Örsan K. Öymen

YSK ve AKP’nin meşruiyeti

06 Mayıs 2019 Pazartesi

Yüksek Seçim Kurulu’nun, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baskılarına boyun eğerek İstanbul’daki belediye seçimlerini iptal etmesi durumunda, AKP ülkedeki meşruiyetini tamamıyla yitirecektir.
AKP’nin ve Erdoğan’ın hukuka ve yasalara aykırı bir biçimde İstanbul seçimlerinin iptal edilmesini talep etmesinin bir “hak arama” girişimiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. AKP’nin bu yönde medyada yayımlanan açıklamaları propagandadan başka bir şey değildir. Bu bir “hak arama” girişimi değil, ticari ve siyasi çıkar odaklarının demokrasiyi katletme, halkın iradesini gasp etme girişimidir. Bu girişimin hiçbir hukuki ve yasal gerekçesinin olmadığını ve YSK’nin hukuka ve yasalara uyması durumunda, bu itirazları kabul etmesinin olanaklı olmadığını, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, hukuki ve yasal gerekçeleriyle defalarca açık ve net bir biçimde açıklamıştır.
YSK’nin İstanbul seçimlerini iptal edip yenileme kararı alması durumunda, bundan önce yapılan ve bundan sonra yapılacak olan tüm seçimler tartışma konusu haline gelecektir; 1950 yılından beri var olan çok partili serbest seçim sistemi anlamını tamamıyla yitirecektir. Böylece AKP’nin meşruiyetini yitirme süreci de tamamlanmış olacaktır.
AKP’nin meşruiyeti ilk defa, AKP’nin laiklik karşıtı hareketlerin odağı haline gelmesiyle ve anayasadaki laiklik ilkesini ihlal etmesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ndeki davayla tartışma konusu haline geldi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı korumakla yükümlü Anayasa Mahkemesi’ndeki oylamada, AKP kapatılmaktan az bir farkla kurtuldu, ancak Hazine yardımından mahrum bırakılarak uyarı cezası aldı.
AKP’nin meşruiyeti 2008 yılında, “Ergenekon”, “Balyoz, Oda TV” ve “Casusluk” adlı sahte yargı süreçleriyle bir kez daha tartışma konusu haline geldi. AKP’nin Fethullah Gülen çetesiyle birlikte yürüttüğü bu süreçle birlikte yargı bağımsızlığı ortadan kalktı, gerçekte masum olan gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler ve askerler haksız yere yıllarca hapiste yattılar. Böylece AKP, anayasadaki hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesini de ihlal etmiş oldu.
Bu süreçle birlikte AKP, Anayasa’daki, düşünce, ifade, basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğüne dair ilkeyi de ihlal etmeye başladı. 2008 yılından günümüze kadar gazetecilerin ve yazarların hapis cezası istemiyle yargılanması; birçok gazetecinin ve yazarın hüküm giyerek hapse atılması; medyanın yaklaşık yüzde 80’inin AKP’nin baskısı altına girmesi; gösteri yapma ve toplanma hakkına sınırlamalar konması, AKP’nin meşruiyetini tartışmalı hale getiren unsurlardan bir başkasıdır.
Son olarak, 2017 yılındaki Anayasa referandumuyla, yasamanın ve yargının bazı yetkilerinin yürütmeye devredilmesi; TBMM’nin yetkilerinin kısıtlanması; Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin önemli bir kısmının yürütme tarafından atanması; Anayasa’nın yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu için, AKP’nin meşruiyeti büyük bir darbe daha almıştır.
Özetle, AKP ve Erdoğan, Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34., 138. ve 148. maddelerini defalarca ihlal etmiştir. Türkiye’de laiklik ortadan kalkmıştır; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ortadan kalkmıştır; düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme özgürlüğü ortadan kalkmıştır.
Türkiye’de demokrasinin temel unsurlarından geriye sadece çok partili serbest seçimler kalmıştır. Şimdi AKP, YSK üzerinden, onu da ortadan kaldırmaya çalışmaktadır!
YSK alacağı kararla sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin geleceğini de belirlemiş olacaktır; ya Türkiye’nin geleceği için ufak da olsa bir umut ışığı yanmaya devam edecektir ya da Türkiye tamamıyla karanlığa gömülecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları