Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sanatçının Bitmeyen Yolculuğu
Benim tanıdığım Gültekin, onlardan biri değil. Fotoğraf sanatında zirveye çoktan ulaşmış, ama sevmiyor bu konforu. Her seferinde yeni bir yolculuğa çıkmaktan hoşlanıyor. Fotoğrafla yaşadığı aşk macerasında dur durak bilmiyor. Hep yeni serüvenlere yelken açıyor. ‘Siyah-beyaz’dan ‘renkli’ye, oradan dijitale geçerken hep aynı serüvenci ruh, aynı çocuk merakı. O yüzden de saflığını, coşkusunu hiç yitirmiyor fotoğrafları.
Sadece fotoğraf mı? Meslek yaşamının 50 yılına, multivizyon programlarından takı tasarımına, yazarlıktan illüstrasyona sayısız sanat dalını sığdırmayı beceriyor. Bir bakıyorsunuz, ‘cam’a gönül vermiş. Aynı aşkla geçiyor fırının karşısına. Toprak, su, hava ve ateş… Dünyayı yeniden yaratırcasına coşkuyla sarılıyor işine. Rengârenk bir dünyanın kapısını aralıyor. Hiç eksilmeyen yaşama sevincini ‘iş’ine yansıtıyor. Tıpkı, fotoğrafta yaptığı gibi…
***
‘Türkiye’ ve ‘fotoğraf’ sözcükleri yan yana geldiğinde ilk akla gelen birkaç isimden biri Gültekin Çizgen, dünyanın neresine giderseniz gidin. Ülkesini dünyaya tanıtırken, bize de dünyayı göstermeyi ihmal etmiyor, ‘fotoğrafın dili’ ile… Ona hep borçlu kalacağız. Bilinçsiz bir gözün fark edemeyeceği nice inceliği bize duyumsattığı, ışıkla gölgenin dansından unutulmaz kompozisyonlar yarattığı için…
Gültekin Çizgen’i yıllar önce ilk kez tanıdığımda, heyecanından ve sanata duyduğu saygıdan çok etkilenmiştim. Daha sonra okuduğum kitapları, bir başka yönü ile tanıştırdı beni. Kuramcı, eğitimci olarak çabaları, sanatsal çalışmaları ile hep at başı gitti. Teori ile pratik, onun için bir bütünün ayrılmaz parçalarıydı. Sanatçının sırça köşkünde oturmak yerine, mesleğin kaynayan kazanında pişmeyi seçti. İyi de yaptı. Kimi akademisyenler onu eleştiredursun, o ‘arazide’ çalışmayı seçti. Meslek örgütlerinden, mesleki yayınlara kadar pek çok alanda kurucu işlev üstlendi bıkıp usanmadan. Mimar Sinan Üniversitesi’nin Fotoğraf Enstitüsü’nden, Eskişehir’deki Cam Müzesi’ne kadar pek çok kuruma öncülük yaptı. Bu yanıyla, genç kuşakların örnek alması gereken bir ‘kültür militanı’ oldu. Fotoğrafları kadar sevdiğim bir yanıdır bu.
***
Fotoğrafı üstüne konuşmayı uzmanlar yapsın, ben Gültekin’i en çok insani özellikleri ile severim. Mücadeleden, umuttan, sevgiden ve yolculuklardan hiç vazgeçmeyen bir insan olarak…
***
Gültekin Çizgen’in sanat yaşamının 50. yılı, çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Foto Trek’in Beyoğlu’nda, Mısır Apartmanı’ndaki yeni mekânında açılan “Renkte Leke” sergisinin açılışı, fotoğraf sanatımızın büyük ustalarını bir araya getirdi. Önümüzdeki hafta da, aynı mekânda “Yaşamın İçindeyiz” başlıklı sergisi açılacak. Sergi süresince, Çizgen’in sanatına ilişkin çeşitli söyleşiler var. Kasım ayında da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı, Taksim Metrosu’nda bir sergi açacak, Pera Festivali çerçevesinde.
Büyükşehir’in sanat alanındaki çalışmalarının yoğunluk kazandığını görüyoruz. Başkan Kadir Topbaş, önceki gün yaptığı basın toplantısında İstanbul’a kazandıracakları yeni sahneleri anlattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da, yeni mevsim repertuvarını bu hafta açıklıyor. Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, repertuvarda toplumun her kesimine seslenen yapıtların yer alacağını söylüyor ve yılbaşına kadar her hafta bir prömiyer yapmayı vaat ediyor. Ağustos sonunda Açıkhava Tiyatrosu’nda sergiledikleri üç müzikalle büyük başarı sağlayan Şehir Tiyatroları, yeni dönemde ciddi bir atılım gerçekleştireceğinin işaretini veriyor. Açıkhava Tiyatrosu’nu dolduran 6 bin kişi, ‘Lüküs Hayat’ın şarkılarına ayakta eşlik ediyordu. Haldun Taner’in ölümsüz eseri ‘Keşanlı Ali Destanı’ ve Aziz Nesin’in ‘Yaşar Ne Yaşamaz’ adlı oyunları da, izleyiciden aynı ilgiyi gördü. İki oyun da, iyi bir sanat eserinin zamana nasıl direnç gösterebildiğinin somut kanıtlarıydı sanki. Türkiye’de nelerin değişip nelerin değişmediğine tanıklık eden bu oyunlar, günümüz Türkiyesi’nde yazılmışçasına taptaze idi. Bunun, yazarlarımız açısından ne kadar olumlu, ülkemiz açısındansa ne kadar olumsuz bir puan olduğunu eklememe gerek yok herhalde. Şehir Tiyatroları, bu oyunlarla sanatın toplumsal eleştiri işlevini vurgularken, klasiklerimize sahip çıkma görevini üstleniyordu. Bir kamu tiyatrosunun ne denli önemli bir işlev gerçekleştirebileceğinin ipuçlarını veren Orhan Alkaya’nın, yönetimini üstlendiği kuruma yeni bir ruh kazandırması hiç de zor olmayacak gibi görünüyor. Şehir Tiyatroları’nın ve bu kuruma sahip çıkan Başkan Kadir Topbaş’ın yapıcı adımlarını desteklemeye devam edeceğiz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
-
Trump döneminde ABD ve dünya nereye gidiyor?
-
Yurttaşın Ekonomi Çığlığı:
-
'Erken kaos bekliyorum' Fatih Ergin açıkladı!
-
Türkiye’de siyasi ve toplumsal baskı artıyor
En Çok Okunan Haberler
-
Cübbeli Ahmet'ten 'çakarlı araç' savunması
-
Mansur Yavaş Cumhurbaşkanlığı seçim anketini paylaştı
-
'İmralı' sürecinde amaç açığa çıktı!
-
Saray'dan çok konuşulacak 'Yavaş' çıkışı
-
Edip Akbayram hayatını kaybetti
-
Ayşe Barım'ı tahliye eden hakim hakkında flaş gelişme
-
ABD'de aşağılanan Zelenski aradığını orada buldu
-
Edip Akbayram'dan kötü haber
-
Tüm kredi kartlarında limitler değişiyor!
-
İddia: Bahçeli'den, Demirtaş'a telefon