Direniş'in simgesi...

10 Mayıs 2013 Cuma

REHA İSVAN: BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK SAVAŞÇISI

\n

Selimiye Kışlası’nın geniş merdivenlerinden aşağıya inerken, yanına çok güzel, gösterişli bir kadın polis yaklaştı. Sıcak bir gülümsemeyle, “Özür dilerim, size kelepçe takmak zorundayım” dedi.

\n

Mavi gözlü, kalın kaşlı, saçlarının önü belli belirsiz ağarmış kadın, kollarını uzattı, gülerek, “Buyrun, hemen kelepçeleyin” deyip ekledi: “Onlar benim onur bileziklerim.”
1982 yılının 27 Şubat günüydü.
Reha İsvan’a, 57 yıllık yaşamında ilk kez kelepçe takılıyordu ve o henüz arkadan değil de, önden kelepçelenmenin ne büyük bir nimet olduğunu bilmiyordu.
Son birkaç basamağı elleri kelepçeli indi. Daha önce, iki cezaevi arabasının beklediğini görmüştü. Birinin içine onu yerleştirdiler. Tek başınaydı. Cezaevi arabasının küçük camından dışarıyı görebiliyordu. Beklemeye başladı.
İkindi vaktiydi. Elleri kelepçeli bekliyordu. Nereye götürüleceğini hiç merak etmiyordu. Biliyordu. Avukatı
Turgut Kazan söylemişti: “Sizi Metris’e, öteki arkadaşlarınızı Maltepe’ye götürecekler.”

\n

***

\n

Benim canım biricik Reham,
Haber beni gelip bulduğunda, dünyanın belki de en güzel, en huzurlu görüntüsü önümde uzanıyordu. Ormanlarla çevrili minik bir göl... Masmavi sularında kuğuların yüzdüğü göle çamlar, kestaneler iniyor... Burası Slovenya’nın Bled kasabası... Biraz sonra burada ebebiyat ve barış dili üzerine bir konferans başlıyor. Dünyanın her yerinden gelmiş yazarlar, şairler... Daha güzel bir dünya, daha insanca bir yaşam inancını yeşertmek için düşüncelerimizi, duygularımızı paylaşacağız... Bu toplantı için hazırladığım tüm konuşmaları bir yana bıraktım. Çıkıp sizi anlatacağım...
Reha İsvan, diyeceğim; gerçek bir insan, bir feminist, bir barış gönüllüsü... İnsana, çevrenize, doğaya, eşitliğe, özgürlüğe sevginizi ve saygınızı anlatacağım. Mücadelenizi dile getireceğim...
12 Eylül faşist darbesinin ardından hüküm giymediğiniz halde Metris Askeri Cezaevi’nde 37 ay tutuklu kalmanızı anlatacağım. Salt Barış Derneği yöneticilerinden olduğunuz için size ve arkadaşlarınıza yapılan zulmü anlatacağım... (Peki şimdi Türkiye’de askeri yönetim yok, nedir yapılan zulüm; hüküm giymeden içeriye tıkılmış, 4-5 yıldır yatanlar diye soracaklar, adım gibi biliyorum...)
O korkunç duruşmalar boyunca gösterdiğiniz onurlu duruşu anlatacağım. Dik başlılığınızı, taviz vermez, meydan okuyan tavrınızı, vatanseverliğinizi, cesaretinizi... (Korkunç duruşmalar dediğim şimdikilerin yanında ne de masum kalıyor!)
Sonra dünyanın dört bir yanından size verilen desteği Kenya’daki Dünya Kadınlar Buluşması’nda sizin için toplanan imzaları, göğe uçurulan güvercinleri anlatacağım...
Size ilişkin yazdığım
“Bir Ses” kitabımdan şu yukarıya aldığım birkaç satırı okuyacağım belki de... O çalışmalar boyunca bana verdiğiniz destek müthiş bir armağandı. Sizi yakından tanımak, yaşamıma eşsiz bir değer kattı. Akılla duyguyu, sevgiyle öfkeyi nasıl harmanladığınıza hep hayran oldum. “Bir Ses” için çalışırken kendi sesinizin yanı sıra binlerce tutuklunun, içeride “kızlarım” dediğiniz insanların da sesini getirdiniz...
Türkiye, acılı ülkem, her daim zulüm gören ülkem... Şu anda bu güzelim manzara karşısında sizin için mi yoksa ülkem için mi ağlıyorum, inanın bilemiyorum.
Sevgili
Ahmet İsvan ve tüm sevenlerinizi kucaklarken, kalbimdeki yerinizin bana hep yol göstereceğine inanıyorum.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları