Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Can Dündar Erdem Gül
Can Dündar’ı tutuklayan hâkim, “Ülke aleyhine bir haber olsa yayımlar mısınız” diye sormuş ifadesini alırken.
Can Dündar’ın nasıl cevap verdiğini tahmin etmek zor değil.
Çünkü bu soru, benzer soruları akıllara getiriyor.
“Doktor Bey, bir düşman askerini ameliyat eder misiniz?”
“İmam Bey, bir dinsizin cenaze namazını kıldırır mısınız?”
“Hediye Teyze, çocuğu öldürülmüş bir düşman askerinin annesinin acısını paylaşır mısınız?”
“Ey Atatürk, ülkenizi işgal etmiş, insanlarınızı öldürmüş bir ülkenin bayrağını çiğnemeyi reddeder misiniz?”
Bu soruların tümünün yanıtı “Evet”tir.
Kocaman bir EVET.
Aksi halde doktor ettiği yemine bağlılığını, imam itikadını, Hediye Teyze insanlığını, Atatürk de Atatürk’lüğünü kaybeder.
Bu yüzden gazetecilere böyle sorular sorulmaz.
Bu evrensel bir kural. Gazeteci, ters giden bir şey gördü mü yazar. Bu zaten gazeteciliğin varlık nedeni.
Ancak biz bunu nedense, bizim hukuk nosyonu yetersiz yöneticilerimize anlatamıyoruz.
Kendi arkadaşlarımız bile bazen, “Yahu siz bunları nasıl yazarsınız?” diye şaşırıyorlar.
Bilin ki, bu haberleri yazmak Can Dündar ve Erdem Gül’ün görevi...
Silivri Cezaevi anısı
Birkaç yıl önceydi. O zamanlar, Nedim Şener ve Ahmet Şık Silivri Cezaevi’nde tutukluydu.
Adalet Bakanı’nın özel izniyle Uluslararası Basın Enstitüsü heyeti olarak, Nedim Şener’i Silivri Cezaevi’nde ziyarete gittik.
Başkanımız Ferai Tınç, Prof. Haluk Şahin ve ben. Önce Silivri’ye gittik, bir saati aşkın sürdü.
Silivri Kampusu’na girmek için kapıdan geçtik, cep telefonu, cüzdan her şeyi bıraktık.
Kampus dediğiniz, içinde 11 ayrı cezaevi bulunan dev bir tesis. Girişi geçince, ring otobüsle gideceğimiz cezaevine ulaştık.
Orada, önce retinalarımızı aldılar. İçeri girerken ve çıkışta retina taraması yapılıyordu. Retina taramasından geçemeyen cezaevinden de çıkamıyor tabii ki.
Retinalardan geçtik, Nedim Şener’le soğuk bir salonda, plastik masa ve sandalyelerde karşılıklı oturup bir iki saat kaldık, çay içtik.
Bizim özel iznimiz nedeniyle masada karşılıklı oturabiliyorduk. Ailelerin ve diğer ziyaretçiler için bu tarz açık görüş ayda sadece bir kez var. Haftalık ziyaretler ise arada cam olan ve telefonla konuşulan çok soğuk ve ilkel görünümlü ayrı salonda gerçekleşiyor.
Çıkarken, cezaevi müdürü bizi uğurladı, ancak ne tesadüftür ki, gözlerinde bir tuhaflık vardı. Gözlerindeki bu bozukluk nedeniyle müdürün retina taramasından geçemediğini, her geçişinde 5-6 gardiyanın zabıt tuttuğunu anlattılar bize.
Nedim Şener, eşiyle haftada bir gün telefonla görüşme hakkı olduğunu da anlatmıştı.
Tüm bunlar, Silivri Cezaevi’nin gerçekleri.
O zaman Nedim Şener’le Ahmet Şık’ı cezaevine atan savcılar, bugün firari durumdalar.
Nedim Şener ile Ahmet Şık ise gazeteciliğe devam ediyorlar, göğüslerini gere gere dolaşıyorlar.
Çünkü Türkiye, insanların “hain” ilan etme süreçlerini çok çabuk tüketen bir ülke.
Bugün hain gösterilenler, yarın kahraman, bugünün kahramanları ise yarının hainleri olabiliyor.
Ancak kesin olan bir şey var ki, hukuk herkese lazım.
Dürüst gazeteciler de her zaman lazım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev