Seçimin Ardındaki Belirleyiciler

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Demokratik ülkelerde, seçimlerden sonra değerlendirmeler ve bunlara dayalı özeleştiriler yapılır...
Türkiye’de değerlendirmeler ve özeleştiriler ise ya palavracı kamuoyu araştırma şirketlerinin ayıplarını örtmek ya da başarısız olan politikacıların özgüvenlerini tazelemek için kullanılır.

***

Aşağıdaki listeyi, üç aşağı beş yukarı, bir önem sıralamasını da akılda tutarak yapmaya çalıştım.
1) Seçimin en önemli belirleyicisi, Erdoğan’ın Başbakan olarak yarışmasıdır.
Bunun yolunu açan Yüksek Seçim Kurulu (YSK), sadece kendini değil, ülkedeki demokrasiyi de zedelemiştir.
Sanıyorum bu kararda AKP iktidarının bütün yargı ile birlikte YSK’yi de yeniden düzenleyeceği tehdidi önemli bir rol oynamıştır.
2) Muhalefet partilerinin, ortak adayı kimseye danışmadan, tepeden inme ve sürpriz biçimde açıklaması bu partilerin tabanında, özellikle de CHP’de, büyük tepki yaratmıştır.
Muhalif seçmenler İhsanoğlu’nu benimsemekte ve sandığa gitmekte zorlanmışlardır.
3) Seçim ikinci tura kalırsa, Erdoğan’ın kazanmak için Kürtlere büyük ödünler vermek zorunda kalacağı propagandası ve inancı, MHP seçmeninden, Erdoğan’a doğru büyük bir oy kaymasına yol açmıştır.
4) İhsanoğlu’nun uluslararası bir din örgütünün liderliğinden gelmesi ve muhafazakâr kimliği, özgürlükçü ve uzlaşmacı demokrat tutumuna karşın, CHP’li seçmenin sandığa gitmesini bir ölçüde engellemiştir.
5) Muhalefet partileri, genel başkanlarının çalışmaları dışında, örgütler olarak bir varlık gösterememişlerdir.
6) Erdoğan’ın kampanyası, birinci maddede belirttiğim Başbakanlığı nedeniyle, devlet olanaklarını ve medyayı da kullanarak, her yerde her an görünür olmuş, insanların beyinlerini yıkamış, buna karşılık öteki adayların kampanyaları çok cılız kalmıştır.
7) Kampanyalar sırasında tek yeni söylem, Demirtaş’ın Kürt milliyetçiliğini aşan ve tüm Türkiye’yi kucaklayan sol söyleminde görülmüş, nitekim HDP’nin oyları bu nedenle yükselmiştir.
8) Araştırma şirketlerinin şişirilmiş sayıları ve medyanın pompalaması, Erdoğan’ı daha baştan kazanmış olarak göstermiş, bu propaganda, muhalif seçmenlerdeki katılım isteğini düşürmüştür.
9) Seçimin yaz aylarına, ramazana, bayrama denk getirilmesi de seçmenin tatil yapan kesimini biraz da olsa sandıktan uzak tutmuştur.

***

Sonuç olarak, bütün bu avantajlarına ve muhalefetin güçsüzlüğüne, hatalarına karşın, Erdoğan, oylarını çok az arttırabilmiş, ancak katılanların yüzde 51.7’si, tüm seçmenlerin ise yüzde 38’i ile seçimi kazanabilmiştir.
Öyle görünüyor ki, AKP’nin seçmeninde 30 Mart seçimlerinde görülen gerileme, 10 Ağustos’ta yerini bir duraklamaya (geçici?) bırakmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları