Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur. Çünkü laiklik dinin devlet, hükümet, yönetim, hukuk, eğitim gibi işlere müdahale etmesine izin vermez ve devletin tüm dinlere, mezheplere ve dinsizlik de içeren felsefi görüşlere eşit mesafede durmasını sağlar.
Ancak Türkiye gibi laikliğin AKP hükümeti tarafından fiilen uygulanmadığı bir ortamda, ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadıklarını da sorgulamak önemlidir. Çünkü cumhuriyeti, anayasayı ve yasayı umursamayan; milli değil, ümmetçi bir bakış açısına sahip olan AKP’nin, İslam dininin temel kitabı olan Kuran’a uyup uymadığını, Müslüman olduğunu iddia eden herkes bilmelidir.
***
Her şeyden önce Kuran’da, adaletli olmakla, merhametli olmakla, yalan söylememekle, iftira atmamakla, zulüm yapmamakla, hırsızlık yapmamakla ilgili onlarca ayet vardır. Bu İslam dininin ahlak anlayışıyla ilgili ayetlerdir.
Kadınların başını örtmesiyle ilgili olduğu iddia edilen iki ayeti İslamın esaslarından birisi gibi yorumlayıp, ahlakla ilgili onlarca ayeti yok sayan birisi, kesinlikle Müslüman olamaz.
Namaz kılmakla, oruç tutmakla, içki içmemekle, domuz eti yememekle ilgili birkaç ayeti İslamın esasları arasındaymış gibi yorumlayıp, ahlakla ilgili onlarca ayeti yok sayan birisi de kesinlikle Müslüman olamaz.
Namaz, oruç, içki, domuz eti, örtünme ile ilgili ayetler İslamdaki bazı törelerle veya ritüellerle ilgilidir. Bunların ahlak ve erdem bağlamındaki eylem ve seçim alanıyla bir ilgisi yoktur.
Müslüman olmak için Allah’ın varlığını ve Muhammed’in onun peygamberi olduğunu kabul etmek ve bununla birlikte Allah’ın ortaya koyduğu ahlak ve erdem anlayışına göre yaşamak gerekir.
Başka bir deyişle Kuran’ın kozmolojik ve ahlaki boyutu yok sayılarak Müslüman olunmaz.
Ahlak ve erdem elbette dinin tekelinde değildir ve bir ateist, agnostik, deist de ahlaklı ve erdemli olabilir. Ancak her dinin ve İslam dininin de bir ahlak ve erdem anlayışı vardır ve her dindar insan bu ahlaka uygun bir biçimde yaşamak zorundadır. Aksi durum Allah’ın iradesine ve buyruklarına karşı gelmek anlamına gelir.
Bu temel gerçeklerden yola çıkılacak olursa, Türkiye’yi yönetenlerin Müslüman olduğu söylenebilir mi?
İktidara muhalefet eden yüzlerce masum insanın hapishaneye atıldığı, bu insanlara ve ailelerine karşı hiçbir merhamet duygusunun var olmadığı, zulüm uygulandığı, iftira atıldığı bir ortamda hangi müslümanlıktan söz edilebilir, hangi İslam dininden söz edilebilir?!
Türkiye’yi yönetenler gerçekten Müslüman olsalardı, günümüzde yaşanan korkunç olayların birçoğu yaşanır mıydı?
***
Türkiye’yi yönetenlerin Müslüman olup olmadıklarının sorgulanmasına yol açan bir boyut insan ve toplum ile ilgiliyse, bir başka boyut da doğa ile ilgili olanıdır.
İslam dinine göre evreni, doğayı, dünyayı, yerleri ve gökleri Allah yaratmıştır.
Oysa AKP iktidarında, Allah’ın yarattığı söylenen doğa, cumhuriyet tarihindeki en büyük talana maruz kalmıştır.
Allah’ın yarattığı doğayı sevmek ve korumak yerine, Allah’ın yarattığı doğayı yok etmek; rant için ormanları, yeşil alanları ortadan kaldırmak ve ağaçları kesmek; orman yangınlarına karşı yeterli önlemleri almamak; tepeleri, dağları madencilerin ve sermaye odaklarının delik deşik etmesine izin vermek; orantısız bir imarlaşmaya ve betonlaşmaya yol açmak; havayı kirletmek; dereleri, denizleri, gölleri kirletmek, kurutmak, Müslümanlıkla ve İslam ile açıklanabilir mi?
Allah doğayı insanın yok etmesi için mi yaratmıştır?!
AKP döneminde yaşananlar, dinle ilgisi olmayan insanların bile, “Keşke Müslüman olsalardı” diye düşünmelerine yol açmaktadır!