimetinin ne olduğunu anlamışlardı. Hatta Hollyvood o günü yansıtan bir macera filmi bile yapmıştı.

Nazar değmesin Ankarada böyle bir sorun henüz yaşanmadı! Başkentin öteki yörelerini bilmiyorum. Yaşadığım Çankayada gün geçmiyor ki gece gündüz, sabah akşam demeden 1 dakika ile 1 saat süre arasında değişen beklenmedik elektrik kesintileri insanı sinir etmesin.

Ani gidip ani geldiğinde konutlarda ve işyerlerinde çeşitli elektrikli araçlarda onarılmaz bozulmalara ve kazalara neden oluyor. Asansörlerde insanlar korku geçiriyor, en azından belirsizliğin bunalımını yaşıyorlar.

Bunun sorumlusu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı mıdır, Ankara Belediyesi midir, Başkent Elektrik işletmesi midir, bilmiyorum. Ama Türkiyenin başkentinde; başkentin de baş ilçesinde böyle bir sorun yaşanıyorsa, varın gelin gerideki Türkiyeyi düşünün.

Pazar günü Bakan Taner Yıldız, Cumhuriyette Leyla Tavşanoğluna Türkiyenin enerji ve elektrik siyasası ile sorunları hakkında verdiği ayrıntılı bilgilerle bizleri aydınlattı. Mülakatı okurken hiç olmazsa elektriklerin o sırada kesilmediğine şükrettim.

Bakan Taner, bir soruya yanıtta şöyle diyor:

Türkiyede elektriğin yaklaşık dörtte biri meskenlerde kullanılıyor. Bu elektriğin yarısını da beyaz eşyalar tüketiyor. En önemlisi de buzdolabı. Yirmi dört saat çalışıyor. Prizlerde bırakılan boş fişler de ayrı bir tüketim kaynağı.

Bugün buzdolaplarımızı enerji tasarrufu yapanlarla değiştirmiş olsak getirisi bize 11 milyar kilovat saattir. Bu rakam Ankaranın bir yıllık elektrik tüketimine eşit...

İnsanın aklına birkaç soru geliyor. Bu beklenmedik ani elektrik kesintilerini Ankarada Çankaya bir yılda kaç kez yaşadı? Bu yolla ne kadar elektrik tasarruf edildi? Acaba kaç araç gereç, ani yüklenme sonucu hurdaya çıktı ya da onarım gerektirdi? Müzminleşen bu soruya neden önlem alınmaz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları