Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Karadeniz’de başlattığı Kurtuluş Savaşı, 30 Ağustos 1922’de Ege’de zaferle sonuçlandı.
Kurtuluş Savaşı, emperyalizme ve Anadolu ile Trakya’yı işgal eden Britanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan’a karşı verildi. Savaşın kazanılmasından sonra, Türkleri Anadolu’nun ortasında ufak bir bölgeye sıkıştıran ve Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin razı olduğu Sevr Antlaşması fiilen geçersiz kılındı ve onun yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sınırlarını güvence altına alan Lozan Antlaşması imzalandı. Kurtuluş Savaşı kazanılmasaydı Lozan Antlaşması imzalanamazdı. Kurtuluş Savaşı’nın liderleri olan Atatürk ve İsmet İnönü, bu savaşı kazanarak elde ettikleri güçle Lozan’da masanın başına oturdular.
Atatürk ve İnönü, Kurtuluş Savaşı sürerken, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdular ve savaşı bu meclisin aldığı kararlarla yürüttüler.
Atatürk ve İnönü savaş kazanıldıktan ve Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra da, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular. Bu nedenle 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim ulusal bayramlar olarak kutlanır. Çünkü bu dört tarihte de Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır.
Cumhuriyet ve ulus bilincinden yoksun şuursuz ümmetçiler ve etnik kimlikçiler bunları kavrayamadıkları için, bu bayramları göstermelik biçimde geçiştirerek kutlarlar veya hiç kutlamazlar. Onun yerine Ahlat’ta Malazgirt zaferini kutlayıp Alparslan’ı anarlar, İstanbul’da İstanbul’un fethini kutlayıp Fatih Sultan Mehmet’i anarlar, Müslümanların peygamber olarak kabul ettikleri Muhammed’in doğum gününü kutlarlar, yürüyüş yapacakları varsa da, bunu sadece köktendinci Hamas örgütü ve güya Filistin için yaparlar.
Varlıklarını ve sahip oldukları tüm konumları Atatürk’ün ve İnönü’nün verdiği bu mücadeleye borçlu olanlar aynı zamanda vefasız oldukları için de, ulusal bayramlarla hiçbir akıl, duygu ve tutku bağı kuramazlar!
***
İktidar cephesinde durum böyleyken, muhalefetin de çok parlak olduğu söylenemez. Başta CHP, İyi Parti ve Zafer Partisi olmak üzere, muhalefet partilerinin birçoğu ulusal bayramlara sahip çıkarken, ulusal bayramların anlamını ve onların temelindeki kavramları ve ilkeleri çok anlaşılır ve etkili bir biçimde ortaya koyamamaktadırlar.
Her şeyden önce Kurtuluş Savaşı sadece askeri bir zafer elde etmek ve bir coğrafya parçasını askeri bir işgalden kurtarmak için verilmemiştir. Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin kurulması ve halkın egemenliğinin sağlanması için verilmiştir. Nitekim Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında sık sık, milletin, halkın egemenliğinin gerekliliğinden söz etmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de savaşın ortasında bu nedenle kurmuştur.
Hatta Atatürk yine savaşın ortasında, eğitimcilerin katıldığı bir Eğitim Şurası toplayarak, savaşı kazanmaları durumunda kuracakları vatanda eğitimin nasıl olacağına dair çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bunun dünyada örneği çok azdır.
Çünkü Atatürk’ün sözünü ettiği halk egemenliğinin sağlanabilmesi için iki temel önkoşul gereklidir: Eğitim ve laiklik.
Cahil bir halk egemen olamaz. O nedenle Atatürk en önemli savaşın cephedeki değil, okullarda öğretmenler tarafından cehalete karşı verilecek savaş olduğunu söylemiştir.
Teokrasinin ve din devletinin olduğu, yani halifenin, şeyhülislamın, ulemanın, tarikatın, cemaatin egemen olduğu bir düzende, halk egemen olamaz!
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olarak kurulmuştur. Çünkü laikliğin olmadığı yerde cumhuriyet olmaz, demokrasi olmaz, teokrasi olur.
Laikliğin olmadığı yerde bir ulus da olmaz, bir ulusal bayram da olmaz, sadece bir ümmet olur!
Bu nedenle 30 Ağustos’u askeri bir zafere indirgemek, Atatürk’e yapılacak en büyük kötülüktür.
Mustafa Kemal’in askerleri! Kutlu olsun!