“Benden sonra tufan” sözü Fransız Kralı 15. Louis’e atfedilir. Gerçi bunu metresi Madame De Pompadour’un söylediğini belirten tarihçiler de var, ama popüler kültürde bunu 15. Louis’in söylediğine inanılır. Fransa’yı uluslararası düzeyde zayıf düşüren, şaşaalı projelerle hazineyi boşaltan, meclis ile sürekli kavgalı olan, mezhep çatışmalarını körükleyen, böylece ölümünden 15 yıl sonra gerçekleşen Fransız devrimi için ortamı hazırlayan 15. Louis’in bu sözü, sadece kendisinin ve ailesinin çıkarlarını kollayarak “gerisi beni ilgilendirmez” anlamında söylediği belirtilir.
Ülkemizdeki demokratik parlamenter sisteme karşı darbe girişimlerinin Saray’dan kaynaklanmaya başladığı şu günlerde insan doğal olarak 15. Louis’i anımsıyor. Gerçi Louis kendisini ve ailesini, en azından hayattayken, “kurtarmayı” başardı. Ancak kabak kendisinden sonra gelen ve halefi gibi devam edebileceğine inanan 16. Louis’in başında patladı.
Türkiye’nin de, sırf Erdoğan’ın saltanat hevesi ve temsil ettiği sınıfın çıkarları uğruna böyle bir tarihsel sürecin içine sokulduğuna inananların sayısı gün geçtikçe artıyor. Erdoğan’ın “Ne mutlu şehide” dediği, Başbakan Davutoğlu’nun ise başkalarının evlatlarını feda etmeye hazır olduğu bir ortamda ülke giderek geriliyor, bölünüyor ve körü körüne tehlikeli bir uçuruma sürükleniyor.
Bu gelişmeler, hassas coğrafi konumu nedeniyle Türkiye’nin zaten doruğa çıkmış olan bölgesel istikrarsızlığı daha da arttırmasından endişe eden ülkeler tarafından da kaygı ile izleniyor. Erdoğan’ın tüm yumurtalarını riskli bir şekilde erken seçim sepetine koyması da bu nedenle yakından izleniyor. Erdoğan ile destekçileri, rulet masasında tüm varlıklarını tek rakama yatıran kumarbaz misali bu seçimlerin kendilerini kurtaracağına inanıyorlar. Yeter ki AKP bir şekilde tek başına hükümete gelsin ve kale kapısını Erdoğan için tutsun.
Anayasa ister değişsin, ister değişmesin onlar için, Erdoğan’ın da açıkça söylediği gibi, sistem artık değişti, geriye sadece kılıfını uydurmak kaldı. AKP tek başın iktidara gelebilirse bunun da -nasıl olacağı şimdiden kestirilemese bile- zaman içinde gerçekleştirilebileceğine inanıyorlar. Bu kumarın -veya muhalefetin tabiriyle “aleni darbe girişiminin”- tutmaması halinde, yani bırakın yeni sistemin kılıfını uydurmayı, AKP’nin erken seçimlerden istediği sonucu alamaması halinde, ülkede bu arada iyice derinleşmiş olan krizlerden nasıl çıkılacağına dair herhangi bir fikirleri yok.
“Benden sonra tufan” anlayışı işte burada devreye giriyor. Erdoğan ve destekçileri kazanamazlarsa her şeyi kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar. Hal böyle olunca çomağı arı kovanına sokup karmaşayı iyice artırmayı, böylece insanları “bu ülkeye elinde yetkisi ve sopası olan sağlam bir lider lazım” deme noktasına itmeyi umuyorlar.
Nitekim bakıyoruz, AKP’nin ileri gelenleri, aslında kendileri tarafından yaratılan ülkedeki mevcut kargaşaya işaret ederek, “Başkanlık sistemine geçmiş olsaydık bunlar olmazdı” demeye başladılar bile. Bu zokayı yutmuş olan ve yine yutmaya hazır olanlar elbette ki var bu ülkede. Fakat onlar yetmiyor artık.
Erdoğan’ın hesabının tutması için bugüne kadar zokayı yutmamış olanları da yanına çekebilmesi lazım. Ancak bu olasılığı laiklik karşıtı ideolojik dünya görüşü ve antidemokratik söylemiyle imkânsız kılarak, ülkenin içine sokulduğu çukurdan çıkışını her gün daha da zorlaştırıyor.
Fakat bu Erdoğan’ı pek ilgilendirmiyor. O sadece siyasi geleceği için mücadele veriyor. Bu nedenle o da 15. Louis gibi, “Beden sonra tufan” diyor.
Benden sonra tufan!
Yazarın Son Yazıları
Kahraman’ın sözleri yararlı oldu
Gül’ün adı niçin yok?
Dış politikada demagojiye devam...
Çağdaşlık treni kaçıyor
Erdoğan’ın istediği sonucu alması zor görünüyor
Batı'nın tonu giderek sertleşiyor
Türkler Preet Bharara’yı niçin bu kadar çok seviyor?
Akılcı perspektiflerin kaçınılmaz zorunluluğu
Erdoğan’ın ABD ziyareti
Erdoğan’a diplomatik ‘mukabele-i bilmisil’
Erdoğan sevmese de diplomasi kuralları değişmez
Belçika’yı topa tutarken kendi zafiyetlerimizi unutmayalım
Ülkenin gidişatı hiç de parlak değil
Anlaşmayı ciddi zorluklar bekliyor
Liderler ‘yıkım senaryolarından’ medet ummamalı
Gün elbirliği ile çözüm arama günüdür
Mülteci anlaşmasının ‘getirisi’ ve ‘götürüsü’
Davutoğlu’nun İran ziyareti...
PYD’nin durumu sanıldığı kadar sağlam görünmüyor
Gerçek gazetecilere karşı yürütülen algı operasyonu
Yoksa AKP Sünni Araplara güvenmiyor mu?
Etrafımızdaki çember daralıyor
Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeliyiz
Umarız ‘büyüklerimiz’ ne yaptıklarını biliyorlar
AKP’nin Türkiye için yarattığı Suriye hezimeti
Suriye gerçeğini ‘Eyli meyli’ çıkışlarla anlamak mümkün değil
Erdoğan'a sitemden başka seçenek kalmadı
Rusya ile çatışma olasılığı yabana atılamaz
Türkiye’nin PYD baş ağrısı bitmiş değil
Türkiye’nin PYD sınavı
Biden ziyareti anlaşmazlıkların altını çizdi
Davutoğlu’nu dinleyen var mı?
Davutoğlu’nun çıktığı Avrupa turunun arka planı
‘Akıllı dış politikanın’ kaçınılmaz önemi
AKP ‘coğrafyanın intikamı’ ile tanışıyor
Türkiye adına kim konuşuyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü vahim durum
Dış politikada zor bir yıl bekliyor bizi
Bölge yeniden şekillenirken Türkiye’nin rolü ne olacak?
Amerika’daki Donald Trump vakıası