Özgür Mumcu

Kefen Edebiyatı

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Demokrasilerde kimse genelkurmay başkanının adını bilmez denir. Doğrudur. Savaş yoksa bilinmez de. Bizde de askerin siyaset üzerindeki tesiri azaldıkça aynı yere gelinmeye başlandı.
Genelkurmay başkanının ya da kuvvet komutanlarının adını çok duymuyoruz. Pek güzel. Bununla beraber Diyanet İşleri Başkanı’nın adı her yerde. Ya arabası konuşuluyor ya makamında şantaj kasetleriyle ilgili konuşmalar yapıldığı iddiası.
Eskiden İslamcıların müesses nizamın bir kontrol aracı olarak görüp karşı çıktıkları Diyanet İşleri Başkanlığı’na sahip çıktıkları bir dönemdeyiz.
Neden hoşlanmıyorlarsa onu ele geçirince pek sevdiler. Sayfa sayfa YÖK’e reddiye yazanlar bugün kendi rektörlerini YÖK eliyle atamanın lezzetini aldı.
“Sivil siyaset” nutuklarıyla MGK’ye isyan bayrağı açanlar bugün cemaatle mücadelede “kırmızı kitap”a sığındı.
Zamanında barajı geçmek için seçim ittifaklarını zorlayanlar bugün barajdan medet umar halde.
“Eski Türkiye” bir takım elbiseydi. “Yeni Türkiye” iddiasını taşıyanlar yeni bir takım elbise giymedi. Eskisini kendi vücutlarına uydurdu.
Hamaset bile “eski Türkiye”den miras. O en basit “biz bu yola kefenimizle çıktık” edebiyatı. “İki gömleğimiz var, biri bayramlık biri idamlık” boş lafı.
Darbe yapılsın diyen yok. İdam edilsin diyen de.
Hatta en muhalifleri bile darbeye de idama da karşı olduğunu defalarca söyledi.
Kaldı ki idamı kaldırmış bir ülkede “idamın geri gelmesi” çağrısında bulunanlar da kendileriydi.
Ülke içinde yeterince malzeme bulamayınca Mısır’ı yağmalıyorlar çaresiz. Maksat Mursi’yle dayanışmak, askeri darbelere direnmek değil. Mursi’nin trajedisini oya tahvil etmek. Başkasının acısına tırmanıp o en iyi bildiği “mağduriyet” silahını kullanmak.
Kontrolsüzce patlayan kibir ve ağlaklık arasında gezinen bir retorik. Mağdur etmediği kalmadığı halde hâlâ mağdur olduğunu haykırmak başka türlüsünü yapmayı bilmediğinden.
Bütün seçim stratejisi biraz milliyetçi çıkış yapıp MHP’den, seçim meydanlarında Kürtçe Kuran gösterip dindar Kürtlerin HDP’ye gitmesini engellemekten ibaret.
CHP’ye kaynağın nerede dışında bir şey söyleyememek, HDP’ye karşı o tuhaf “Zerdüştlük” kartını kullanmak. Eh bunlar tutmayınca da kefen, idam, Mursi...
Toplu açılış törenlerinde muhalefete saldırıp “beni başkan yapın” diye tepinen bir cumhurbaşkanı. Onun gölgesinde kalmış, Erdoğan vesayeti altında ne dediği belirsiz bir başbakanla seçimlere giriyor AKP.
AKP tek başına iktidar olsa da belli ki anayasayı değiştirecek gücü olmayacak. Sarayda işlevsiz kalacak. Sorumluluğu olan hükümetin yetkiyi sorumsuz cumhurbaşkanına vermesini boş yere bekleyecek.
AKP tek başına iktidar olamazsa da derhal seçimleri yenilemenin peşine düşecek.
Bize de bombaların patladığı, kasetlerden bahsedilen, kefen edebiyatı ve nefret söyleminin hâkim olduğu bu süreçte kışkırtmaya gelmeden sakince seçim gününü beklemek kalacak. O gün oy verip oylara sahip çıkarak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları