Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirince...

03 Eylül 2019 Salı

Yeni adli yılın açılışı, yargının içinde bulunduğu gerçek sorunlardan çok “tartışmanın yapıldığı zemin” üzerinden gündeme oturdu.
Olayın özü Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsızlığını yitirmesidir. Bu kaybolduktan sonra öteki konular ikinci planda kalıyor.
Parlamenter sistemde cumhurbaşkanı devletin başı olarak siyasal partiler üstüdür. Devleti temsil eder, tüm siyasi partileri kapsar. O nedenle siyasetten gelenlerin bu makama ayak uydurması zordur. Özal ve Demirel, Çankaya Köşkü’nün bahçesini geniş, yetkilerini dar bulmuştu. Özal, yaşamını yitirmeseydi bu makamdan inip siyasete dönecekti. Demirel başta Cumhurbaşkanlığı’nın yetkilerini zorladı, zamanla bir denge kurmaya çalıştı.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hukukun katıksız üstünlüğüne dayalı bir sorumluluk üstlendi. Abdullah Gül, görevi “sorunsuz” götürme dışında bir ağırlık koymadı.
Erdoğan, parlamenter sisteme son verirken yerine “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adını verdiği, ne olduğu uygulamada da anlaşılmayan bir yönetim getirdi. Bunun bir sistem olmadığını, bir dizi pürüzlü noktalar olduğunu AKP de fiilen kabul etmiş durumda. Erdoğan’ın 23 Ağustos’ta partisinin 18. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma bunun göstergesiydi.
Erdoğan’ın dün Saray’da yaptığı yargı yılı açılış konuşmasında ise sürpriz yoktu! Önümüzdeki günlerde işe, başta barolar olmak üzere, meslek kuruluşlarındaki seçim yöntemlerini değiştirmekten başlayacağını duyurdu.

***

Başta vurguladığımız gibi konunun özü Cumhurbaşkanı’nın iki şapkalı olmasıdır. Bir yandan devletin tepesinde birlik beraberliği temsil edeceksiniz, bir yandan bir siyasi parti lideri olarak öteki partilerle yarışacaksınız. Yetmeyecek onları yıpratmak için her şeyi yapacaksınız.
Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen yasa, tam tarafsızlık ilkesinden hareket ederek Cumhurbaşkanı’nın ailesini de aynı koruma altına almıştır. Erdoğan’ın iki şapkalı oluşu nedeniyle yargı da ikilem içinde. Kimi yargıçlar nefret içermeyen eleştirileri hakaret saymıyor, kimisi de laf edene basıyor cezayı.
Erdoğan, tarafsızlığını o kadar yitirdi ki, 26 Ağustos’ta Malazgirt zaferinin yıldönümünde en çok CHP’yi eleştirdi, neredeyse düşman ilan etti. Bir an endişeye kapıldım; Alpaslan, Bizans’la değil de CHP’yle mi savaşmıştı!
Erdoğan, son günlerde karşı karşıya kaldığımız en ciddi sorun olarak İdlib’le ilgili programda olmadığı halde Moskova’ya gitti. Dönüşte gündem konularının başında yine CHP, yine İstanbul Belediyesi...
Geldiğimiz noktada; Cumhurbaşkanı’nın damadının ekonomiden ve maliyeden sorumlu bakan olduğu ortamda, belediye başkanlarının akrabalarını işe alıp almadığı tartışılıyor.
Kamu ihale yasasının her büyük ihale öncesi ihale verilecek kişiye uyarladığı, kişilerin yasalara değil, yasaların kişilere uydurulduğu ortamda iktidar yargı strateji belgesinden söz ediyor.

***

Yargı yılı açılırken adaletin temelini oluşturan “Adil yargılanma hakkı”nın büyük ölçüde zedelendiğini görüyoruz.
İşte Cumhuriyet yöneticilerinin yargılandığı dava...
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı’nın temelinden çürük olduğunu ifade ettiği bu davada az ceza alanların hemen hapse atıldığı, çok ceza alanlara Yargıtay yolunun açık tutulup sonucunun beklendiği baştan sona sakat bir durum...
İşte Eren Erdem’in gazeteciliğinin yargılandığı dava... Mahkeme sonucuna göre Eren’den daha fazla hapis yatacak olanlar dışarıda, Eren içeride...
Kamuoyunun gözü önündeki bu davalarda böylesi hukuksuzluklar yaşanıyorsa, kamuoyuna ulaşma gücü olmayanların durumuyla ilgili şüpheler de ister istemez artıyor.
Yargı yılı, hapiste özgürlük bekleyenlerin, yargı kararlarının uygulanması için her kapıyı çalan kamu çalışanlarının, hakkında herhangi bir yargı kararı bulunmamasına karşın hâlâ açıkta bekleyenlerin gölgesinde açılıyor.
Yargının, iddia, savunma, hüküm üçgeninde bütün unsurları adil olduğu zaman ideal hukuk uygulanmış olur.
Hâkim ve savcıların bağımsızlığı Hâkimler Savcılar Kurulu’nun yapısında gizli. Kurul üyelerini Meclis, Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçiyor. Üç ayrı kurummuş gibi görünüyor ama... Gerçek şu ki, kurulun üçte birini Recep, üçte birini Tayyip, üçte birini Erdoğan belirliyor!
Arta savunma kalıyor. Barolarımız, en üstten en alta kadar bu sorunların farkında. Önümüzdeki günlerde elbirliğiyle bağımsız ve tarafsız yargı için mücadeleyi yükselteceklerine inanıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları