Yüksek Seçim Kurulu’nun, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baskılarına boyun eğerek İstanbul’daki belediye seçimlerini iptal etmesi durumunda, AKP ülkedeki meşruiyetini tamamıyla yitirecektir.
AKP’nin ve Erdoğan’ın hukuka ve yasalara aykırı bir biçimde İstanbul seçimlerinin iptal edilmesini talep etmesinin bir “hak arama” girişimiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. AKP’nin bu yönde medyada yayımlanan açıklamaları propagandadan başka bir şey değildir. Bu bir “hak arama” girişimi değil, ticari ve siyasi çıkar odaklarının demokrasiyi katletme, halkın iradesini gasp etme girişimidir. Bu girişimin hiçbir hukuki ve yasal gerekçesinin olmadığını ve YSK’nin hukuka ve yasalara uyması durumunda, bu itirazları kabul etmesinin olanaklı olmadığını, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, hukuki ve yasal gerekçeleriyle defalarca açık ve net bir biçimde açıklamıştır.
YSK’nin İstanbul seçimlerini iptal edip yenileme kararı alması durumunda, bundan önce yapılan ve bundan sonra yapılacak olan tüm seçimler tartışma konusu haline gelecektir; 1950 yılından beri var olan çok partili serbest seçim sistemi anlamını tamamıyla yitirecektir. Böylece AKP’nin meşruiyetini yitirme süreci de tamamlanmış olacaktır.
AKP’nin meşruiyeti ilk defa, AKP’nin laiklik karşıtı hareketlerin odağı haline gelmesiyle ve anayasadaki laiklik ilkesini ihlal etmesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ndeki davayla tartışma konusu haline geldi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı korumakla yükümlü Anayasa Mahkemesi’ndeki oylamada, AKP kapatılmaktan az bir farkla kurtuldu, ancak Hazine yardımından mahrum bırakılarak uyarı cezası aldı.
AKP’nin meşruiyeti 2008 yılında, “Ergenekon”, “Balyoz, Oda TV” ve “Casusluk” adlı sahte yargı süreçleriyle bir kez daha tartışma konusu haline geldi. AKP’nin Fethullah Gülen çetesiyle birlikte yürüttüğü bu süreçle birlikte yargı bağımsızlığı ortadan kalktı, gerçekte masum olan gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler ve askerler haksız yere yıllarca hapiste yattılar. Böylece AKP, anayasadaki hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesini de ihlal etmiş oldu.
Bu süreçle birlikte AKP, Anayasa’daki, düşünce, ifade, basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğüne dair ilkeyi de ihlal etmeye başladı. 2008 yılından günümüze kadar gazetecilerin ve yazarların hapis cezası istemiyle yargılanması; birçok gazetecinin ve yazarın hüküm giyerek hapse atılması; medyanın yaklaşık yüzde 80’inin AKP’nin baskısı altına girmesi; gösteri yapma ve toplanma hakkına sınırlamalar konması, AKP’nin meşruiyetini tartışmalı hale getiren unsurlardan bir başkasıdır.
Son olarak, 2017 yılındaki Anayasa referandumuyla, yasamanın ve yargının bazı yetkilerinin yürütmeye devredilmesi; TBMM’nin yetkilerinin kısıtlanması; Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin önemli bir kısmının yürütme tarafından atanması; Anayasa’nın yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu için, AKP’nin meşruiyeti büyük bir darbe daha almıştır.
Özetle, AKP ve Erdoğan, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34., 138. ve 148. maddelerini defalarca ihlal etmiştir. Türkiye’de laiklik ortadan kalkmıştır; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ortadan kalkmıştır; düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme özgürlüğü ortadan kalkmıştır.
Türkiye’de demokrasinin temel unsurlarından geriye sadece çok partili serbest seçimler kalmıştır. Şimdi AKP, YSK üzerinden, onu da ortadan kaldırmaya çalışmaktadır!
YSK alacağı kararla sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin geleceğini de belirlemiş olacaktır; ya Türkiye’nin geleceği için ufak da olsa bir umut ışığı yanmaya devam edecektir ya da Türkiye tamamıyla karanlığa gömülecektir.
YSK ve AKP’nin meşruiyeti
Yazarın Son Yazıları
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.
Türkiye her açıdan, hem mecazi anlamda hem de fiilen, yangın yerine dönmüş durumda. Çünkü Türkiye yönetilemiyor!
Bu hafta, 24 Temmuz günü, Lozan Antlaşması’nın 102. yıldönümüydü.
Türkiye’nin en değerli gazetecilerinden, yazarlarından ve siyasetçilerinden birisi olan Altan Öymen’i, 19 Temmuz 2025 tarihinde kaybettik.