Elçin Poyrazlar

Çocukların canını sıkmak

05 Ağustos 2019 Pazartesi

Yaz tatillerinde okulu özlüyorum. Çocuklarımın okulunu. Bir sınıf dolusu küçük çocukla gün boyu uğraşan ilkokul öğretmenlerini hasret ve hayranlıkla anıyor, akademik yıl başladığında onları hediyelere boğma planları yapıyorum. Anne-babanın görevleri arasına çocuklarını eğlendirmek ne vakit dahil oldu bilmiyorum. Bu çağın ebeveynlerinin görev tanımı içinde olduğu kesin. Bir çocuk yürüme, yeme, uyuma, tuvalete gitme gibi becerileri kendi kendini eğlendirme sahasına neden taşıyamıyor? Çocukların özellikle televizyon, tablet, telefon gibi ekran taleplerinden söz ediyorum. Sabahları gözünde çapağı, oturma odasındaki divana kendini atan 6 yaşındaki evlat, dünyanın tüm çizgi filmlerini tek seferde yutma hırsını nereden buluyor?

Yorgunluk ve tembellik

Ya da tuvalet ve su ihtiyaçlarını unutarak saatlerce ekrana yapışık zombi modunda nasıl kalabiliyor? Başlarda çocuğun ekran talebini onun için yanıtladığımı sanıyordum. Çocuğu üzmenin anlamı yoktu, istiyorsa vermek lazımdı. Kendimi kandırıyormuşum. Aslında kafanızı dinlemek, kendinize alan açmak için ekranın karşısına çakıyorsunuz çocuğunuzu. Elektronik bir emzik niyetine. Çocuğun sızlanmaları, zırlamaları, şikâyetleri ve öfke nöbetlerini durdurmak için. Pasivize etmek için. Bunu restoranda “Aman çevredekiler rahatsız olmasın”, evde “İki dakika dinlenelim”, misafirlikte “Elinden alırsak bağırıp çağırmaya başlayacak” bahaneleriyle yapıyoruz. Bir de hep meşgul, yorgun veya tembel olduğumuz için. Çocuklarımızı ekran bakıcılarına teslim edip, onların medeni, akıllı, çalışkan ve üstün yetişkinler olmalarını bekliyoruz. Başlarda “Anne canım sıkıldı” lafını duyduğumda bir animatöre yaraşır görev aşkıyla eğlenmeleri için bir sürü fikir üretirdim. Bunlara kendimi de dahil ederdim çoğu zaman. Sonunda benim önerdiğim oyunlar bir yana bırakılır, ekran başına oturmak için bitmek bilmeyen pazarlıklar, yalvarışlar başlardı. Vaktim olmadığı için, sızlanmalardan sıkıldığım için, aklıma başka bir fikir gelmediği için, günü kaplayan yüzlerce başka işim olduğu için bir süre sonra ben de yelkenleri suya indiriyordum. Bu çağın yetişkinleri gibi çocukları da ekran bağımlısı. Birkaç aylık bebeklere bile tablet veriliyor bugün. Çünkü o bebeğin anne babası da sürekli ellerindeki ekrana bakıyor. Hayatımızın her alanı medya ile kuşatılmış. Biz de bu kuşatmadan çok memnunuz. Sınırlamak, engellemek, kurtulmak gibi bir derdimiz de yok.

Fişi çekince...

Silikon Vadisi’ndeki teknoloji şirketlerinin patronları çocuklarını teknolojik cihazların yasak olduğu okullara gönderiyor ve ellerine 14 yaşına kadar akıllı telefon vermiyor. Microsoft şirketinin kurucusu Bill Gates, ailesinin bir araya geldiği yemeklerde masaya elektronik cihazların getirilmesini yasaklamış. Giderek daha fazla ekran saati isteyen çocuklarımın kara sevdasını dindirmek için geç de olsa radikal bir politika uygulamaya karar verdim; çocukların canının sıkılmasına izin vermek. Evdeki televizyonu fişten çektim, tableti sakladım, telefonu ortadan kaldırdım. “Canımız sıkıldı” protestoları başlayınca kitaplar ve oyuncaklarla dolu odalarına gönderdim onları. Sızlanmalar ve protestolar iyice arttığında ise omuz silkip oradan uzaklaştım ya da duymamazlıktan geldim. Kısa bir süre sonra ikisi, kendi yarattıkları bir oyunun içinde korsan kılığında Amazonlara gidiyorlardı. “Anne çık odadan oyun oynuyoruz” dediler bana. Yeni politikam ne kadar süre başarılı olur, bilemiyorum. Ama çocukların canı sıkıldığında kendimi artık ne sorumlu ne de suçlu hissediyorum. Can sıkıntısı için başvurdukları şikayet gişeleri de kapalı. Bırakın çocuklarınızın canı sıkılsın, kendilerine hayaller, oyunlar kursunlar, eğlenmenin de öğrenilmesi gerektiğini bilsinler. Yapay ekran ışığının hayatımızı işgal ettiği boyutta zombi olmalarından iyidir.

Cumhuriyet Pazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları