Doğan Satmış

Alo Fatih Hatları, Osmanlıca, iPhone ve Erdoğan

09 Mart 2015 Pazartesi

Türk basını, doların yükselişi gibi, dünya listelerinde rekorlarla, daha altlara düşerken, gazeteciler de bundan nasibini alıyor tabii ki.
Ben de basınımızdaki “İleri demokrasi” koşulları ve “Alo Fatih” hatlarının etkisiyle 3 ay zorunlu tatile çıkmıştım.
İşte bu 3 ayı boş geçirmeyip, bol bol gezdim, bir de “Osmanlıca alfabe”yi öğrendim.
Sakın, “Erdoğan’a yaranmak için mi bunu yaptın” demeyin.
Bir kere derslere, Erdoğan’ın sözlerinden önce başlamıştım.
İkincisi, zaten bırakın Osmanlıcayı öğrenmeyi, 3 kez umre yapsam bile, yine de Erdoğan’ın selamımı almayacağını gayet iyi biliyorum.
Neyse, Osmanlıca 3 ayımı aldı.
Önce, internetten bulduğum “Kolay yoldan Osmanlıca” başlıklı bir çalışmadan çıkış aldım, sonra da Sahaflar Çarşısı’ndan bir iki kitap edinip, üzerinde çalıştım.
Sonunda, Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” kitabını satır satır ama zorlanarak sökmeye başladım.
Tabii ki, kitabı rahat okumam için bir hayli çalışmam, bol bol pratik yapmam lazım, bunu da biliyorum.
Peki, ne işime yarayacak derseniz, henüz faydasını gördüğümü söyleyemeyeceğim.
Bir kere, herhangi bir kitapçıya gidin, Osmanlıca kitap sorun, kimsede yok. Çünkü basmıyorlar. Çünkü basarak para kazanamıyorlar.

Sülüsü var, kûfisi var, taliki var, nesihi var
İkincisi, Osmanlıcayı öğrendiğiniz gün, öyle hemen her gördüğünüz saray kitabesini, mezar taşını filan okuyamıyorsunuz. Çünkü, yazılar hem çok çeşitli, hem de karmaşık.
Gidin, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki hatlara bir bakın. Değişik değişik yazı stilleri ile yazılmışlar. Yok sülüs var, yok celi sülüs var, yok kûfi var, yok talik var, yok nesih var...
Yani, Osmanlıcayı öğrendikten sonra bir de bu yazı türleri üzerine çalışmanız, ayrı ayrı uzmanlaşmanız lazım.
Mezar taşları da uzmanlık gerektiriyor.
Geriye ne kalıyor, eski birkaç kitap.
Onları da öyle kolay anlamıyorsunuz, çünkü dil eskimiş durumda. Aradan nerdeyse 100 yıl geçmiş, kelimeler eskimiş, kullanılan dil değişmiş, kelimeyi okusanız da anlamını sökmek zor, bir de Osmanlıcayı dil olarak öğrenmek gerekiyor.
Bir başka zorluk da sesli harflerin Osmanlıcada çok az kullanılması. Kelimeleri yazarken, genelde e ve i sesleri pek yazılmıyor. Siz bunları tahmin etmek zorunda kalıyorsunuz.
Eee gitti mi 3 aylık çaba boşuna. Keşke bu üç ay içinde, başka bir dil öğrenseydim.
Ya da gidip, bir iPhone app’i üzerinde çalışsaydım.

Binali Yıldırım ve Obama videosu
Nedense aklıma, eski Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım geldi. Kendisi, iletişim teknolojilerini konu alan bir toplantıdaki konuşmasında, bulut teknolojisini anlatırken, “Bunlara öyle fazla kafa yormayacaksın, yorarsan kafayı sıyırırsın” demişti ya.
Bizim muzipler, Binali Yıldırım’ın sözlerini, ABD Başkanı Obama’nın, gençlere yönelik bir konuşması ile yan yana getirip Youtube’a yüklemişti. Obama Amerikalı gençlere, “Bilgisayarları sadece kullanmayın, bir parçası olun, siz de program yazın, yeni uygulama icat edin” tavsiyesinde bulunuyordu. Yıldırım’la Obama’nın bu konuşmalarını Youtube’da bulup, lütfen izleyin ve biraz gülün. Çünkü gülmek hakikaten garanti.
Peki iPhone niye bu kadar önemli. E çünkü, iPhone’u üreten şirketin değeri Türkiye’nin tüm ekonomisinden daha büyük de ondan. Hele dolar böyle yükselip, “Jölelilere inat” 3 liraya çıkarsa, Apple’in değeri belki Türkiye’yi katlayacak.
Hal böyle iken, 3 ayı 100 yıl öncesinde kalmış Osmanlıcayı öğrenmeye çalışmak, boşa kürek çekmek değil de nedir.
Siz siz olun, zamanınızı iPhone app’si, yani uygulamalarınıüretmek için harcayın. Bütün dünyada insanlar, yeni iPhone çıktığında kuyrukta bunun için bekliyor zaten. Bir an önce telefonu alıp, yeni uygulama geliştirerek öncü olsunlar diye. Siz de bunu yapın. 
“Yok ben bilgisayar, yazılım almayayım” diyen varsa onlara da önerim var. 
Çinceyi veya Rusçayı öğrenin. Japonca da olur. Böylelikle, Erdoğan ve ekibinin büyük başarısı sonucu her ay artan işsizlikten kolay kurtulursunuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları