1 Mayıs bayramı: Alın teri ve beyin teri...

01 Mayıs 2019 Çarşamba

Resmen 130 yıl önce, 1889’da İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlanan 1 Mayıs, emeğin durumunun sorgulanmasını sağlaması bakımından da önem taşıyor.
Mesele sadece Emek de Dayanışma Günü olarak 1 Mayıs’ı kutlamak değil, aynı zamanda alın terinin ve beyin terinin gücünü, sorunlarını masaya yatırmak.
Öncelikle bu en büyük evrensel bayramı kutlayalım, ayrıntılara geçelim.
AKP iktidarı döneminde ülkedeki toplam gayrisafi milli hasıladan (GSMH) emeğin aldığı pay yarı yarıya düştü. 2002’de GSMH’nin yüzde 35’i maaş ve ücretti. Bir bakıma emeğin payı bu kadardı. 2018’de bu oran yüzde 18’e kadar düştü.
Bu dengesizlikte en büyük haksızlık emekliye yapılıyor. AKP, yıllar geçtikçe emeklilik bağlama oranı düşen tek ülke olarak Türkiye’yi başarılması zor bir rekorun sahibi yaptı. Örneğin 2000 yılından önce emekli olan işçi asgari 1800 lira maaş alırken 2000 yılından sonra emekli olana 1125 lira maaş bağlanıyor.
1 Mayıs sürecinde çalışanların en güncel ve ciddi sorunu ise kıdem tazminatı. Hükümet çalışanların bu hakkını fona bağlamak ve bireysel emeklilik sisteminin parçası haline getirmek istiyor.

***

Türkiye’de 70 yılı aşkın süredir işçi, 30 yıldır da memur sendikacılığı var. İşçilerin haklarını alabilmek için örgütlenmelerine iktidarlar hep “büyük tehlike” gözüyle baktılar.
Tarihimizde 15-16 Haziran 1970 büyük işçi yürüyüşünün temel nedeni Demirel hükümetinin işçilerin sendikal haklarını kısıtlayan yasaları Meclis’e getirmesidir.
12 Eylül 1980 darbesinin genel olarak çok konuşulan nedenlerinin yanında 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının rahat uygulanması da vardır. 1980 başında bir saatlik işçi ücreti 8 dolara karşılık gelirken bu rakam 1984’te 4 dolara inmişti. 1979’da sendikalı işçi sayısı 6 milyona yaklaşırken 1980’den sonra büyük hızla eridi. Bugün bile sendikalı işçi sayısı o rakamın ancak üçte biri.
Emeğin örgütlenmesinde “sarı sendikacılık” diye bir kavram var; işverenin gizli olarak etkin olduğu sendika için kullanılıyor. Memur örgütlenmesinde bunun gizlisi de yok. Doğrudan iktidarın gücüyle yön değiştiren bir çizgi var.
Birkaç örnek verelim; Memur-Sen, AKP iktidarıyla birlikte şahlanan bir konfederasyon. 2002’de üye sayısı 40 bindi, 2018’de 1 milyon oldu. Bu konfederasyona bağlı sendikalardan bazılarının seyrine bakalım; Eğitim Bir-Sen’in 2002’de üye sayısı 18 bindi, şimdi 430 bin. Sağlık-Sen 1800’den 250 bine, Birlik Haber-Sen sadece 340’tan 17 bine, Enerji Bir-Sen 500’den 18 bine çıktı.
Sarı sendikacılıktan sonra bir de “iktidar sendikacılığı” çıktı.

***

Çağdaş insan örgütlü insandır. Türkiye ne yazdık ki bu alanda da çok geride.
Türkiye’de en hızlı örgütü savcılar kuruyor. Aynı konuda tweet atan 10 kişi pekâlâ bir savcı iddianamesiyle örgüt kurmuş olabiliyor!
Emeğin örgütlemesi ise o kadar kolay değil.
Bilgi toplumuna geçişle birlikte emeğin tanımı da genişledi. Alın terinin yanında bir de “beyin teri” kavramı da yerleşiyor. Gerçi beyin terinin özü de emek, ama bilgiyi kullanabilen toplumlar farklı kulvarlarda ilerliyor.
Her 5 yılda bir tüm bilgilerin ikiye katlandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak için alın teriyle üretmek, beyin teriyle üretme olanaklarını büyütmek gerekiyor.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı kutlu olsun...
Başta 1 Mayıs 1977 olmak üzere bu uğurda can verenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları